T24 - Siyaset Meydanı’nın konuğu olan CHP lideri Kılıçdaroğlu, meydanın daimi halk meclisi ve üniversite öğrencilerinin tüm sorularını yanıtladı. CHP’nin 2010 yılındaki vizyonunu değerlendiren Kılıçdaroğlu, yılbaşı akşamını Soma’da maden işçileri ile geçireceğini açıklaması üzerine gelen soruları yanıtlarken gündemdeki konularla ilgili de yorumlarda bulundu.
İzleyiciler ise gece boyunca Siyaset Meydanı facebook, twitter adreslerinden ve www.siyasetmeydani.net üzerinden programa katıldılar.
Kılıçdaroğlu yılbaşı akşamını Manisa-Soma’da maden işçileriyle geçirmeyi tercih etme sebebini şu sözlerle açıkladı: “Toplumun çoğu kez unutulan kesimleri var. Ne kadar zor koşullarda çalıştıklarını ben biliyorum ama toplumun büyük bir kesimi bilmiyor. Belki toplumun dikkatini oraya çekeriz. Çünkü yeraltında çalışmak çok farklı bir olay. Onlar için yasalarda özel düzenlemeler yapılmış. Uluslararası özel düzenlemeler var yeraltında çalışanlarla ilgili olarak. Onların toplumun eğlendiği, mutlu bir yıl beklediği bir ortamda bile çalıştıklarını, ürettiklerini görüyoruz. En azından onların, onlarla beraber olmak güzel bir olay diye düşünüyorum. Çünkü biz aynı zamanda sosyal demokrat bir partiyiz. Yani emeğe inanan, alın terine inanan, emeğin kutsallığına inanan bir partiyiz. Dolayısıyla işçilerle beraber olmak bizim için güzel bir şey olacak” şeklinde açıkladı.
Kılıçdaroğlu, Başbakan’ın maden ocaklarındaki ölümlerle ilgili “Maden ocaklarının kaderi bu” açıklamasına şöyle cevap verdi: “Yalnız niye Türkiye’de kader böyle de Avrupa’da kader farklı öyle değil mi? Türkiye’de niye bizde daha fazla insan ölüyor da Avrupa’da daha az insan ölüyor. Kader farklı bir şey. Her türlü önlemi alırsınız sizin önlem alamadığınız bir yeri bir şey olur dersiniz kader. Ama siz biliyorsunuz. Orada insanlar aşağıya indiriyorsunuz, o insanları önceden eğitmiyorsunuz. Giden insanların çoğu kim biliyor musunuz? Taşeron işçisi. Eğitim almamışlar. Eğitim alınmadan bir işçi aşağıya indirilir mi? Bir torna tezgahının başına o tezgahı iyi tanıyan birisini oturtursunuz elini kolunu kaptırmasın diye. Önce eğitirsiniz. Bunun okulu var. Siz o okuldan yetişmeden onu eğitmeden makinayı tanıtmadan, kişiyi oraya koyarsanız ne yapar, ya kolunu, ya ayağını, ya elini kaptırır ve Türkiye bu tür kazalarda hep acı çekmiştir. Bakın iş kazaları dediğimiz bir olgu var. Çalışırken iş kazası geçiriyorsunuz. Kişiler iş kazası geçirmesin diye mutlaka eğitilirler. Size çok basit bir örnek vereyim. Örneğin patlayıcı, uçucu maddelerin üretildiği bir yerde işçiler bir hafta çalışırlar bir hafta çalışmazlar. Çünkü alışkanlıkları, “ya nasıl olsa kaza olmuyor” rutin hale getirirler ve heran kaza olabilir diye. Bu önlem sadece bize mi ait. Hayır bütün dünyada böyledir. Ama bütün dünya şunu yapar. İş kazalarını olabildiğince asgariye çeker. Davutpaşa’yı hatırlayın. İstanbul Davutpaşa’da. Patlayıcı madde üretilen bir yerde işçilerimiz öldü. Büyük bir patlama oldu. Bir kentin göbeğinde, İstanbul gibi bir dünya kentinin göbeğinde patlayıcı madde bir iş hanında üretilir mi? Kim izin verdi. İşçilerimiz öldü, ne oldu o işçilere, Allah aşkına gidin yakınlarına bir sorun bakalım. Biz takip ediyoruz, biliyoruz. Hepsi perişan oldu. Ölen öldüğüyle kaldı. Arkasından birkaç tane politikacı çıktı bir şeyler söyledi, biz onlara aylık bağlayacağız dendi. Zaten aylık bağlamak zorundasın. Çünkü sigortası varsa, çoğunun da sigortası yoktu aylık ta bağlanamadı. Olay bu. Yani olayı daha sağduyulu düşünmek lazım, öyle götürmek lazım. Ben olabildiğince bakın burada hiçbir eleştiriye yanıt verirken efendim işte biz CHP’yiz böyle yaparız demeyeceğim. Size temiz siyaset isteyen, düzgün siyaset isteyen, artık bu ülkede temiz siyasetin de bir şeyler yapması gereken, gerektiği bir ortamı anlatmaya çalışacağım. Bütün samimiyetimle söyleyeceğim.”
MGK’dan çıkan ve bazılarınca çok sert olarak nitelenen kararlar hakkında Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “MGK bu kararı niye alır, bu tavsiye kararını niye alır ortada bir şey olmazsa almaz. Türkiye bu noktaya niye geldi? Kim getirdi? Biz mi getirdik? Öğrenci arkadaşlarım mı getirdi? Hayır. Getiren kim AKP; dedi ki ben bir açılım yapıyorum dedi. Ucu bucağı belli olmayan, içeriğinde ne olduğu belli olmayan, TBMM gizli oturum yapar, o oturumda da kimsenin kalkıp bir şey söylemediği bir açılım. Hala da kimse bilmiyor. Sonuçta Türkiye bu noktaya geldi. Sayın Başbakan uzun süre konuşmadı, sonra askerlerle uzun süre bir toplantı yaptı, toplantıdan sonra meclise geldi, bütçe görüşmelerinin son gününde oturdu bir açıklama yaptı. Sonra MGK böyle bir açıklama yaptı. MGK bu açıklamayı niye yapar. Demek ki bir sorun var. Sorunun kaynağı kim? Muhalefet mi? Hayır. Bizzat iktidarın kendisi. Şimdi tavsiye ediyor hükümete. MGK’nın kararı tavsiye niteliğinde. Bugün sayın Hüseyin Çelik açıklama yapmış. Diyor ki “Sayın başbakanın uygun görmediği hiçbir karar MGK’dan geçemez.” Allah aşkına MGK’nun başkanı kim? Sayın başbakan mı cumhurbaşkanı mı?
Kürt meselesi ile ilgili olarak gelen soru ve yorumlara ise Kılıçdaroğlu şu açıklamayı yaptı: “Etnik kimliğe dayalı yani Türkçülük, Kürtçülük ya da adına ne dersek diyelim etnik kimliğe dayalı siyaset yapmak toplumu böler. İkisine de karşı çıkmamız lazım. Biz insanız. Bu ülkede Türkiye Cumhuriyetinin yurttaşlarıyız. Hepimiz eşit koşullarda varsa eşitsizlik ona karşı mücadele ederek yolumuza devam etmeliyiz. Doğu güneydoğuda emek yoğun yatırım bizim programımızda da var çalışmalarımızda da var defalarca söyledik. Devletin doğrudan gidip fabrika kurması. Önce özel sektöre diyeceğiz ki git kur. Ne istiyorsun sana sıfır faizli kredi vereceğiz. Eğer sıfır faizli krediye rağmen özel sektör yine gitmezse oraya devletle ortak yapalım, özel sektör kamu beraber yapalım diye bir önerimiz daha var. O da gitmezse devlet gidip fabrika kuracak. Yani belki Adıyamanlı kardeşimiz diyebilir ki siz devletçilik diyorsunuz. Ne yapalım orayı Türkiye’nin dışına mı atalım. Hayır. Gidecek devlet fabrika kuracak. 1923’te İzmir İktisat Kongresi’ni topladı Mustafa Kemal ve arkadaşları. Amaçları neydi Türkiye’yi nasıl kalkındırırız. Çünkü biliyorlardı eğer sizin savaş meydanlarında kazandığınız zaferi ekonomik zaferlerle taçlandırmazsanız Türkiye bağımsız olamaz. Bağımsızlığın temel nedeni ekonomik kalkınmayı sağlamaktır. Yaptılar özel sektöre gel yatırım yap. Baktılar özel sektörde sermaye yok. Ne oldu, gittiler Adıyaman’da fabrika kurdular, Malatya’da fabrika kurdular, Nazilli’de fabrika kurdular. Ne oldu? Özel sektör çıktı ortaya. Onların yöneticilerini özel sektör aldı kendi fabrikalarında çalıştırdı. Bizi sanayiyi Anadolu’ya taşıdınız, sanayiye kucak açtınız. Şimdi biz demiyoruz batıda gitsin fabrika kursun devlet, hayır öyle bir şeyimiz yok, nerede kuracak. Özel sektörün gitmediği, gidemediği yere devlet gidecek. Devlet niye vardır. İnsan için vardır devlet. Devlet elinde sopayla niye konuştun diye onun başına sopayla vuracak bir organ değildir devlet. Devlet insanın karnını doyuracak, adına zaten sosyal devlet diyoruz. Niye sosyal devlet diyoruz? Çünkü devletin politikasının odağında mutlu insan yaratmak olmalıdır, karnı doyan insan yaratmak olmalıdır. Devleti sosyal yapan temel neden budur. Onun için biz doğu ve güneydoğuya ekonomik açıdan ciddi yatırımlar yapmak zorundayız. Geçen akşam Ali bey biz doğu ve güneydoğuyla ilgili bir rapor hazırlıyoruz. Arkadaşlarla konuştuk, Türkiye’de %7 kalkınma hızına dayalı bir program yapılırsa doğu ve güneydoğuda 9.5’luk bir kalkınma hızı sağlamak zorundayız ki 2023’e kadar kişi başına gelir dolar bazında 18 bin dolara 20 bin dolara batıda ulaşırsa doğuda da 15 bin dolara ulaşabiliyor yani o yakınsama mümkün olduğu kadar 9.5’la ancak 2023’te kısmen sağlanabiliyor. Şimdi bu parametreler elimizdeyken bizim doğu güneydoğuya özel bir ayrıcalık sağlamamız lazım. Bu AB de buna karşı çıkmıyor. Evet diyor bölgesel dengesizlikleri kaldırmak için siz o bölgeye özel ayrıcalıklar sağlayabilirsiniz diyor. Ama biz bunu yapmıyoruz, yapmak zorundayız. Yapacağız ki burası kalkınsın. Ben size şunu söyleyeyim. Değerli arkadaşım da sayın başbakanın hayranı. 2005’te sayın Başbakan gitti Diyarbakır’da miting yaptı. Mitingde konuşurken Diyarbakırlı bir genç bağırıyor. Sayın başbakan biz fabrika istiyoruz diyor. Üç kez bağırdıktan sonra sayın başbakanın yanıtı şu: Yok kardeşim biz buralara fabrika yapmayacağız. Kim yapacak. Birilerinin yapması lazım. Kalkınmayı sağlaması lazım. Biz bunu söylüyoruz. Biz yapacağız. Gideceğiz doğu ve güneydoğuda istihdam da yaratacağız, gerçekten de fabrika da yapacağız. Sonradan gelişir, gerekirse özelleştirilir, o bizim sorunumuz değil. Sorun orada herkesin karnı doyacak.
Kılıçdaroğlu son olarak Adıyaman’da tütünün yasaklanmasıyla 20 bin ailenin mağdur olduğunu CHP’nin bu sorunlara sahip çıkacağını söyledi.