Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP binası önünde ateş açan saldırganın yakalandığı haberini Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın telefonuyla öğrendiğini aktardı.
Selvi, Erdoğan ile arasında geçen telefon konuşması için Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanına teşekkür ettiğini ve “Hacı Ali diye bir şey dedi ama tam anlamamıştım” diye anlattığını söyledi.
Abdülkadir Selvi’nin Yeni Şafak’ta “Kılıçdaroğlu, 2 Kasım’da ne bekliyor” başlığıyla yayımlanan (29 Ekim 2015) yazısı şöyle:
Bendeki şansa bakın.
AK Parti tek başına iktidar olacak mı yazısını yazdığım gün Kemal Kılıçdaroğlu ile Karadeniz gezisindeydim.
Vatan Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Çelik'le Ankara'dan erken bir saatte yola çıktık. Kılıçdaroğlu ile İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'nda buluştuk. Ama hemen uçamadık. Çaycuma Havaalanı'ndaki sis nedeniyle bir süre beklemek zorunda kaldık.
O sırada haber kanalları “Son dakika” anonsu ile CHP Genel Merkezi'ne ateş açan kişinin yakalandığını geçiyordu.
Kemal Bey'e, “Saldırgan yakalanmış” dedik. “Evet öyle” karşılığını verdi. Bu arada Hacı Ali Hamurcu ismi geçmeye başladı. “Biraz problemli bir isim” dedik. “Öyle gözüküyor” dedi. Çaycuma Havaalanı'nda sis olduğu için bir süre beklemek durumunda kaldık. Bu arada Kılıçdaroğlu ile derin bir sohbete daldık. Meğer saldırganın yakalandığından bir gece önce haberi olmuş. Haberi de Cumhurbaşkanı Erdoğan vermiş. Kılıçdaroğlu gençlerle sohbet ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aradığı iletilmiş kendisine. “Cumhurbaşkanı arıyor tabii hemen ara verdim” diye anlattı o anı. “Nazik telefonu için teşekkür ettim kendisine” dedi. O arada Cumhurbaşkanı saldırganın yakalandığını söylemiş. “Hacı Ali diye bir şey dedi ama tam anlamamıştım” diye anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın telefonu üzerinden Cumhurbaşkanı ile diyalog konusuna uzandık. “Benim diyalog sorunum yok” dedi. Devlet hizmetlerinin gerektiği ya da ülkenin kaderiyle ilgili önemli bir gelişme yaşandığı bir sırada “Ben saraya gitmem, Cumhurbaşkanı ile görüşmem” diyemeyeceğini anlattı. Ama bugün yapılacak olan 29 Ekim resepsiyonuna katılmayacağını da hemen ardından ekledi.
Kılıçdaroğlu, geçen seçimde olduğu gibi bu seçimde de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef almıyor. Eleştiri oklarını Başbakan Davutoğlu'na yöneltiyor.
“Cumhurbaşkanı'nı muhatap almam yok saymak anlamında değil. Yüzde 52 oy almış birisini nasıl yok sayacaksınız. Ancak benim muhatabım Başbakan. Çünkü parlamenter demokrasilerde Başbakan hesap verir” diye sözlerine açıklık getirdi.
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Kılıçdaroğlu görüşseler bir frekans yakalayabilirler. Demirel ile Erdal İnönü kadar olmasa bile yine de bir diyalog zemini sağlayacaklarına inanıyorum.
Kemal Kılıçdaroğlu'na kafama takılan bir konuyu sordum. Ankara patlamasından sonra Başbakan Davutoğlu'nu ziyaret etmiş, biz de özlediğimiz bu tablodan dolayı kendisini alkışlamıştık. Ancak görüşmeden bir süre sonra içeride konuşulanlara ilişkin yaptığı açıklamalar yadırganmıştı.
Kemal Bey, içeride konuşulanları açıklamadığını sadece Başbakan'ın bir sorusuna verdiği yanıtı gündeme getirdiğini söyledi. “MYK üyesi arkadaşlarımla dahi paylaşmadım” dedi. Aslında kapsamlı bir görüşme gerçekleşmiş. Başbakan IŞİD'in Adıyaman yapılanmasından başlamak üzere kapsamlı bir bilgi vermiş. Kılıçdaroğlu da CHP milletvekillerinin hazırladığı IŞİD raporundan söz etmiş. Başbakan'ın, “Okumak isterdim” diye ilgi göstermesi üzerine CHP'nin hazırladığı 2 adet IŞİD raporunu Davutoğlu'na göndermiş.
Kılıçdaroğlu, bir süredir Anayasa'nın ilk dört maddesiyle ilgili sözlerinden dolayı gündemde. Kılıçdaroğlu'na İMÇ TV'deki sözlerini sorduk.
Bu arada basın danışmanı Okan Konuralp araya girdi. Yayın sırasında bir yanlış anlama olduğunu söyledi. Kemal Bey bir soruya yanıt verirken sözlerinin Anayasa'nın ilk dört maddesini değiştireceğiz diye algılandığını ifade etti. Kılıçdaroğlu, Okan Konuralp'i onayladıktan sonra, “Öz Fikri'ni açıkladı. Anayasa'nın ilk dört maddesinin değiştirilmesine karşı olduklarını söyledi. “Bunu hem Meclis'te grup kürsüsünden hem Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda defalarca ifade ettim” dedi.
Anayasa'nın ilk dört maddesinde Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet şekli tarif ediliyor. Ama orada 12 Eylül darbesinin koyduğu bir hüküm var. “Değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez” diye. Bu darbe hukukunun geçerli olması ve demokrasilerde Anayasa yapma yetkisini haiz tek organ olan Meclis'in Anayasa yapma yetkisinin sınırlandırılması demektir.
CHP lideri ile 1 Kasım sonrasını da konuştuk. Kemal Bey, her türlü koalisyon formülüne göre kendisini hazır tutuyor.
O nedenle Bahçeli'nin, “Sivri zekalı” sözüne dahi sert bir karşılık vermedi. Seçim meydanlarında söylenenin orada kalması gerektiğini söylemekle yetindi. “AK Parti ile kaldığınız yerden mi devam edersiniz yoksa silbaştan mı görüşmelere başlarsınız” diye sorduk.
“O günkü şartları görelim” demekle yetindi. 2 Kasım tablosunu görmeden kendisini bağlayıcı bir açıklama yapmak istemiyor.
7 Haziran seçimlerinde HDP'nin barajı aşması için yürütülen kampanya Kılıçdaroğlu'nun üzerinde bir baskı unsuru oluşturmuştu. Hatta seçimden sonraki ilk görüşmemizde, “Ah HDP” diye iç çektiğini hatırlıyoruz. Bir ara "HDP toparlanmaya başladı deniliyor” dedik, “Arkadaşlar da öyle söylüyor” karşılığını verdi. Ama üzerinde çok durmadı.
Seçimlere 4 gün kaldı. 5 ay sonra ikinci kez sandık başına gidiyoruz. Sanki bu yetmemiş gibi, 1 Kasım'dan sonra yeniden seçime gidilir mi tartışması alttan alta yürümeye başladı.
CHP lideri buna ihtimal vermiyor. Siyaseten doğru olmayacağı kanaatinde. “Siyasetin uzlaşıp hükümet kurması gerekir. Çünkü siyaset çözüm bulma yeridir. Sorun üretme mercii değil” diyor.
“2 Kasım'dan umutlu musunuz?” diye sorduk. “Umutluyum” dedi. Ardından ekledi, “Kimse umutsuz olmasın, karamsar olmaya gerek yok” karşılığını verdi.
Kemal Beyle tatlı tatlı sohbet ederken Çaycuma'da sisin kalktığı haberi geldi. Uçağa geçtik. Birileri kıskançlıktan yine, “Uçan Gazeteci” yazıları yazacak ama Kılıçdaroğlu ile 7 Haziran seçimlerinde de Bartın ve Karabük'e gelmiştik. Milliyet'ten Mehmet Tezkan ve Hürriyet'ten Kanat Akkaya ile…
Benim için tam bir dejavu durumu oldu. Yine Bartın'a geldik. Yine aynı adaylar vardı. Hatta seçim otobüsünde anonsları yapan Barış Bozkurt bile benzer anonsu yaptı. O zaman' 7 Haziran'ın Başbakanı' diye anons etmişti Kemal Beyi bu kez,' 1 Kasım'ın Başbakanı” dedi. Aman Davutoğlu duymasın.