06 Ocak 2015 15:55
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM'nin Yolsuzluk ve Rüşvet İddialarını Soruşturma Komisyonu'nun, AKP'li üyelerin oylarıyla, 17 Aralık sürecinde hükümetten istifa etmek zorunda kalan dört eski bakan hakkında verdiği Yüce Divan yargılamasına gerek olmadığı kararına ilişkin olarak, "Ahmet Davutoğlu, "milletin hakkına uzanan eli kardeşimiz olsa kopartırız" diyor. Breh breh breh... Ne diyeceğiz buna? Elin kalmadı, kolun kalmadı, bacağın da kalmadı, maskotsun maskot. Hala farkında değil" dedi. Kılıçdaroğlu, "Siyasi hırsızların yeri bakanlık koltuğu değil Yüce Divan'dır. 9 AKP'li vekilin oylarıyla Yüce Divan yolunu kapattılar.Vicdanınızı nasıl satarsınız? Hırsızların hamisi olmak bu kadar kolay mı? Siz kimsiniz ki, bu kadar açıkça ortaya çıkmış yolsuzluk dosyalarını kapatıyorsunuz?" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu.
Kılıçdaroğlu'nın konuşmasından satır başları şöyle:
2014 bizim için bir facia gibi geçti. Soma ve Ermenek'te facialar yaşadık. Recep Amca'nın yırtık ayakkabısı yüreğimizi yaktı. Onu ziyaret ettiğimde geleceğe umutlu bakması benim de umudumu artırdı. Tarihin en büyük yolsuzluğuyla karşılaştık. 2014 bitti 2015'teyiz. Seçim yılı 2015. Karabasan'dan kurtulmak istiyorsak, ülkeyi aydınlığa çıkarmak istiyorsak, yasalar sadece vatandaş içindir, egemenler için çalışmaz anlayışını yıkmak istiyorsak önümüzde 2015 fırsatı var. 2015 umut yılıdır.
2014'te haramilerin saltanatına tanıklık ettik. Devleti açıkça soyuyorlardı buna tanıklık ettik. Dolayısıyla yolsuzluğun toplumda yarattığı çürümeye ve yozlaşmaya da tanıklık ettik. İnançların hırsızlığa gerekçe yapıldığı bir döneme tanıklık ettik. Onun için 2015 hepimizin yeniden düşünmesi gereken bir yıldır. Hırsızlığa bulaşan iktidarlar diktatörleşir ve otoriterleşir. Romanya'da Çavuşesku, Şili'deki Pinoche, Küba'daki Batista, Endonezya'daki Suharto dönemlerine bakın. Önce çaldılar sonra adaleti yok ettiler. Otoriterleştiler, diktatörleştiler ve kendi egemenliklerini kurdular. Bütün dünya bunlardan rahatsızdı. Bu ülkelerin hiçbirinde sağlıklı bir kalkınma olmadı, medya özgür değlidi, adalet bizim anladığımız anlamda değildi. Çalma ve çırpma üzerine, toplum üzerine baskı kurma yapısı bütün görkemiyle ortaya çıkıyordu. Bunların hepsi tarihin tozlu sayfalarında yerlerini aldılar.
Yolsuzluk derin bir çürümeye yol açıyor. O nedenle bütün ülkeler yolsuzluk konusunda son derecede dikkatli olmayı amaç ediniyorlar. Masaya yatırıyorlar olayı. Sağlıklı sorguluyorlar. Çözmek istiyorlar.
Romanya eski başbakanı yolsuzluk iddialarıyla yargılandı 2 yıla mahkum edildi. Hiçbir zaman çıkıp bizim hükümete darbe yapılıyor demedi. Kimse de buna inanmazdı. Adaletin önüne çıktı ve mahkum oldu. Romanya prestij kazandı itibarı kurtuldu. Çek cumhuriyeti başbakanının özel kalem müdürünün adı yolsuzluğa karıştı diye başbakan istifa etti. Hırvat eski başbakanı, yolsuzluk gerekçesiyle yüce divana çıktı 10 yıl hapis cezası aldı. Bana darbe yapılıyor demedi. İspanya Kralı'nın kız kardeşi ve eşine yolsuzluk iddiasıyla 19 yıl 6 ay hapis cezası istendi. Hiçbir zaman kral çıkıp bana darbe yapılıyor demedi. Herşey açıkça sorgulansın dedi. İspanya'da iktidar partisi yolsuzlukla suçlandı. Genel merkezi bir saat değil tam 14 saat polis tarafından didik didik arandı. İktidar partisinin genel merkezi arandı. Ama çıkıp bize darbe yapıyorlar söylemi asla dile getirilmedi. Ne söyledi İspanya Başbakanı: "Bu iddiaların soruşturuluyor olması İspanya'nın onurudur" dedi.
Darbe yapılıyor, hükümeti devirmek istiyorlar bahanelerinin arkasına kimse saklanmadı. Bir şey çalmadıysanız hesabını veremeyeceğiniz bir şey yoktur. Alnınız açıksa korkmazsınız. Almanya Cumhurbaşkanı da yolsuzlukla suçlandı. Yaptığı açıklama şu: Bana güven sarsıldı görevimden ayrılıyorum... Arkasından yüce divana gitti aklandı. Almanya'da onuruyla geziyor, bir cumhurbaşkanı. Danimarka kalkınma bakanı, bakanlığında yolsuzluk iddiası yok ama hükümetin yardım yaptığı bir kuruluşta lüks seyahat harcaması var diye bakan istifa etti. Japonya'da tarım bakanı suçlandı, tarım bakanı intihar etti. Aynı gelenek Türkiye'de olsaydı kabinede sağ kalan bir tane bakan kalmazdı, hepsi intihar ederdi.
AKP'nin malı götürme programı var ama yolsuzlukla mücadele programı kesinlikle yok. Kamu ihale kurumu rahmetli Ecevit'in başbakanlığı döneminde kuruldu. Devletin bütün ihaleleri saydam olsun diye. Bunlar geldiler kamu ihale mevzuatını tam 114 kez değiştirdiler. İnsaf ya. Bir şey daha yaptılar. Kamu ihale kurumunun içine çete yerleştirdiler. Şimdi kalkmışlar programlarında neler söylüyorlar, uygulamada neler yapıyorlar. Herkesin bilmesi lazım.
Sivil toplum örgütleri yolsuzluk denetimine katılacak diyorlar. Hiçbir zaman ve hiçbir dönemde son 12 yılda AKP yolsuzluklar konusunda hiçbir STK'ya danışmadı. Ama ne yaptı? Hırsızları koruma sivil toplum örgütünü oluşturdu. Geçen gün gazetelerde bir ilan gördünüz. Sivil dayanışma platformu diye bir platform. Herhalde hırsızların hamisi bu platform. Ben onlara hırsızlarla sivil dayanışma platformu diyorum. Bu gazete ilanlarının parasını kimler ödedi. Tam sayfa arka sayfa, biz parti olarak gazetelerin arka sayfalarına ilan veremiyoruz. Dünyanın parası... Bu platform nerden besleniyor, havuz medyasından mı, müteahhitlerden mi? Çaldıkları altınları harcamaz onlar, başka adamlardan alıyorlar. Bu hırsızlarla dayanışma platformu diyor ki, Anayasa mahkemesi aklanma yeri değildir diyor. Peki bu mahkemeleri niye kuruyoruz biz? AYM, yüzde 92 oyla kurulmuştur. Peki bir insan mahkemede aklanmayacak da nerede aklanacak? Hırsızlar koalisyonu toplanıp onları aklayacak. Bu ilanda çok önemli bir itiraf var. Siyasi kariyerlerini ve kazanımlarını sağlam iradenin gölgesine borçllu olanlar... Siyasi kariyerler, yani bakansın, milletvekilisin bana borçlusun diyor. Kim sağlam irade? Davutoğlu'nun abisi... Biliyoruz biz bunları. Sadece kariyerlerini değil kazanımlarını da bana borçlu diyorlar. Bu işi çok iyi biliyorlar. Malı götürüyorlar. Sen diyor malı götürdün bana borçlusun, bakan yaptım bana borçlusun diyor. Bu hırsızlarla sivil dayanışma platformunun ilanında yer alan açık bir itiraf.
Küçük hesapları büyük Türkiye yürüyüşünü durdurmaya yetmeyecektir diyor. Ne kokuyor bu? Kendisine karşı açıkça şantaj yapıldı. Soruşturma komisyonu eğer bizi yüce divana gönderirse konuşacağız denildi. İlk seslendiren Erdoğan oldu. TOKİ'den sorumlu bakan. ikincisi eski içişleri bakanı dedi ki, "6 Ocak'tan sonra ben de konuşacağım" dedi. Konuşursa bu işin sonu nereye varacak herkes biliyor. Recep'e varacak bu işi, Bilal'e varacak, çocuklara aileye varacak, aile boyu malı götürenlere varacak, herkes biliyor. Hemen 22'sinde toplantıyı ertelediler. Sonra hırsızlarla sivil dayanışma platformu başta olmak üzere havuz medyasında bir kampanya. Darbeye karşıyız biz. Ne darbesi? Gidip aklanmak ne zaman darbe oldu? Hukuk darbesi yaptılar vicdanları satın aldılar. 9 AKP milletvekilinin oylarıyla olay genel kurula intikal etti.
Ne diyorduk? Yolsuzluk bir toplumda derin çürümeler yaratır. O çürümeler bir süre sonra topluma sirayet eder. İşte sivil dayanışma platformu gibi. Kimlerden oluşuyor bu platform, parayı nereden buluyorlar?
Davutoğlu, "milletin hakkına uzanan eli kardeşimiz olsa kopartırız" diyor. Breh breh breh... Ne diyeceğiz buna? Elin kalmadı, kolun kalmadı, bacağın da kalmadı, maskotsun maskot. Hala farkında değil. Eline almış yalın kılıç konuşuyor. Ama boşuna konuşuyorsun. Arkanda seni kuran bir el var. Davulu asmışlar boynuna, tokmak abinin elinde. Kendisi şu anda başbakanlık koltuğundaki etkisiz eleman. Herhangi bir fonksiyonu yok. Yukardan gelecek talimata göre davranan bir kişi. Başbakanlık koltuğu boş. Yeteneği yok, kabiliyeti yok, sorularımıza cevap verecek bilgi birikimi de yok. Siyaseti erdem ve ahlak vesilesi olarak görürüz diyor. Siyasetimizin ahlakı şeyh edebalinin ahlakıdır diyor. Ağzına şeyh Edebali'yi alma. Ona hakarettir. Başka birini al. Abini al mesela, abini konuş, onu anlat, onu öv. Erdoğan Bayraktar'ı öv, Hilmi Güler'i öv. Onlar senin yol arkadaşın. Ama dini imanı mezhebi Kur'anı ağzına alma. Sana yakışanı ağzına al. Ne demiş atalarımız, "büyük lokma ye ama büyük laf etme", asarım keserim diyor, ne asabilirsin, ne kesebilirsin, sen etkisiz elemansın, sana talimat verilir, sen yaparsın. Başbakanlık koltuğuna da kongreden önce atandın. Siyasi hırsızların yeri bakanlık koltuğu değil yüce divandır.
Bunların arsızlıkları Deniz Feneri'yle başladı. Almanya'da yüzyılın soygunu dediler. Alman hakim dedi ki asıl failler Türkiye'de. Orada yargılanmaları lazım denildi. Dosya geldi, savcılar atandı, ama 3 savcıyı görevden aldılar, mahkemeye çıkardılar, savcılar yargılandı, hırsızlar serbest.
9 AKP'li vekilin oylarıyla Yüce Divan yolunu kapattılar. Onların isimlerini tek tek burada saymak istiyorum... Hadi kuldan utanmadınız, Allah'tan da mı utanmadınız. Vicdanınızı nasıl satarsınız? Hırsızların hamisi olmak bu kadar kolay mı? Siz kimsiniz ki, bu kadar açıkça ortaya çıkmış yolsuzluk dosyalarını kapatıyorsunuz? Hangi yüzle çocuklarınızın yüzüne bakacaksınız? Akşam eve gittiğinizde eşinizin yüzüne nasıl baktınız? Eşi şöyle bakmıştır: Bizim hırsızın hamisi geldi... Onların çocukları torunları ne diyecekler? Bizim anne ve babamız bir dönem hırsızların hamiliğine yapmışlardı diyecekler. Yazık günah değil mi o çocuklara? Size acıyorsam namerdim, çocuklarınıza acıyorum.
17 Aralık'tan 8 ay önce zamanının başbakanının önüne 3 sayfalık bir MİT raporu kondu. 18 Nisan 2013'te... Rıza Sarraf'ın Zafer Çağlayan ve Muammer Güler ile mevcut ilişkisinin ortaya çıkması halinde sözkonusu hususların hükümet aleyhinde kullanılabileceği değerlendirilmektedir diyor. Sizin sormanız gereken soru şu değil mi? Ey dönemin başbakanı bu raporun gereğini yaptın mı? Yapmadıysan neden yapmadın? Sen bu basit soruyu nasıl soramazsın? Çünkü vicdanını ahlakını, inancını, imanını sattın sen çünkü.
Bu ayakkabı kutularındaki paralar neydi diye sordunuz mu? Bakanların çocuklarının yatak odalarında boy boy para kasaları, para sayma makineleri kim koydu bunları? Siz bunları sordunuz mu? Sormadınız. Çünkü vicdanınızı sattınız, siyasal anlamda sattınız, siz satılık insansınız, kusura bakmayın. Bu kadar açık konuşmak gerekiyor. Bir bakana 700 milyarlık kol saati veriliyor. İnsaf ya. Siz bunu bile sormadınız. Sizde ahlak var mı, vicdan var mı, din var mı, iman var mı? Sizde ne var?
Rıza Sarraf'ın önünde yatan bir içişleri bakanı var. Sizin onurunuza dokunmadı mı? Siz onursuz musunuz? Ne yaptıysam sayın Başbakan'ın talimatıyla yaptım, neden istifa edeyim, o istifa etsin diyen kabine arkadaşınız, milletvekiliniz, sen bu soruyu vicdanına sormadın mı? Nasıl milletvekilisiniz siz? Hırsıza sahip çıkmak daha büyük bir hırsızlıktır, siz bunu daha bilmiyor musunuz? En son MASAK raporu geldi. Rapor ne diyor? Bu hükümet döneminde, bakanların mal varlıkları ile gelirleri orantılı değil diyor. Daha ne desinler? Sen bu soruyu sordun mu? Dinden imandan ahlaktan bahsediyor. Senin bunu ağzına almaya hakkın yok. Bu 9 kişiye söylüyorum. Bunların biri de savcıymış. Onun savcılığı da su götürür artık. Böyle bir ahlaksızlığa dünya şahit olmamıştır. Rüşveti hediye, hırsızlığı helal olarak görüyorlar. İsrafı itibar olarak kabul ediyorlar. Böyle bir din, bir gelenek, bir inanç, bir mezhep, bir kitap var mı?
Ahlaklı namuslu ve şerefli insanlar üzerlerine toz konduğunda adalete başvururlar. Ben şerefli adamım mahkemeye gidip aklanacağım der. Eğer birisi kaçıyorsa zaten suçluluğu baştan ortaya çıkmıştır. 9 kişiye söylüyorum. Sizde ahlak, sizde namus, sizde şeref var mı acaba?
© Tüm hakları saklıdır.