CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın şikayeti üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından "sehven" ifadeye çağrılmasına ilişkin, "Benim ifademi alacakmış bu savcı bozuntusu. Kim oluyorsun sen. Bir cumhuriyet savcıları var bir de Erdoğan savcıları var. Bir namuslu savcılar var bir de namussuzluğunu yazıp çizenler var. Ben o namussuzların hepsinden daha cesurum. Öyle bilsinler" dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, açıklanan Mart ayı vergi listesine değinerek, Listede bu iş adamları yok. havuzcular da yok. TÜRGEV'ciler de yok. Bunlardan biri de Reza Zarrab. Ne diyordu Türkiye’nin cari açığını ben kapattım diyordu. Listede adı var mı? Ama güzel bir şey yaptım. Zarrab’ın ortak olduğu şirketlerin ne kadar vergi verdiğini çıkarttım" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
"6 Mayıs bizim için önemli bir gün. 3 fidanın darağacına gönderildiği, toplumda derin yaraların açıldığı bir gün. Onlar ilkelerinden ödün vermediler. Hiçbirisinin bireysel bir amacı çıkarı yoktu. İstedikleri sadece özgür ve bağımsız Türkiye idi. İdealleri uğruna gittiler. Onları her zaman anacağız. Bu toplum asla onları unutmayacak.
Onlara rahmet diliyoruz. Onlar bizim ve bu ülkedeki herkesin dostları. 6 Mayıs’ta darağacına çıkanlar arkalarına asla bakmadılar. Düşündüklerinden ödün vermediler. O nedenle ki aradan uzun yıllar geçmesine rağmen hala onları anıyoruz.
Onlar bizim demokrasi şehitlerimiz. Demokrasi, bize altın tabak içinde sunulan bir şey değil. Uğruna bedeller ödedik. O bedellerden ders almalı aynı hataları tekrar etmemeliyiz. Duygularımızdan arındığımızda hataları görüyoruz. Dün parlamentoda 17 aralık sürecinin farklı bir noktasına şahit olduk. 17 aralık bir iktidarın bir ülkeyi nasıl soyduğuna tanık olduğumuz bir tarihtir. 17 Aralık’ı 17 aralık olarak görmemek lazım. Nasıl başladı acaba bu süreç.
İktidar sanki 17 Aralık’ta hükümeti devirmek için düğmeye basıldı diyen anlatıyor. Yok öyle bir şey. 17 Şubat 2012. Kapıkule’de bir tır yakalanır. Eroin bulunur. Büyük rakam çıkınca olay araştırılıyor. Kapalıçarşıda bir döviz bürosunda ilişkisi olduğu saptanıyor. Yargıca müracaat ediliyor ve asıl failleri bulmak üzere dinleme kayıtları başlıyor. 17 Aralık sürecinin başlangıç noktası budur arkadaşlar. Bakanlar çıkıyor, bakanların çocukları çıkıyor. 18 Nisan 2013’te olayı MİT de fark ediyor. Çünkü döviz bürosunu çalıştıran bir iş adamı. MİT olayın hükümete ulaştığını da görüyor. 18 Nisan’da Recep Tayyip Erdoğan’ın önüne bir rapor koyuyor. 3 sayfalık bir rapor.
'Bunun sorumlusu Cemil Çiçektir'
Sonuç bölümünde Zarrab’ın ekonomi bakanı ve içişleri bakanı ile mevcut ilişkisinin ortaya çıkması söz konusu hususların hükümet aleyhinde değerlendirilebileceği düşünülmektedir diyor. Aralık’a kadar tık yok. Zarrab da MİT tarafından izlendiği şüphesine kapılıyor. O da cevap veriyor meraklanma bir şey olmaz gerekirse senin önüne yatarım. Bütün seçim boyunca uyuyan vicdanlara seslendim. Bir ülkenin içişleri Bakanı rüşvet aldığı için bir iş adamının önüne yatmaz. Olay patladı iktidar kendisine darbe yapıldığı söylemini geliştirdi. O raporlar soruşturma komisyonuna gelecek ve hepsini kamuoyuyla paylaşacağız. Halk bunları öğrenmesin diye Meclis TV’ye sansür getirdiler. Neden yasak getiriyorsunuz. Bunu sorumlusu hiç kimse alınmasın TBMM’yi yöneten kişidir. Yani Cemil Çiçek’tir. Parlamentoyu halka kapatmak gibi bir şey olur mu?
'Onlara da sansür getirdiler'
Bakanlar konuştu. Ben isterdim ki o bakanlar konuşunca Türkiye’deki herkes izlesin. Onlara da sansür getirdiler. Yurttaşlara firavunlara ortak olmayın diyorum. O gün demokrasi kazanacak Türkiye kazanacaktır. 17 Aralık bize havuz medyasını da öğretti. Havuz medyasının başındaki bir ismin bir kamu bankasının başındaki kişiye telefon edip “Alo Süleyman iki milyon gönder maaşları ödeyeceğim” dediğini öğrendik. Sonra bu Süleyman ödüllendirildi ve daha büyük bir kamu bankasının yönetim kurulu üyeliğine atandı.
Havuz medyasında çalışan dürüst insanlar da var. Tahammül edemedik diyorlar. T24’te bir arkadaşımız Star gazetesinde yazı işleri müdürlüğü yapan biriyle röportaj yapmış şöyle diyor:
“Kara propaganda gazete ve TV’lerin rutini halin geldi. Bu nedenle yıllarca sahiplenip görev yaptığım gazetede sorumlu gazetecilik yapma imkanım kalmamıştır. Başbakan’ın Berkin Elvan’ın annesini yuhalatmasını bilye çıkışını duyduğumda kanım dondu. İş çevreleri göbek bağı ile iktidara bağlı. Medya da yargı da bürokrasi de… Tayyip Erdoğan’ın hayallerindeki Türkiye’nin özeti de bu zaten. Şu an medyada Tayyip Erdoğan’ı destekleyen isimler iktidarın gerilemesi durumunda koro halinde Erdoğan’a küfür edecekler. Başbakan’ı kızdırmasın diye Cumhurbaşkanı Gül’ün bile sözleri sansürleniyor…”
'Ergenekon ve Balyoz davaları fiyasko'
17 Aralık ikinci olarak Ergenekon ve Balyoz davalarının nasıl bir fiyasko olduğunu iktidar tarafından dillendirilmesine neden oldu. 24 Aralık 2013’te Akdoğan “kendi ülkesinin ordusuna istihbaratına bankasına kumpas kuranlar” diyor. Düne kadar alkışlıyorlardı. 5 Ocak 2014 TBB başkanı sayın Feyzioğlu Başbakan’ı ziyaret ediyor bu davalarda sahte deliller var diyor. Gece kendisine randevu veriyor. Çıkışta Erdoğan şunu söylüyor: Metin Bey ile yaptığımız görüşme olumluydu. Yeniden yargılanma konusuna olumlu bakıyoruz.
Bu konuda arkadaşlarımız çalışıyor ve bitmek üzere. Yeniden yargılamada bizim açımızdan sıkıntı yok. Elimizden geleni yapmak için hazırız.
'Samimi değil iki yüzlüler'
Ocak, şubat, mart, nisan ve mayıs. Hani bitmek üzereydi. Amaç ne 17 Aralık’ı gölgelemek. Samimi değiller iki yüzlüler. Sözde Başbakan değil misin sen insanlar boşu boşuna içeride yatıyorsa neden olayın üzerine gitmiyorsun. MİT Müsteşarını savcı ifadeye çağırdı diye alelacele toplandılar kanunlar hazırlandı parlamentodan yıldırım hızıyla geçti ve MİT Müsteşarı savcıya gitmedi. Orada bu kadar hızlısın neden burada değilsin.
“Balyoz davasını alelacele hallettiler” diyor. “Burada bir katakulli olduğu çok açık. Bu davalarda haksızlığa uğrayan çok sayıda insan var” diyor. Bunlardan biri eski bir istihbarat müdürü bir TV programında “kimin tutuklanacağından Başbakan Erdoğan’ın haberi vardı” dedi. Bu soruluyor Erdoğan’a. Verdiği cevap: A’dan Z’ye bunların hepsi yalan. Bunlar o kadar ahlaksız adi seviyesi ki, bunlar takiyyeyi yalanı iftirayı leblebi çekirdek gibi yerler. Sen bir defa benimle hayatında kaş defa görüştün.
'Tutuklamalardan onun haberi var'
Bir ya da iki defa görüştün. Ben senin yargı ile münasebetlerini bilen biriyim. Bu işlerde ne kadar tezgahtar olduğunu bilen biriyim. Bir başbakan bir istihbarat müdürüyle neden görüşür? İçişler bakanı var, içişleri müsteşarı var emniyet müdürleri var görüşmüyorsun ama istihbarat müdürü ile görüşüyorsun. Çünkü nasıl bir adam olduğunu biliyor. Söyledikleri doğru. Yapılan bütün tutuklamalardan onun haberi var.
'Murat Albay için şiir yazmışlar'
Bu süreç başladığından bu yana 13 kişi öldü. İlk ölen Kuddusi Okkır idi. Son olarak ise Murat Albay hayatını kaybetti.
Arkadaşları Murat Albay için bir şiir yazmış.
Ama ölmek ile bitmeyeceğiz
Neden olanlar, sessiz kalanlar
Hiç birşey yokmuş gibi yapanlar
Biliniz emin olunuz öldürmekle bitmeyeceğiz
Murat’ın kanı üzerinizde görüyoruz
Beyazda, mavide, hakide
Biliniz öldürmekle bitmeyeceğiz.
'Reza Zarrab ne kadar vergi verdi'
Mart ayı vergi ayı listesine bakıyoruz. Bu iş adamları yok. havuzcular da yok. Türgevciler de yok. Bunlardan biri de Reza Zarrab. Ne diyordu Türkiye’nin cari açığını ben kapattım diyordu. Listede adı var mı? Ama güzel bir şey yaptım. Zarrab’ın ortak olduğu şirketlerin ne kadar vergi verdiğini çıkarttım.
Royal denizcilik 7 milyon.
Royal Holding 360 lira
Volgan Gıda 1 miylon 300 bin
Safir Altın 1 milyon 900 bin lira.
Kroyal mobilya 0 verdi
Arca Otelcilik 0 vergi
Havacılık şirketi 0 vergi.
Bunlar aslında vergi ödüyorlar ama vergi dairesinden ödeyeceklerinden haberleri yok. Vergiyi paralel vergi dairesine Erdoğan’a yatırıyorlar. Elden nakit cash.
'Bu savcıya diplomayı kim verdi'
Bir tetikçi savcı vardı beni çağırmış. Aslında hiç üzülmedim de gülüp geçtim. Benim merak ettiğim bu savcıya diplomayı kim verdi. Cumhuriyet savcısına saygı duyarım ama Bilal’in savcısı olursa saygı duymam. Araştırdık kim şikayet etmiş diye bir hırsız şikayet etmiş.
Deniz Feneri’ni hatırlıyorsunuz. Sonunda o savcıları çıkardılar. Burada da beni çıkaracağını sanıyor. Benim ifademi alacakmış bu savcı bozuntusu. Kim oluyorsun sen. Bir cumhuriyet savcıları var bir de Erdoğan savcıları var. Bir namuslu savcılar var bir de namussuzluğunu yazıp çizenler var. Ben o namussuzların hepsinden daha cesurum. Öyle bilsinler.