Kıbrıs'da görüşmelerin tekrar başlaması için iki tarafta da hareketlilik başladı. Birleşmiş Milletler'in süreci hızlandırmak için hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) hem de Güney Kırbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile temasa geçmesi Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve GKRY Lideri Nikos Anastasiadis'in tekrar masaya oturmasını gündeme getirdi. Çözüm süreci İsviçre'deki Kıbrıs Konferansı'nın sonuçsuz kalmasıyla 2017'de askıya alınmıştı.
Büyükelçi ve ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü Öğretim Üyesi Rafet Akgünay, yeni bir süreç olasılığını Cumhuriyet gazetesinde değerlendirdi.
Akgünay'ın Kıbrıs: Yeni bir süreç mi? (25 Ekim 2018) isimli yazısı şöyle:
Kıbrıs’ta kapsamlı çözüme ulaşılması amacıyla 2017 yılı temmuz ayında İsviçre’nin Crans-Montana kentinde düzenlenen Kıbrıs Konferansı’nın başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından taraflar arasındaki görüşmeler kesilmişti. Ancak, son günlerde görüşmelerin yeniden başlaması için bir hareketlenme gözlemleniyor. Özellikle, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Gutarres’in geçici olarak görevlendirdiği Özel Danışman Jane Holl Lute’un taraflarla yürüttüğü temaslara ilişkin hazırladığı raporu Güvenlik Konseyi’ne sunması, konuyu iç ve dış kamuoyunda tekrar gündeme taşıdı.
‘Gevşek federasyon’ önerisi
Rapor, Rum lider Nikos Anastasiades’in, oluşturulacak yeni egemen yapının yetkilerinin ağırlıklı olarak kurucu devletlere bırakılacağı “gevşek federasyon” önerisinin tartışıldığı bir döneme tesadüf etti. Geçmişte de zaman zaman gündeme getirilen ve altı doldurulmadığı için havada kalan bu öneri, Türk tarafında genel olarak bir “oyalama taktiği” olarak algılanıyor. Anastasiades ve diğer Rum yetkililer, söz konusu algıyı desteklercesine, son dönemde Türklerin siyasi eşitliğini sorguluyor, garantiler konusu dahil eskiye oranla daha da katı görüşler içeren açıklamalarda bulunuyorlar. Haliyle, bu durum ileriye dönük iyimserliği ortadan kaldırıyor.
Gutarres raporunda, “Kapsamlı bir müzakere sürecinin başlamasından önce tarafların olası bir sonuca ulaşmasına ilişkin uygun bir başlangıç noktası oluşturabilecek şartlar konusunda” anlaşmaları gerektiğini vurguluyor. Genel Sekreter ayrıca, üzerinde mutabık kalınmasına karşın uygulanamayan bir dizi güven yaratıcı önlemleri (GYÖ) anımsatarak, “sonuca ulaşılabilmesi için yeni fikirlere gereksinim duyulabileceğini” ve “sonu olmayacak bir sürece sürekli destek verilemeyeceğini” belirtiyor. Nitekim, yeni bir fikir olarak tartışmaya açılan “gevşek federasyon” kavramı muhtemelen öncelikle BM Genel Sekreteri’ni etkilemeyi amaçlıyor.
BM iyi niyet misyonu
Genel Sekreter’in raporundaki saptamalar, aslında, Türk tarafının dile getirdiği hususlarla benzerlik taşıyor. KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Crans Montana’dan bu yana birçok kez, ucu açık müzakerelere girmeyeceğinin altını çizmiş; sorunun çözümü için yeni fikirler oluşturulması gerektiğini vurgulamıştı. Benzer şekilde, Türkiye yetkilileri de çözüm sağlayamayacağı anlaşılan BM iyi niyet misyonu parametreleri içerisinde ısrar etmenin anlamı kalmadığını çeşitli vesilelerle dile getirmişlerdi. Durum böyle olunca, Türkiye ile KKTC’nin önümüzdeki süreçte atılacak adımlara ilişkin benzer bir tutum sergilemeleri beklenmekteydi; ancak son dönemde, Türkiye ile KKTC arasında bazı uyumsuzluk işaretleri dikkat çekiyor. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantıları sırasında Anastasiades ile “gayri resmi” bir gizli görüşme yaptığının ortaya çıkması Akıncı’nın görüşmelerden dışlanmak istendiği yorumlarını beraberinde getirdi. Akıncı’nın kamuoyu önünde, bu iddiaların doğruluğunu ima eden ifadeler kullanmasıysa, söz konusu yorumları daha da körükledi. KKTC Cumhurbaşkanı, yaptığı açıklamalarda, Türkiye’nin Rum tarafı ile gerçekleştireceği temasların müzakere niteliğine dönüşmemesinin ve mütekabiliyet ilkesine özen gösterilmesinin zorunluluğuna değindi. Akıncı, başka açıklamalarında ise, kendisinin halktan “federasyonu” sağlamak için yetki aldığını ve (çözümün) öncelikli sorumlusunun kendisi olduğunu hatırlattı.
KKTC Cumhurbaşkanı’nın sözleri özü itibarıyla doğrudur. Ancak, Crans Montana’dan sonra Türkiye yetkililerinin “federasyon” konusunda yaptıkları açıklamalarla uyumlu bir şekilde, sorunun çözümü için yeni arayışlara girilmesi gerektiğini ifade eden Akıncı’nın, yeniden federasyona atıf yapması bir çelişki yaratıyor. Oysa, geçen aylarda basında yer alan iddialara göre, KKTC’yi ziyaret eden Çavuşoğlu, Akıncı dahil Kıbrıs Türk siyasilerle gerçekleştirdiği temaslarda Türkiye’nin federasyon konusundaki görüşlerini yineleyerek, yeni arayışlar için Rum tarafıyla da temas edebileceğini açıkça söylemiş; ancak, bu sözlerine karşı çıkan olmamıştı.
Türk tarafının aksine
Burada altının çizilmesi gereken husus şudur: Rum tarafı ile Yunanistan arasında tam bir uyum görüntüsü varken, Türk tarafının aksine bir algı uyandıracak söylem ve eylemlerden kaçınması zorunludur. Aksi bir yaklaşım, son zamanlarda kendilerinin Kıbrıs Türklerini de temsil etmekte olduğunu söylemekte beis görmeyen Kıbrıs Rum yetkililerinin ekmeğine yağ sürecektir