Kıbrıs sorunu gündeme geldiğinde çok az kişinin unuttuğu insani boyutlu bir konu var: Kıbrıslı Türklere yönelik izolasyonlar. Kıbrıslı Türkler Kıbrıs sorununun tutsağı gibiler. Evet, kurulu bir düzenleri, devletleri, hükümetleri var. Ancak uluslararası planda kurumsal olarak tanınmadıkları için resmi statüleri yok, gerçek anlamda ticaret yapamıyorlar, temsil de edilemiyorlar. Kurumsal kimlikleri olmadığı için sadece başka ülkelerin pasaportlarıyla seyahat edebiliyorlar. Öyle ki bu nedenle, aynı zamanda Kıbrıs Türk, Türk, İngiliz ve Kıbrıs Cumhuriyeti olmak üzere, dört pasaport sahibi olan binlerce Kıbrıslı Türk var.
Kuzey Kıbrıs’ın resmi nüfusu 350 bin civarında. Kimse net bir sayı veremiyor. Adanın kuzeyinde de güneyinde de çok sayıda kaçak göçmen yaşıyor. Kuzey Kıbrıs Ticaret Odası, 2002-2007 döneminde kuzeyde yüksek büyüme oranı gözlemlendiğini, bunun da Annan Planı beklentilerine bağlı olarak inşaat sektöründe yaşanan talep artışından kaynaklandığını belirtiyor. Kuzey Kıbrıs’ın büyüme oranı, Annan Planı’nın suya düşmesinin ardından, özellikle 2007 yılından bu yana düşüşte, hatta 2008 ve 2009 yıllarında negatif kaydedildi. Bu da inşaat ve emlak sektörlerindeki duraklamaya bağlanıyor. Annan Planı döneminde yatırım amacıyla adanın kuzeyinde bolca emlak satın alan İngiliz, Rus ve İsrailli yatırımcılar şimdi bunları elden çıkarmaya çalışıyorlar. Emlak fiyatlarında son zamanlarda sabitleşme gözlemlendiği belirtilmekte.
Kuzey Kıbrıs’ta 2009'te kaydedilen yüzde 5,5'lik küçülmeden sonra toparlanma olsa da 2004’teki yüzde 15’lik büyüme oranı mazide kalmış görünüyor. Büyüme oranı geçen yıl yüzde 2,3 olarak kaydedildi. Kuzey Kıbrıs’ın önde gelen gazetelerinden Yeni Düzen’in genel yayın yönetmeni Cenk Mutluyakalı, Annan Planı döneminde Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a çalışmaya gelmiş işçilerin geri dönmeye başladığını söylüyor. Mutluyakalı’ya göre, GSM operatörlerinin verileri son dönemde yaklaşık 50 bin Türk vatandaşının adadan ayrıldığını gösteriyor.
Kuzey Kıbrıs’ın şu anki resmi milli geliri 4,1 milyar ABD doları civarında. Bunun bir bölümü özellikle altyapı çalışmaları için Türkiye’den geliyor. Kuzey Kıbrıs’ta bugün kişi başına düşen gelir 15 bin 622 dolar. 2013 yılında enflasyon oranı yüzde 10,2, işsizlik oranı ise yüzde 9,7 olarak kayıtlara geçti. Adanın kuzeyi, gelir kaynağının en önemli bölümünü hizmet sektöründen elde ediyor. Hizmet sektörü milli gelirin yüzde 70’ini oluşturmakta. Hizmet sektöründe de turizm ve eğitim (üniversiteler) lider sektör konumundalar. Bu iki sektörü ticaret ve inşaat sektörleri izliyor. Yaklaşık 19 bin yatak kapasiteli Kuzey Kıbrıs turizm sektörü 2013 yılında 1 milyon 200 bin turist ağırladı. Otellerin yıl bazında doluluk oranı yüzde 47,9 olarak kaydedildi. 2013 yılındaki turizm gelirleri ise 240 milyon dolar olarak belirtiliyor. Bu arada Kuzey Kıbrıs’taki hemen her 5 yıldızlı otelde “casino” olduğunu da not edelim.
Üniversitelerin önemi
Kuzey Kıbrıs’ın bir diğer özelliği de üniversite eğitimi sayesinde önemli gelir elde ediyor olması. Adanın kuzeyinde 8 üniversite var. Bu modern donanımlı üniversitelerde 100’den fazla ülkeden 60 bin öğrenci öğretim görüyor. Üniversitelerden elde edilen gelirin yakın gelecekte 900-950 milyon doları bulması öngörülüyor. Örneğin, bir devlet üniversitesi olan ve Avrupa'daki birçok devlet üniversitesinden daha modern görünüme sahip, Magosa’daki Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde 19 bin öğrenci okuyor. Dev bir yerleşkeye sahip bu üniversitede okumak için öğrenciler yılda 8 bin dolar ödüyor. Üniversite, yabancı öğrencilerinin çoğuna burs imkânı sağlıyor. Üniversite rektörü Prof. Dr. Necdet Osam, yabancı öğrenciler arasında Türkiye’den gelenlerin yakın bir geçmişe kadar toplamın yüzde 70’ini oluşturduğunu, ancak bugün bu oranın büyük ölçüde Türkiye’de üniversitede sayısının artmasından ötürü yüzde 36'ya gerilediğini söylüyor. Osam, siyasi nedenlerden ötürü Erasmus programına dahil edilmedikleri için AB’den gelen öğrenci sayısının az olduğunu, buna karşılık Afrika, Orta Doğu, Kafkaslar ve Orta Asya’dan çok sayıda öğrenci ağırladıklarını belirtiyor. Kuzey Kıbrıs üniversitelerinin bu kadar yabancı öğrenci çekmesinin nedenlerinden biri de programlarının uluslararası planda akredite olması ve diplomalarının tanınmasından kaynaklanıyor.
Kuzey Kıbrıs’ı Rumlarla müzakere masasında temsil eden Ergün Olgun ise turizm ve eğitim sektörlerine ek olarak yakın gelecekte sağlık sektörünün KKTC’nin ekonomisinde önemli yer alacağı öngörüsünde bulunuyor. Orta Doğu ülkelerinden daha şimdiden çok sayıda hastanın Kuzey Kıbrıs’a tedaviye geldiğini belirten Olgun, “Fiyat, hastanelerin kalitesi, vize ve coğrafi yakınlık bizi sağlık konusunda avantajlı konuma getiriyor” diyor ve adanın kuzeyinde yaşayan yabancı doktor sayısının arttığını söylüyor.
Kuzey Kıbrıs’ın yüzde 56,7'si tarım arazisi olsa da tarımın milli gelirdeki payı 2013 yılında yüzde 5,2 ile sınırlı kaldı. Narenciye, enginar ve Kıbrıs patatesi sektörün belli başlı ürünleri. Tarım sektörü buna karşılık Kuzey Kıbrıs ihracatının yüzde 67’sini karşılıyor. Kuzey Kıbrıs 2013 yılında, yüzde 70’i Türkiye’den olmak üzere, 1,7 milyar dolar tutarında ithalat gerçekleştirdi. İhracat oranı ise izolasyonlar nedeniyle yaklaşık 121 milyon dolarla sınırlı.
İzolasyonlar, Kıbrıslı Türkleri neredeyse tamamen Türkiye’ye bağlı kılıyor. Kıbrıs Türk İnsan Hakları Vakfı Başkanı avukat Emine Çolak, Rumların bir Kıbrıslı Türk diş doktorunun uluslararası bir toplantıya katılmasına dahi tahammül edemediklerine vurguda bulunuyor. Kuzey Kıbrıs Meclis başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Sibel Siber ise dünya genelinde meclisleri bir araya getiren Parlamentolararası Birliğin bir toplantısına katılmak için geçen yıl davet aldığını, ancak sonradan kendisiyle temasa geçilerek “hata yapıldığı ve özür dilendiğini” anlatıyor. Siber, “Beni görmeye gelen AB büyükelçileri, basın ve fotoğraf yok diyor. Bizler halkımızın seçilmiş vekilleriyiz. Dünya ülkelerinin buna saygı duymasını istiyoruz. Bugün bizi sadece Sayın Eroğlu temsil ediyor. Fakat bu yeterli değil” diyor. Kuzey Kıbrıs ekonomisinin büyüdüğünü söyleyen Siber, “Ama ambargo var. Turistler ancak Türkiye transitli gelebiliyor. Bu da uçak fiyatlarına yansıyor. Turistler bu nedenle adanın güneyine gitmeyi tercih ediyor…”
Hellim krizi
Kıbrıslı Türkler tüm bunlar yetmezmiş gibi şimdi bir de hellim kriziyle yüzleşmek zorundalar. Kıbrıs adasına has, inek ve keçi sütü karıştırılarak elde edilen hellim peyniri Kıbrıslı Türk ve Rumlar için kültürel bir mirasın ötesinde ekonomik gelir kaynağı anlamına geliyor. Hellim ihracatı Kuzey Kıbrıs’ın toplam ihracatının yüzde 24’ünü oluşturuyor. Kıbrıs Türk nüfusunun yüzde 16,5’i hellim üretimi sayesinde geçimini sağlıyor. Kıbrıs Cumhuriyeti adına hareket eden Rumlar, hellim için 2007 yılında “halloumi” adı altında Avrupa Komisyonu'na yaptıkları coğrafi işaret tescil başvurusunu, kendi hellim üreticilerinin itirazına rağmen, bu yıl temmuz ayında yenilediler. Rum üreticiler coğrafi işaret koşullarının kendileri için ağır sonuçlar doğurmasından kaygılılar. Başvurunun gelecek aylarda sonuçlanması bekleniyor. Avrupa Komisyonu Rumların talebine olumlu yanıt verdiği takdirde, hellim sadece adanın güneyinde veya Rumların kontrolünde üretilip pazarlanabilen bir ürün haline gelecek. Bu da Kıbrıslı Türk üretici ve pazarlamacılar için felaket anlamına geliyor.
Adada Kıbrıslı Türkleri son zamanlarda olumsuz etkilemeye başlayan bir diğer sorun da kaçak göçmenler. Uluslararası planda tanınmayan Kıbrıslı Türkler, Afrika ve Ortadoğu kaynaklı bir kaçak göçmen sorunuyla karşı karşıya. Emine Çolak, Filistin, Suriye, Togo ve Afrika’nın başka ülkelerinden kaçak göçmenlerin, göçmen kaçakçılığı yapan mafyalar tarafından “sizi AB’ye götürüyoruz” şeklinde kandırılarak Karpaz bölgesi başta olmak üzere Kuzey Kıbrıs sahillerine bırakıldıklarını söylüyor. Cen Mutluyakalı, son zamanlarda özellikle çok sayıda Suriyeli göçmenin Karpaz bölgesine bırakıldığını belirtip, sonradan adanın güneyine geçen bu kaçak göçmenlerin Rumlar tarafından “Suriye ve Kobani sorunu Türkiye’nin sorunu” denilip, kuzeye geri gönderildiğini söylüyor. “Bu insanlarla ping-pong topu gibi oynanıyor, bir güneye bir kuzeye gönderiliyorlar” diyor.
Kıbrıslı Türklere yönelik izolasyonların bir diğer örneği de spor alanında yaşanmakta. Kıbrıslı Türklerin futbol takımlarına, uluslararası planda tanınmadıkları gerekçesiyle ambargo uygulanıyor. İki ay önce Kuzey Kıbrıs futbol ligine transfer olan Kıbrıslı Rum futbolcu Dimitris Vassiliu adeta sosyal lince uğradı ve vatan haini ilan edildi. Buna karşılık, Kıbrıslı Türkler, badminton, bilardo, gol, karting veya tekvando gibi futbol kadar popüler olmayan spor branşlarında veya bazı folklor ya da müzik festivallerinde geçtiğimiz yıllarda kısıtlı da olsa temsil edilmeyi başardılar.
Kıbrıslı Türkler, eğer Kıbrıs Cumhuriyeti veya bir diğer AB ülkesinin pasaportuna sahiplerse bugün adanın güneyine serbestçe geçebiliyorlar. Fakat gerçek anlamda ticaret yapamıyor, temsil edilemiyorlar. Annan Planı sonrası kendilere izolasyonların kalkacağı sözü veren AB’nin de sözüne sadık kaldığı söylenemez. Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti, bu alanda AB’nin elini kolunu bağlamış durumda olsa da, AB’nin diğer ülkelerinin de düğümü çözmek için çaba gösterdiği söylenemez.