Gündem

KHK ile ihraç edilenler buluştu: Hakkımızı alacağız

"200 bin KHK'lı var"

12 Nisan 2017 02:55

KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile ihraç edilen memurlar TMMOB’da bir toplantı düzenledi. ‘KHK mağduru memurlar adalet arıyor’ adıyla gerçekleştirilen toplantıda ihraç edilen memurlar yaşadıkları süreci anlattı. Hak ve Adalet Platformu Temsilcisi Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu ile  Prof. Cihangir İslam’ın da katıldığı toplantıda KHK ile ihraç edilen KESK üyesi öğretmen Muhammet Sevinç Tekin, astsubay Ahmet Erk Arslan, hukuk müşaviri Nazım Ardıç, İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalışanı Sezgin Yurdakul ve görme engelli öğretmen Cemil Tuğran yaşadıklarını anlattı.

"200 bin KHK'lı var"

Gazete DuvaR’dan Hacı Bişkin’in haberine göre, toplantıda ilk sözü kendisi de KHK ile ihraç edilen Hak ve Adalet Platformu Temsilcisi Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, söz aldı. Yaşanan mağduriyetlere toplumun büyük bölümünün duyarsız kaldığını belirten Gergerlioğlu, şunları söyledi:

“15 Temmuz darbesi toplumun tamamen karşı çıktığı bir darbeydi. Bu darbe sonrası beklentimizin tersine oldu. Antidemokratik uygulamalar artmaya başladı. Devlet ve özel sektörde en az 200 bin KHK’li var. 6 bin 500 dernek kapatıldı. Açığa alınan insan sayısı 30 bin civarı. Böylesi bir ortamda KHK’ler konuşulduğu gibi değerlendirilmiyor. Anayasal açıdan öngörülen KHK ve OHAL kurallarına uyulmuyor. Venedik Komisyonu’nun Türkiye’de yaptığı ziyaretinde söylediği gibi KHK’lar son derece hukuksuz yürütülüyor. Bunun Anayasa Mahkemesi tarafından denetlemesi gerekiyor. Devletin vatandaşlarını yargılama hakkı vardır ama bir devlet vatandaşını ölüme mahkum edemez. Şu an KHK’lar sivil bir ölümdür. Bu son derece ağır bir durum. Şu an benim tespit ettiğim kadarıyla en az 20 intihar vakası var. KHK’lılar intihar ediyor.”

"Cumhurbaşkanı'na sesleniyorum"

KHK ile Kafkas Üniversitesi’nden ihraç edilen Prof. Dr. Cihangir İslam, ise şunları söyledi:

“Bugün yaşanılanlar devleti 15 yıldır yönetenlerin bize faturasıdır. KHK ile ihraç edilen arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Bizler utanılacak bir şey yapmadık. İşimiz kolay değil ama direneceğiz ve haklarımızı tekrar elde edeceğiz. Uzun bir yolumuz var. Ciddi işkence ve taciz vakalarını duyuyorum. Cumhurbaşkanı’na sesleniyorum: Buna açıklık getirin. 28 Şubat dönemi mücadele ettiğimiz ve lanetlediğimiz bir dönemdi. Ama 28 Şubat döneminde birilerini karakola çekip taciz de bulunulmadı. Tutuklamalar yargısız infaza dönüştü. Burada akademisyenlere de seslenmek istiyorum. Akademisyenler de kendilerini diğer KHK’lılardan ayrı tutamaz. Birlikte hukuk yollarına başvuracağız. AKP’yi hukukun içine davet ediyoruz.”

"Bir gün adalet gelecek"

Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Cihangir İslam’ın konuşmasının ardından KHK ile ihraç edilenler söz aldı. İlk olarak konuşan KHK ile ihraç edilen Jandarma Astsubay Ahmet Erk Arslan, şunları anlattı:

“Bize terörist demelerine rağmen, bir gün yüzümüze kapatılan adaletin tecelli edeceğini biliyoruz. Burada kendi şahsımı bir kenara bırakıp beni bir örnek olarak görmenizi istiyorum. Ailemde tek memur olarak yıllarca ailemden feragat ettim. Görev başındayken bir kez vuruldum hala içimde şarapnel parçaları var. Hiçbir şekilde darbe girişiminde bulunmadım. Zaten 15 Temmuz’da raporluydum. Hala neden ihraç edildiğimi de bilmiyorum. Hiçbir akla ve mantığa sığmayarak işiniz, geleceğiniz, özgürlüğünüz elinizden alınırsa bizim kadar sabırlı olabilir misiniz?”

Hâlâ ihraç edilme gerekçesini öğrenemedi

Arslan’ın ardından  hukuk müşavirliğinden ihraç edilen Nazım Ardıç, söz aldı. Hâlâ ihraç edilmesinin gerekçesini öğrenemediğini ifade eden Ardıç, ihraç gerekçesini sendika üyesi olmasından  kaynaklandığını söyledi. Yürüme engelli Ardıç, ihraç edildiği ilk zamanlardaki durumunu şöyle anlattı:

”İlk ihraç edildiğim süreçte bir travma yaşadım. Gülme krizlerine giriyordum. 1 aylık süreçte içime kapandım. Çalıştığım yerde 102 arkadaşım vardı. İhraç edildikten sonra hiçbiri beni aramadı. Bu süreçte beklentilerimize karşılık bulamamakla birlikte bir boşluğa düştük. Bizler artık hayata ekonomik özgürlüğü olmadan tutunacak insanlarız. Ben bir eşim, ben bir babayım aileme bakmalıyım bunu elimden alarak bizi hayattan tamamıyla soyutluyorlar. Aynı zamanda bu sosyal bir travmadır. Ben 42 yaşındayım bu saatten sonra aileme bağımlı olarak yaşayamam.”

"Belediyenin önüne gidip pankart açtım"

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden KHK ile ihraç edilen Sezgin Yurdakul ise şunları söyledi:

“Orada bir sorgu odası kuruldu. Sosyal medya hesaplarımızdan çocuklarımın gittiği okula kadar sorular soruldu. Devletin kendisinin kurduğu bir bankaya param olduğu için beni ihraç ettiler. İlk iki ay boyunca iş aradım. Başvurduğum yer benden ‘Nerede çalıştınız?’ diye referans istiyorlar. Sosyal medya platformundan biriyle tanıştım. Ne yapmam gerektiğini anlattı. Ben de bunları uyguladım belediyenin önüne gittik. Pankartları açtım. Bu şekilde bir süreç başladı. Sokağa çıkmam biraz ilgi çekti. Sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Bu haksızlıklara dur demek için köprünün sonundaki son çıkışı kaçırmamak gerekiyor.”

"Benim için referandum sonucu önemli değil"

Yurdakul’un ardından kürsüye, KHK ile ihraç edilen görme engelli öğretmen Cemil Tuğran geçti. Tuğran, referandumda Evet veya Hayır çıkmasından ziyade işini istediğini söyleyerek, şöyle devam etti:

“Hayatım boyunca onurum, haysiyetim ve vatan sevgisiyle yaşadım. Öğrencilerimin kendilerini gerçekleştirmeleri adına, iyi bir yurttaş olmaları için çabaladım. Yaşam hakkı ve hürriyeti elinden alınanlardan sadece biriyim. Terörist olmakla suçlanıyoruz. Bugüne kadar herhangi bir örgütle tek bir bağlantım olmadı. Başım dik, anlım açık. Bu ötekileştirmelere kesinlikle hakkımı helal etmiyorum. Doğumla başlayan karanlık dünyamda okudum ve öğretmen oldum. Bugün işte bu mazlumların dünyası karartılıyor. Artık çeşitli yerlerde iş ilanlarına bakarken engelliler için sayfalar dolusu iş bulabiliyorum. Birçok holdingle, şirketle görüştüm ama bunu yaparken de kendi durumumu anlattım. Maalesef 1 Eylül ihracımdan beri işsizim. Burada en son dile getirmek istediğim şey suçlu ve suçsuzlar ayırt edilsin. Ben bugün önce adaleti;  uzlaşıyı, işimi ve ekmeğimi istiyorum.”

"Yarınlarımız daha kötü olabilir"

Kürsüye son olarak ihraç edilen KESK üyesi öğretmen Muhammet Sevinç Tekin çıktı. Tekin, ihraç edilenlere seslenerek, “Gelin zulme bütün farklılıklarımızla birlikte direnelim” diyerek çağrıda bulundu. Tekin kendi acısından bahsetmeyeceğini, birlikte bunun reçetesini nasıl yazabileceklerini söyleyeceğini belirterek şunları dile getirdi:

“Şu ana kadar dinlediğim konuşmalardan ortaya çıkan sonuç şudur: Bu ülke ne onun ne benim ne de başka birinindir. Bu ülke hepimizin yaşadığı ortak bir gemidir. En büyük ortak noktamız da budur. İnsan olan herkes evvela haksızlığa karşı bütün farklılıklarını bir kenara bırakarak ortak iyiye odaklanmalıdır. Ben acı hikayemden bahsetmeyeceğim. Bizler KESK’i temsilen buradayız. Türkiye’de direnen onurlu halklar olarak buna karşı durmazsak, topyekün bir zafer kazanmazsak yarınlarımız daha kötü olabilir. Bütün farklıklarımızı bir kenara bırakıp örgütlü hareket etmemiz gerekiyor. Artık uyanma vaktidir. Zulme karşı ses vermek vaktidir. Biz KESK olarak bütün farklılıklarımızla birlikte 3 aydır direniyoruz. Alanlarda arkadaşlarımız açlık grevinde. Bu ülkede yapılan zulüm hep siyaset içindir. Madem siyaset için toplumun bütün kesimlerine zulüm var gelin topyekün direnelim. Ancak direnenler zafere ulaşır.”