26 Ocak 2023 14:53
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK) “Kamu Emekçileri Eğilim Yoklaması Araştırması” yayınlandı. Araştırmaya göre; ankete katılan kamu çalışanlarının yüzde 99,4’ü yapılan maaş zamlarını yetersiz bulduğunu belirtti. KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, “Bilindiği üzere AKP-MHP bloğu yaklaşan seçimlerde koltuğu kaybetmemek için hemen her hafta kendince müjdeler açıklamaya devam etmektedir. Bunlar müjde değil, iktidarın geçtiğimiz yirmi yılda büyütüp içinden çıkılmaz hale getirdiği sorunlara yönelik yarım yamalak, geçici düzenlemelerden ibarettir” dedi.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK), “Kamu Emekçileri Eğilim Yoklaması Araştırması” yayınlandı. Araştırmayla ilgili sendika genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında konuşan KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, şunları söyledi:
“Ülkede gündem baş döndürücü bir hızla değişiyor. Ancak halkın, emekçilerin temel gündemi değişmiyor. Bugün ülkemizde emeği ile geçim savaşı veren milyonlar geçinememeyi çoktan aşan bir noktaya, adeta açlıkla mücadele noktasına itilmiş bulunmaktadır. Refahtan pay alması gerekenler bugün sefaleti bölüşür hale getirilmiştir. 4 milyon kamu emekçisi ve 2,5 milyon kamu emeklisi de elbette ki bu tablodan azade değildir. Bilindiği üzere TÜİK’in resmi enflasyon verilerini paylaştığı 3 Ocak 2023 tarihinde yandaş konfederasyonun ‘Sözleşmeliye Kadro Şöleni’ programında konuşan Cumhurbaşkanı, kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaşlarının yüzde 25 artırılacağını açıklamıştır. Yandaş konfederasyon yönetimi Cumhurbaşkanını alkışlarken KESK ve bağlı sendikaları işyerlerinde, kent meydanlarında, binlerce polisle kurulan barikatlara rağmen TÜİK binaları önünde müjde olarak yutturulmak istenen bu sefalet artışına karşı ses yükseltmiştir. Bu ses tabanda karşılık bulmuş, artan tepkiler soncunda ertesi gün Cumhurbaşkanı maaşlarımıza yapılacak artışın yüzde 30’a çıkarıldığını açıklamak zorunda kalmıştır. Öncelikle hem 6,5 milyon kamu emekçisini ve emekliyi her yıl daha derin bir yoksulluğa iten ‘toplu sözleşmelere’ imza atıp hem de sefalet zamlarını ayakta alkışlayanların, bu sefalet zamlarını bizlere reva görenlere sanki kendi keselerinden ulufe bahşediyormuşçasına ‘artır, artır’ temposu tutanların sendikal mücadele ile uzaktan yakından bir ilgisi olmadığı tüm açıklığı ile ortaya çıkmıştır. Kamu emekçileri ve emeklileri ülkemiz sendikal tarihine sarı sayfalarla eklenen bu utanç tablosunu unutmayacaktır. Diğer taraftan bilindiği üzere iktidar yüzde 30’luk maaş artışını ‘enflasyon farkı, toplu sözleşme zammı, refah payı’ toplamı gibi göstermektedir. Oysa başta söz konusu artış sadece son altı ayda yaşanan gerçek enflasyonun yarısına bile denk gelmemektedir. Kaldı ki bizler daha 15 Ocak’ta maaş farklarımızı almadan önceki iki hafta içinde dahi ekmek, kırmızı et, süt, peynir gibi temel gıda maddelerine ortalama yüzde 20 zam yapılmıştır. Yine başta Ankara ve İstanbul olmak üzere büyükşehirlerde ulaşıma ortalama yüzde 45 zam yapılmıştır. Yani zamlı maaşlarımız daha cebimize girmeden hızla erimeye başlamıştır. Dolayısıyla kamu emekçilerinin ve emeklilerinin yüzde 30’luk maaş artışına tepkisi her geçen gün büyümektedir.
KESK olarak en son 7-14 Ocak 2023 tarihleri arasında web tabanlı olarak gerçekleştirdiğimiz araştırmamız bu haklı tepkiyi bir kez daha gözler önüne sermektedir. İki temel soru çerçevesinde yaptığımız anket ile kamu emekçilerinin 2023 maaş zammına dair eğilimini, görüş ve önerilerini tespit etmeye çalıştık. Araştırmamızın sonuçlarını paylaşmadan önce bu kapsamda gerçekleştirdiğimiz anketimizin künyesini kısaca paylaşacak olursak; 7- 14 Ocak tarihlerini kapsayan bir haftalık sürede anketimize 81 ilden toplam 5 bin 948 katılımcı yanıt vermiştir. Araştırma katılımcılarının 3 bin 592’si erkek, 2 bin 238’i kadın 14’ü LGBTİQ+ olmak üzere 5.844’ü (yüzde 98,25’i) kamu çalışanı, 63’ü erkek, 41’i kadın olmak üzere 104’ü (yüzde 1,75’i) emeklidir. Yani araştırmamıza katılanların tamamı açıklanan yüzde 30’luk artıştan doğrudan etkilenen kişilerdir. Anketimize katılanların yüzde 76’sı lisans, yüzde 15’i lisans üstü, yüzde 7’si ön lisans, yüzde 2’si lise ve altı eğitim düzeyindedir. Katılımcıların yüzde 90’ı 31-60 yaş aralığındadır. Yaş aralığı 20-30 yaş aralığında olanların ankete katılım oranı yüzde 7, 60 yaş üstü olanların katılım oranı ise yüzde 3’tür. Anket katılımcılarının yüzde 76’sı evli, yüzde 23’ü bekar, yüzde 1’i ise diğer medeni durumlarda olduğunu ifade etmiştir. Barınma durumuna göre katılımcıların yüzde 38’i kira gideri olmadığını, yüzde 37’si kiracı olduğunu, yüzde 24’ü ise konut kredisi ödediğini ifade etmiştir. Her dört kamu çalışanından birisi konut kredisi ödediğini, her 100 kamu çalışanından 37’si ise kiracı olduğunu beyan etmiştir.
“Ankete katılan emeklilerin tamamı zammı yetersiz buldu"
Anketimizde katılımcılara ilk olarak ‘Kamu emekçilerinin ve emeklilerinin maaşlarına 2023 yılı ocak ayından itibaren geçerli olmak üzere yapılan yüzde 30’luk artışı yeterli buluyor musunuz’ sorusunu yönelttik. Anketimizi yanıtlayan 5 bin 844 kamu çalışanından sadece 36’sı yani her bin kamu çalışanından sadece 6’sı maaşlarına yapılan artışın yeterli olduğunu kaydetmiştir. Buna karşın 5 bin 808’i yani yüzde 99,4’ü artışın yetersiz olduğunu ifade etmiştir. Anketimize katılan 104 emeklinin tamamı yapılan maaş artışının yetersiz olduğunu kaydetmiştir.
Anketimizde katılımcılara yönettiğimiz ikinci soru ‘Sizce sendikalar maaş ve geçim sorunlarına çözüm için ne yapmalı’ şeklindedir. Katılımcıların, yüzde 75’i tüm konfederasyonlar ile ortak bir mücadele programı çıkarılmalı, yüzde 65’i yetkili sendikanın etkisiz sendikacılığı ifşa edilmeli, yüzde 58’i genel grev yapılmalı, yüzde 52’si geçim sorununun boyutlarını kamuoyuna sunan araştırmalar yapılmalı, yüzde 40’ı her büyükşehirde merkezi mitingler yapılmalı şeklinde beyanda bulunmuştur. Hem sizlerle paylaştığımız bu son araştırmamız hem de üye sendikalarımızın işyerlerine dayalı olarak hazırladığı raporlar kamu emekçilerinin ve emeklilerin; yaş, eğitim, sendika, medeni durum, sendika üyeliği fark etmeksizin ezici bir çoğunluğunun yüzde 30’luk maaş artışını yetersiz bulduğunu ortaya koymaktadır.
İktidar maaşlarımıza yapılan artışları müjde diye yutturmaya çalışmaktadır. Ancak güneş balçıkla sıvanmamaktadır. Bugün Türkiye’de sadece kamu emekçileri olarak bizlerin değil, emeği ile geçim mücadelesi veren tüm kesimlerin emeğinin karşılığını alamadığı bir düzen kurulmuştur. Ülkemizde yıllardır hepimizin gözleri önünde bir oyun oynanmaktadır. Her fırsatta ‘oyun kuran bir iktidar’ olmakla övünenler aslında en büyük oyunu emeği ile geçim mücadelesi veren milyonlara kurmuştur. Bu oyunun yapımcı ve yönetmen koltuğunda 20 yıldır mevcut iktidar oturmaktadır. Başroller ise TÜİK’in ve yandaş konfederasyonların, sendikaların yönetim kadrolarına verilmiştir. Hem TÜİK’in hem de yandaş konfederasyon ve sendikaların yönetici ekibi en başından beri kendilerine verilen rolün gereğini yerine getirmektedir. Buna göre TÜİK yıllardır halkın sokakta, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığı hayat pahalılığını sanal rakamlarla perdelemektedir. Ülkemizde ister kamu da olsun ister özel sektörde milyonlarca çalışanın, emeklinin maaş-ücret artışlarında TÜİK’in suni verileri temel alınmaktadır. Sendika, konfederasyon adı altında yıllardır mevcut iktidar bloğunun ‘memur kolları’ olarak faaliyet gösteren yapıların yönetici kadrosunun rolü ise önlerine konulan bu sahte rakamların bir kuruş dahi üstüne çıkılmayan ‘toplu sözleşmelere’ imza atmaktır. Üstelik sefalet oranlı maaş artışları daha cebimize girmeden adaletsiz gelir vergisi dilimleri ile geri alınmaktadır.
Bilindiği üzere AKP+ MHP bloğu yaklaşan seçimlerde koltuğu kaybetmemek için hemen her hafta kendince müjdeler açıklamaya devam etmektedir. KESK olarak bir kez daha altını çiziyoruz. Bunlar müjde değil, iktidarın geçtiğimiz yirmi yılda büyütüp içinden çıkılmaz hale getirdiği sorunlara yönelik yarım yamalak, geçici düzenlemelerden ibarettir. Örneğin, daha önce istisnai bir istihdam tipi olan sözleşmeli istihdamı eğitimden sağlığa tüm asli işlerde temel istihdam biçimi haline getiren de sözleşmeli istihdamı 20 yılda 6 kat artıran mevcut iktidardır. Kamuda istihdamı güvencesizlik temelinde onlarca parçaya bölüp eşit işe eşit ücreti ortadan kaldıran, emekçileri mali, sosyal, özlük haklar bakımından bölen de bu iktidardır.
Aynı iktidar yıllardır şişirdiği sözleşmeli istihdamın tamamını değil, bir bölümünü 3+1 sistemi ile kadroya almayı, üstelik bundan sonra kamuya alımların tamamını bu sistemle yapmayı müjde olarak yutturmak istemektedir. Yine daha birkaç yıl önce milyonlarca EYT’liye bizzat Cumhurbaşkanı’nın ağzından ‘çift dikiş’ diyerek hakaret eden iktidar bugün EYT müjdesi ile övünmektedir. Oysa hepimiz biliyoruz ki milyonlarca EYT’li emeklilik haklarını kendilerine hakaret eden iktidarın lütfu ile değil, yıllardır sürdürdükleri kararlı mücadele ile söke söke kazanmıştır. Diğer taraftan 2008 yılında yaptıkları değişiklikle emekli bağlama oranlarını düşüren, dolayısıyla bugün milyonlarca emeklinin maaşını asgari ücretin nerdeyse yarısına indiren de AKP iktidarıdır. Emeklilik hakkını kazansa da yarın milyonlarca EYT’li bu sefalet aylıkları ile yaşam mücadelesi vermeye devam edecektir. Buna rağmen tazminatı ödemeleri için işverene hazine garantili kredi açan iktidar EYT yasasını hala TBMM’ye dahi sunmamıştır. Yine bir başka müjde olarak sunulan 3600 ek gösterge düzenlemesi ile 1 Ekim 2008 tarihinden sonra göreve başlayan yaklaşık 1 milyon 750 bin kamu emekçisinin emekli aylığı yansıma oranlarından yararlanmasına yönelik bir adım atılmamıştır. Şefler başta olmak üzere binlerce kamu emekçisi kapsam dışında tutulmuş, üstelik emekli aylığında en önemli unsur olan özel hizmet tazminat oranlarındaki eşitsizlik daha da derinleştirilmiştir. İşin özü AKP-MHP bloğunun bugün müjde diye sundukları yıllardır zehir içilen milyonların ağzına seçim yatırımı olarak bir kaşık bal sürmekten ibarettir. Üstelik her zaman olduğu gibi bugün kaşıkla verilen bu müjdeler yarın kepçe ile geri alınacaktır.
Nitekim Hazine ve Maliye Bakanı’nın aylar önce sarf ettiği ‘Bu sistemden dar gelirliler hariç üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar. Çarklar dönüyor’ sözleri ülkeyi yönetenlerin yıllardır sürdürdüğü ve seçimlerden sonra da kaldığı yerden devam ettireceği ekonomi programını net olarak özetlemektedir. 20 yıldır çok daha acımasız bir şekilde sürdürülen bu düzende ülkemiz hızla bir asgari ücretliler ülkesine dönüştürülmüştür. Reel ücretlerimiz gittikçe erimiş, yaşam maliyetimiz, yoksullaşma sürecimiz ise artmıştır. Yıllardır gözümüzün içine baka baka sahnelenen oyunlarla devem ettirilen bu düzenin kaybedeni ne tek başına işçiler ne emekliler ne asgari ücretliler ne de hangi sendikanın üyesi olursa olsun kamu emekçileridir. Bu emek karşıtı düzenin kaybedeni milli gelirden aldığı pay son 20 yılın dip noktasına itilen tüm ücretli kesimlerdir. Üreten, var eden ama düşük ücret, güvencesiz, kuralsız çalışma ile kölelik dayatılan milyonlar olarak önümüzde iki yol bulunmaktadır. Ya sahte enflasyon rakamlarına dayalı yüzdelik artışlara sessiz kalıp daha fazla yoksullaşacak, onlarca parçaya bölünmüş güvencesiz istihdamın daha da büyümesini izleyecek, bu acımasız sisteme boyun eğeceğiz ya da ‘Bu ülkede emekçiler var, biz varız’ diyerek insanca yaşamaya yetecek bir ücret, güvenceli çalışma mücadelesi için omuz omuza vereceğiz.” (ANKA)
© Tüm hakları saklıdır.