Hürriyet yazarı Yalçın Bayer, Adnan Oktar’ın “Harun Yahya” ismiyle yazdığı kitapların TBMM’nin kütüphanesinde bulunmasına gelen tepkiler üzerine," Meclis Kütüphanesi’nde yer alan bazı kitaplar için deyim yerindeyse kıyamet koptu" diyerek köşesinde 'ABD Kongre Kütüphanesi' için hazırlanan tanıtım yazısına yer verdi.
Kimya Mühendisi ve yazar Ekrem Hayri Peker'in görüşlerini köşesine taşıyan Bayer "Döneme göre ‘sakıncalı’ görülen yazar ve kitaplar tabii ki Meclis ve üniversitelerin kütüphanelerinde bulunacak. Kendimize gelelim, yoksa bunun sonu sokaklarda törenle kitap yakmaya kadar gider" diye yazdı.
Yazarın "Berberoğlu ve ‘yasama dokunulmazlığı’" başlığıyla bugün (25.07.2018) yayımlanan yazısı şöyle:
"Son seçimlerde tekrar milletvekili seçilen, tutuklu sanık, eski ve yeni milletvekili Enis Berberoğlu’nun, yargılamanın durması ve kazandığı yeni ‘dokunulmazlık hakkı’ nedeni ile tahliye talebi reddedildi.
Karar oyçokluğu ile alındı, karara katılmayan üye Yusuf Hakkı Doğan, muhalefet şerhinde, “Yargı mercileri karar verirken Meclis’in açık iradesinin önüne geçemez, yok sayamaz. Bu hukuk güvenliği ilkesine aykırıdır. Hukuk güvenliğinin, demokratik toplumun, çağdaş yaşamın, ekonomik yatırımın ve gelişmenin teminatıdır. Hukuk güvenliğinin sağlanması yargı mercilerinin birinci görevidir”hususlarına vurgu yaptı.
Berberoğlu’nun avukatlarınca ileri sürüldüğü gibi yeniden seçilen Berberoğlu,Anayasa’nın ilgili hükmü gereği ile yeniden dokunulmazlık hakkını iktisap etmiştir. Yasama dokunulmazlığı parlamento üyesini kural olarak cezai kovuşturmadan korur. Soruşturma işlemleri bakımından mutlak bir dokunulmazlık söz konusu değildir. Savcılık makamı, ihzaren celp dışında her işlemi yapmak yetkisindedir.
Özetle, hürriyeti kısıtlamayan yargısal işlemler kendi mecrasında yürür.
Berberoğlu’nun dokunulmazlığı velev ki bu nedenle kaldırılmış olsun, parlamento üyeliği kesintiye uğramamıştır, 24 Haziran seçimleri sonucu milli iradenin tekrar tecellisi ile devam etmektedir. Maddi vakıa olarak, geçici olarak kaybettiği yasama dokunulmazlığı ve buna bağlı tutukluluk halinin anayasal gerekçesi, 24 Haziran seçim sonuçlarına bağlı olarak ortadan kalkmış olup yasama dokunulmazlığı, tekrar iktisap edilerek yenilenmiştir. Gereği olarak da hakkındaki hürriyeti bağlayıcı işlemlerin durdurulması gerekmektedir. Bu nedenle yargılanmasının izleyeceği süreç, anayasal dokunulmazlığı olan bir TBMM üyesine uygulanması zorunlu olan sürece paralel olarak ilerlemek zorundadır.
Savcılık makamının, yargılamanın durması sonucu, yeni durum ile ilgili olarak hazırlayacağı fezleke TBMM Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu’nda görüşülür ve iktizası yapılır.
Ama yeniden seçilen bir milletvekilinin tutuklu yargılanmasının devamı, Anayasa’nın hem lafzına hem de ruhuna aykırıdır.
Yargı, Berberoğlu’nu mutlaka tutuklu yargılama takdirinde olacaksa millet iradesi ile kazandığı dokunulmazlığını anayasal lazimeye uygun kaldırılmasını talep etmek zorundadır.
Aksi durumda yargı görevi ile anayasal düzen arasında çelişki doğar ve karşı oy yazan üyenin belirttiği gibi ‘hukuk güvenliği’ yara alır.
‘Mecelle’nin temel düsturudur, ‘Usul esasa mukaddemdir’, usulüne uygun olmayan işlemler, ‘keenlemyekûn’(yok hükmünde) olma tehlikesi taşır.
ABD Kongre , Bizim Meclis Kitaplığı
Son günlerde Meclis Kütüphanesi’nde yer alan bazı kitaplar için deyim yerindeyse kıyamet koptu. ABD Kongre Kütüphanesi için bir araştırma yaparsanız aşağıdaki satırlar karşınıza çıkar.
“Kütüphanede 470 dilde 29 milyondan fazla kitap, 58 milyon elyazması, Kuzey Amerika’nın en büyük ‘nadir kitap’ koleksiyonu, bir milyonun üzerinde hükümet belgesi, son üç yüzyıl içinde dünyada yayınlanmış bir milyon gazete nüshası, 33 bin ciltlenmiş gazete, 500 bin mikrofilm, 6 binin üzerinde karikatür dergisi, dünyanın en büyük hukuki belgeler koleksiyonu, filmler, 5 milyona yakın harita, müzik notaları ve 2.7 milyon işitsel kayıt var. Başkent Washington’da üç farklı binada yer alan kütüphane, kitap rafı ve sayısı göz önüne alındığında dünyanın da en büyük kütüphanesidir.”
Bu kütüphanede bulunan ABD karşıtı yazar ve kitapları ayıklamaya kalksalar yarıdan çoğunu atarlardı. Döneme göre ‘sakıncalı’ görülen yazar ve kitaplar tabii ki Meclis ve üniversitelerin kütüphanelerinde bulunacak. Kendimize gelelim, yoksa bunun sonu sokaklarda törenle kitap yakmaya kadar gider. Ekrem Hayri PEKER "
Yazının devamı için tıklayın