Dünya

KEFARET YAZITI TÜRKİYE YOLUNDA FLORANSA (A.A)

24 Ekim 2010 17:14

-KEFARET YAZITI TÜRKİYE YOLUNDA FLORANSA (A.A) - 24.10.2010 - Türkiye'den yasa dışı yollarla çıkarıldığı sanılan Roma döneminden kalma kefaret yazıtını İtalya'da inceleyen Ege Üniversitesi Eski Çağ Dilleri ve Kültürleri Bölümü Başkanı Doç. Dr. Cumhur Tanrıver, yazıtın Türkiye'den çıkarıldığını gösteren özellikleri bulunduğunu bildirdi. Tanrıver, yazıtın ana yurdu Türkiye'ye dönmesi gerektiğini söyledi. İtalya'nın Floransa kentinde Pitti Sarayı'nın eski eserleri koruma biriminde tutulan, Roma döneminden kalma milattan sonra 3. yüzyıla ait kefaret yazıtını incelemek üzere Kültür ve Turizm Bakanlığının görevlendirmesiyle bu kente gelen Tanrıver, taşın hikayesini ve özelliklerini AA muhabirine anlattı. Taşın bir adak taşı olduğunu ve o dönemde adak taşlarının Türkiye'den çıktığını belirten Doç. Dr. Tanrıver, şu bilgiyi verdi: ''Taşın Türkiye'den geldiği kesin. Çünkü taşın özellikleri bize onun Türkiye'den, hatta Türkiye'nin de belli bir yerinden geldiğini gösteriyor. Burası Manisa'nın Demirci ilçesinin aşağı yukarı 40-50 kilometre güneybatısında bir yer. Orada yerel bir kutsal alan var. Apollon Aksyros adında yerel bir Apollon tapınağı. Bu tapınak, Demirci'nin hemen güneyinde Roma döneminde kurulmuş Saittai diye antik bir şehrin arazisinde. Bu bir adak taşı. O bölgeye özgü. Hem işlenişi, hem metnin kendisi, hem de içinde geçen insan isimleri. Kula civarına özgü.'' Doç. Dr. Tanrıver, antik taşın Türkiye'den tam olarak ne zaman çıktığını ve uzun yıllar nerede olduğunu bilmediklerini kaydederek, 1994 yılında J. Nolle ismindeki Alman bilim adamının görüp yazmasıyla taşın Avrupa'da olduğunun anlaşıldığını ifade etti. Taşın İtalya'da ortaya çıkmasına ilişkin de Tanrıver, şunları söyledi: ''Taşın İtalya'ya girişiyle ilgili bir problem var. Yasa dışı ithalat ürünü gibi gözüküyor. Nereden alındığı belli değil. Alan kişi, 'İngiltere'den aldım' diyor, ancak bununla ilgili bir fatura da yok. Eser, şu an kaçak olarak İtalya'ya girmiş durumda. Bu eser ilk bulunduğunda, savcı eserin Türkiye'ye gönderilmesine yönelik bir emir veriyor. Fakat eseri elinde bulunduran kişinin İtalyan kanunları çerçevesinde eski eser ticareti yapmak ve gayri yasal yoldan bunların toplamasıyla ilgili bir ceza davası var. Dava, Türkiye'yi bağlamıyor, ancak davanın zaman aşımına uğrama durumu söz konusu.''  Türkiye'nin konuyu Roma'daki büyükelçilik kanalıyla takip ettiğini hatırlatan Tanrıver, eserin yeniden Türkiye'ye götürülmesine yönelik süreç hakkında şunları anlattı: ''İtalya'daki Türk Büyükelçiliği bunu fark etmiş ve müdahil olmuş. Ceza davasına da müdahil olmak istiyorlar. Bu eser, yasal olmayan yollarla çıkmış olduğu için Türkiye'ye geri verilmesini istiyoruz. Çünkü, zaten Türkiye'den yasal yollarla eski eser çıkarmak mümkün değil. Eski eser olduğu için Türkiye'ye iade edilmesi gerekiyor. Ceza davası bizi çok bağlamıyor. Bizi bağlayan eserin çıktığı ülkeye geri gelmesi. Bence bu şartlarda eserin geri gelmesi mümkün. Paris Konvansiyonu'na göre, gayri yasal yollardan ülkesinden çıkarılan her eserin ülkesine geri dönmesi gerekiyor. Büyük ihtimalle de dönecek.''  -TAŞIN HİKAYESİ- Antik taşın bir tür itiraf yazıtı olduğunu ve bunlara ''Confesio'' dediklerini aktaran Tanrıver, ''Bir kişi başına gelen bir işten dolayı, bir sağlık problemi üzerine hemen yakınındaki tapınağa başvuruyor. Rahipler büyük olasılıkla diyor ki 'Senin bir günahın var. Bu günahın sonucunda başına gelen şeyden kurtulmak için şunları yap'. Şunları yap denilenlerin arasında kurban kesmek var. Özellikle böyle bir yazıt yazdırıp, herkesin görebileceği şekilde günahını açıklamak, bu günahtan pişman olduğunu ve Tanrı'nın bağışlamasına sığındığını söylemen gerekiyor. Eğer o günahtan başvuru sırasında kurtulmuşsan 'Tanrı'nın yüce olduğunu herkese bir ibret olsun diye söyle' şeklinde öneri götürülüyor ki, karşımıza bu yazıtlar çıkıyor. Bu yazıt da öyle'' dedi. Tanrıver, incelediği yazıttaki metni ise şöyle açıkladı: ''İki kardeş birinin balık ağını çalmış. O nedenle başlarına bir iş gelmiş. Şöyle diyor: Tanrı tarafından cezalandırıldı. Kendileri herhalde yapamayacak durumdalar ki, aileleri bu çocuklar için bu yazıtı yazdırmışlar, Tanrı'ya bağışlanmaları dileğiyle.'' O dönemde kefaret yazıtlarının sadece Türkiye'de çıktığını vurgulayan Tanrıver, sözlerini şöyle tamamladı: ''Bunların iki türü var. Bir türü Denizli civarında. Onların metinleri biraz daha değişik. Bu tür metinleri olanlar içinde teknik terimler geçiyor. Mesela 'Cezalandırıldı' diye bir ifade var. 'Tanrı'nın öfkesini yatıştırmak' gibi ifadeler var. O bölgeye özgü ifadeler. Bölgesel kullanımlar çoktur. Orada rastlanan bir şey. Bu kefaret yazısının metni, içeriği, onun bu kefaret yazılarının çıktığı Kula civarındaki -biz oraya antik dönemde yanık arazi anlamına gelen Katakekaumene diyoruz- o bölgeden çıktığını kesin olarak ortaya koyuyor. Dünya üzerinde bir tek orada çıkıyor bu dönemde. Başka hiçbir yerde yok. Bu tür günah çıkartma yazıları sadece Roma döneminde, MS 1. yüzyıldan 3. yüzyıla kadar olan dönemde Kula ilçesi civarındaki volkanik araziden çıkıyor. Bu taşlar yerel tapınaklara adanmış.''