Gündem

KCK'dan Mustafa Karasu: Büyük barikatı kurma zamanıdır

"Kürt halkı ve demokrasi güçleri anlamsız tartışmalardan uzak durarak her gün birçok şehit veren özyönetim direniş alanları etrafında barikat kurmalıdır"

08 Aralık 2015 13:09

Güneydoğu Anadolu'da güvenlik güçleriyle YDG-H'liler arasındaki çatışmalarla ilgili değerlendirmede bulunan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, "Kürt halkı gerillanın her gün, her yerde direnerek başarı elde ettiğini görmektedir. Kürt halkı, bu gerilla iradesi ve tarzı oldukça bize yenilgi yok diyecektir" dedi. Karasu, Özgür Gündem gazetesinde Hüseyin Ali mahlasıyla kaleme aldığı yazıda "Kürdistan halkı özyönetim alanlarında direnişini sürdürecek, Kürdistan halkı da her yerde ayağa kalkarak bu direnişlerin etrafında barikat kuracaktır. Kürt halkı direnişiyle özgürlük mücadelesi tarihinin en büyük barikatını kurarak kültürel soykırımcı sömürgeciliği yenilgiye uğratacaktır" ifadelerine yer verdi.

Mustafa Karasu'nun Özgür Gündem'in bugünkü (8 Aralık 2015) nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:

 

Bugün Türk devleti nasıl bir kültürel soykırımcı sömürgeci güç olduğunu göstermektedir. Kürt halkı Türk devletinin bu uygulamalarını hiçbir zaman unutmayacaktır. Bu zulüm kesinlikle AKP hükümetinin sonunu getirecektir. Türk halkının zalim Osmanlı paşaları için söylediği “zulmün artsın ki sonun gelsin” sözü tam da bugünün AKP’si için söylenmiş bir sözdür.

Kırk yıllık Kürt Özgürlük Hareketi şunu kanıtlamıştır; saldırılar varsa, buna karşı direnildiğinde gelişme ve başarı gelmiştir; ne zaman saldırı var, ama mücadele edilmemişse, o zaman başarısızlık ve gerileme yaşanmıştır. Bu bir yönüyle halkların özgürlük mücadelesinin kanunu gibidir. Bugün de Kürdistan’da ve Türkiye’de halkların mücadelesine yönelik ağır bir saldırı vardır. Türk devleti onlarca yıldır denediği Kürt halkının iradesini kırma saldırısını kirli savaşıyla bir daha denemektedir. Şehirleri kuşatma ve sivilleri katletme bu politikanın sonucudur.

Bu saldırılar karşısında direnmemek ve teslimiyet, Kürt halkının özgürlük mücadelesinin gerilemesi ve çözümün uzun yıllar gündemden düşmesi anlamına gelecektir. Zaten AKP hükümetinin amacı da budur. Bu saldırılar karşısında direnmek ise hiçbir dönemde olmadığından daha fazla başarı ve gelişme ortaya çıkaracaktır. Bu direnişin başarısı Kürt sorununun çözümünü kaçınılmaz hale getirecektir. Kürdistan şehirlerindeki direnişin böyle bir tarihsel ve kutsal anlamı vardır. Kürdistan tarihinin en değerli ve anlamlı direnişi bugün Gewer’den Sur’a kadar onlarca yerde kahramanca ortaya konulmaktadır. Bu, sadece Kürt sorununun çözümü değil, yerel demokrasi temelinde Türkiye’nin demokratikleştirilmesi direnişidir.

Kürdistan’da halkın direnişi, onlarca yıldır yaşanan devrimler, oluşan bilinç ve gerçekleşen örgütlenme düzeyi ani bir ayaklanmanın ürünü değildir. Onlarca yıllık mücadele içinde çeliğe su verilerek ve örste dövülerek oluşmuş bir mücadele iradesi ve kararlılığı vardır. Kürdistan devriminin tarzı artık zor koşullarda mücadele edip başarmanın tarzıdır. Bu açıdan hiçbir saldırının bu iradeyi kırması ve bu tarzı yenilgiye uğratması mümkün değildir. Kesinlikle zor koşullarda direnip başarı elde etmenin iradesi ve tarzı kazanacaktır. Bu irade ve tarz karşısında hiçbir gücün başarma şansı yoktur. Bu irade ve tarzı benimseyip pratikleştirmeyen hiç kimsenin Kürdistan gerçeğinde özgür ve demokratik yaşam iddiası olamaz. Kürt halkı, “bu irade ve tarz 1980 12 Eylül faşist cunta koşullarında Diyarbakır Zindanlarında kazandıysa biz de kazanacağız” diyerek zor koşullarda direnecek ve başaracaktır.

Kürt halkı onlarca yıldır ağır bedeller vererek direnmiştir. Kürt halkı gerillanın her gün, her yerde direnerek başarı elde ettiğini görmektedir. Kürt halkı, bu gerilla iradesi ve tarzı oldukça bize yenilgi yok diyecektir. Kürdistan halkı özyönetim alanlarında direnişini sürdürecek, Kürdistan halkı da her yerde ayağa kalkarak bu direnişlerin etrafında barikat kuracaktır. Kürt halkı direnişiyle özgürlük mücadelesi tarihinin en büyük barikatını kurarak kültürel soykırımcı sömürgeciliği yenilgiye uğratacaktır. Bu konuda hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Artık fedai ve yenilmez bir gerilla vardır. Bir ölür, bin çoğalırız gerçeği Kürt direnişinin karakteri haline gelmiştir. Kırk yıllık büyük mücadele bunun kanıtıdır.

Bazılarının, Türk devletinin özel savaş propagandasının etkisiyle “bu direnişler rahatımızı bozmaktadır” biçimindeki yaklaşımı, Kürt halkının direniş tarihini bilmemeyi ifade etmektedir. 1990’lı yıllarda Kürt halkı genci, yaşlısı, kadını ve çocuğuyla binlercesi yaşamlarını vererek bu saldırılara karşı direnmedi mi? Kürt aydını, yazarı, gazetecisi, öğretmeni, esnafı, iş sahibi bu saldırılara boyun eğmediği için ağır bedeller ödemediler mi? Bugün de herkesin direniş içinde bedel ödediği, ödeyeceği bir dönemden geçilmektedir. Kürt halkı Kemal Pir’in deyimiyle “Yaşamı uğruna ölecek kadar seven” bir halk haline gelmiştir. Kürt halkı konformizmin ve kapitalist modernitenin toplumda yarattığı uğruna ölünmeyecek, bedel verilmeyecek yaşamı yaşam olarak görmemektedir. Bugün Kürt halkının Ortadoğu ve dünyada örnek halk haline gelmesi, özgür ve demokratik yaşam ölçülerinin yüksekliğindedir. Kürt halkının bugün dünyadaki konforu budur. Anlamlı yaşam da budur, sahiplenilecek yaşam da budur, sahiplenilecek konfor da budur.

Kültürel soykırımcı sömürgecilik; varlığı-kimliği yok sayılmış, asimile edilmiş ve kendi kendini yönetemeyen bir yaşam tarzını Kürt halkına normal bir yaşammış gibi kabul ettirmeye çalışmaktadır. Kültürel soykırımcı sömürgeci sistemin dayattığı yaşam mı kabul edilecektir, yoksa on binlerce şehidin izinde, komutasında özgür ve demokratik yaşam için mücadele mi edilecektir? Bugün insanlık için normal olmayan bir yaşam mı kabul edilecektir, yoksa insanlık için normal ve gerçek yaşam olan yaşam için mücadele mi edilecektir? Bugün bu soruların cevapları etrafında bir netleşme yaşanmaktadır.

Kültürel soykırımcı sömürgeciliğin Kürdistan’daki özgür insanlık için normal olmayan düzenine karşı mücadele verilecek mi, verilmeyecek mi? Sorulması gereken soru budur. Biz, sömürgeciliğin Kürdistan’a dayattığı yaşamı normal bir yaşam olarak görmüyor, bunu reddederek yeni bir yaşamı kurma mücadelesi yürütüyoruz. Bugün Nusaybin’de ve tüm yerlerde halkımızın verdiği mücadele budur.

Böyle bir özgür yaşamın mücadelesiz kazanılacağını sanmak, Türk devletini ve bugünkü AKP hükümetini tanımamak ve kendini kandırmaktır.

Özgür yaşam, kırk yıldır Kürdistan’ın tüm parçalarında olduğu gibi mücadeleyle kazanılmıştır ve mücadeleyle kazanılacaktır. Bunun dışındaki her yaklaşım boşa zaman geçirmek ve Türk devletinin saldırı politikasını seyretmek olur. Bu açıdan tüm Kürt halkı ve demokrasi güçleri anlamsız tartışmalardan uzak durarak her gün birçok şehit veren özyönetim direniş alanları etrafında barikat kurmalıdır.