“Hüseyin Ali” mahlasıyla Özgür Gündem’de yazan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "İzleme Heyeti'ne karşıyım" açıklaması ile başlayan, hükümet ve HDP kanadından gelen tepkilerle krize dönüşen ve son olarak da Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın "Demirtaş ve Kandil'den gelen açıklamalar süreci zehirledi" sözlerinin ardından TSK'nın PKK'ya yönelik operasyonlarıyla kritik bir aşamaya gelen çözüm sürecinin akıbetini irdeledi.
Erdoğan'ın sürece ilişkin açıklamalarını "seçim propagandası" olarak niteleyen Karasu, "Tayip Erdoğan ve AKP nasıl yaklaşırsa yaklaşsın, artık Türkiye’nin gündemi Dolmabahçe'deki on başlık temelinde Türkiye’nin demokratikleşmesi ve başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin tüm sorunların çözülmesidir" dedi. "Nitekim bu bilinç ve inanç temelinde HDP etrafında bir demokratikleşme ittifakı ve bloku oluşmuş durumdadır" diyen Karasu, "7 Haziran’da bir demokratikleşme hamlesi yapılacaktır ve HDP'nin seçim başarısından sonra kesinlikle yeni bir Türkiye tarihi başlayacaktır" ifadesini kullandı.
Mustafa Karasu’nun Özgür Gündem’de "Çözüm sürecini araçsallaştıranların akıbeti" başlığıyla yayımlanan (27 Mart 2015) yazısı şöyle:
AKP hükümeti şimdiye kadar her gün süreç iyi gidiyor, süreci yürütmekte kararlıyız diyordu. Şimdiyse AKP’nin derdinin süreç olmadığı anlaşıldı. AKP, Kürt Halk Önderi’nin 2013’te yeniden başlattığı süreci araçsallaştırdı. Sadece kendisine politik malzeme için kullandı. Çatışmasızlığın propagandasını yaptı, ama adım atmadı. Kürt Halk Önderi çözüm sürecini ilerletmek için çok makul demokratikleşme projesi sundu. Dolmabahçe’de Türkiye’nin tüm sorunlarını çözecek on maddelik müzakere taslağı ortaya koydu. Böylece Türkiye’nin gündemi demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü oldu. AKP Dolmabahçe toplantısını kendi seçim çalışmasına malzeme yapmak istiyordu. Ama böyle olmayınca, demokratikleşme öne çıkınca AKP çark etti. Cumhurbaşkanı demokratikleşme gündemleşince, Kürt Halk Önderi’nin projesi toplum tarafından benimsenince süreci tıkamak, hatta ortadan kaldırmak için hamle yaptı. Dolmabahçe toplantısına da, izleme komitesinin oluşmasına da karşı çıktı. AKP’nin seçim propagandasına hizmet etmediği anlaşılınca, böyle bir tıkatma hamlesi yapıldı. Böylece AKP’nin süreci araçsallaştırmak istediği ortaya çıktı. Araçsallaştıramayınca sanki bir süreç yokmuş gibi hareket etti. Böylece amacının çözüm değil, çözüm süreci deyip politik araçsallaştırma olduğunu herkes gördü.
Bu gerçekliğin ortaya çıkması demokrasi güçlerine önemli bir görev yüklemiştir. AKP çözüm sürecini sabote ederken, demokrasi güçleri demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümüne sahip çıkıp süreci demokratikleşme yolunda ilerletecek bir tutum ve çaba içerisinde olmalıdırlar.
Tayip Erdoğan ve AKP nasıl yaklaşırsa yaklaşsın, artık Türkiye’nin gündemi on başlık temelinde Türkiye’nin demokratikleşmesi ve başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin tüm sorunların çözülmesidir. Zaten bu nedenle HDP bugün Türkiye’de yükselen değerdir. Türkiye’nin demokratikleşmesine sahip çıkacak ve gerçekleştirecek güç olarak görülmektedir. Türkiye’nin demokratikleşmesinin somut gündem olması, Kürdistan ve Türkiye’de on yıllardır verilen mücadelenin sonucudur. Türkiye halkları bu birikimi ve değerleri yaratmak için ağır bedeller ödemiştir. Şimdi bu birikimi Türkiye’nin demokratikleşmesiyle taçlandırma zamanıdır. Nitekim bu bilinç ve inanç temelinde HDP etrafında bir demokratikleşme ittifakı ve bloku oluşmuş durumdadır. 7 Haziran’da bir demokratikleşme hamlesi yapılacaktır.
Şu açıktır; artık Türkiye’nin demokratikleşmesini hedeflemeyen hiçbir siyasi gücün geleceği yoktur. Demokratikleşmenin sözünü edip de demokratikleşme konusunda tutarlı olmayanlar, halk tarafından kabul görmeyecektir. Çünkü onlarca yıllık mücadele sonucu Türkiye halklarında demokratik yaşam isteği güçlenmiştir. Kuşkusuz bu konuda Kürt Halk Önderi’nin çabaları büyük rol oynamıştır. Demokratikleşme birikimini görünür ve somut hale getirerek toplumun sahiplenmesini sağlamıştır. Bu, aynı zamanda büyük bedel ödeyen Türkiyeli devrimcilerin ve demokrasi güçlerinin özlemini de sonuca götürme çabası olmuştur.
Şimdi bu tarihi fırsatı değerlendirme zamanıdır. Tüm demokrasi güçleri bu sorumlulukla hareket ederse gelecek, sol güçler başta olmak üzere, demokrasi güçlerinin olacaktır. Türkiye’nin demokratikleşme birikimi güçlü olduğunda seçim başarısından sonra kesinlikle yeni bir Türkiye tarihi başlayacaktır. Türkiye’deki demokratikleşme kendisiyle sınırlı kalmayacak, ardından tüm Ortadoğu’da büyük gelişmeler yaşanacaktır. Türkiye ve Kürdistan’daki demokratik devrim mücadelesi ve tarihini doğru anlayanlar gelişmelerin bu yönlü olacağını görürler. Kürt Halk Önderi’nin demokratikleşme doğrultusundaki çabaları bu diyalektiği çok iyi bilmesinden ileri gelmektedir. Çünkü son elli yıllık tarihin neler yarattığını bizzat yaşayarak ve buna öncülük ederek tanıklık etmiştir.
Kürt Halk Önderi’nin en önemli özelliği ve gücü bu tarihin diyalektiğini ve dinamiklerini iyi bilmesinden gelmektedir. Doğru strateji ve taktikleri bir politika sanatçılığı olarak uygulaması da bu nedenledir. Türkiyeli bir demokrat aydın bu Önderliğin son savunmasını okuduğunda heyecanlanmış, gözleri yaşarmış, bu düşüncenin Türkiye’de kazanacağını ve tüm Ortadoğu’yu şekillendireceğini söylemiştir. Zaten artık birçok aydın ve yazar bu Önderliğin demokratik ulusa dayalı demokratikleşme projesinin Türkiye ve Ortadoğu için tek çözüm seçeneği olduğunu kabul etmekte ve bunu açıkça ifade etmektedir. Zaten HDP’nin bu seçimde Türkiye’de heyecan yaratan tek siyasi güç haline gelmesi de demokratik ulusa dayalı demokratikleşme projesine sahip olmasındandır.