HDP Grup Başkan Vekili Pervin Buldan, KCK ana davasından tutuklu bulunan DEP eski Milletvekili Hatip Dicle'nin serbest kaldığını açıkladı.
Diyarbakır'da KCK ana davasında 2009 yılında tutuklanan DEP eski Milletvekili Hatip Dicle'nin avukatı Ali Ekrem Atalay, dün müvekkillerinin tahliye edilmesi için Diyarbakır 2'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurdu.
Bugün başvuruyu değerlendiren mahkeme Hatip Dicle ile birlikte Hüsamettin Çiçek'in tahliye edilmesine karar verdi.
Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde bulanan Dicle ve Çiçek'in tahliye kararlarının cezaevine ulaşmasının ardından serbest bırakılacakları belirtildi. Dicle ve Çiçek'in tahliyesinin ardından KCK ana davasında tutuklu 33 sanık kaldı.
Cezaevinden çıkar çıkmaz Barış, Dostluk ve Demokrasi ödülü
Kararın ardından saat 18.00 sıralarında Hatip Dicle, Diyarbakir D Tipi Cezaevi'nden çıktı. Dicle'yi cezaevi önünde BDP Milletvekili Faysal Sarıyıldız, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışanak, yardımcısı Fırat Anlı, sivil toplum örgütü temsilcileri ve yakınları karşıladı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbakanı Fırat Anlı cezaevi önünde Hatip Dicle'ye Diyarbakır Tabipler Odası'nın bu yıl verdiği Barış, Dostluk ve Demokrasi ödülünü verdi.
'İnsanlar sokak ortalarında öldürüldü'
Kendisini karşılamaya gelenlere teşekkür eden Dicle, şunları söyledi: "Tarihin ne cilvesidir ki 10 yıl önce ilk dönemimde hapis yattıktan sonra yine bir haziran günü serbest bırakılmıştık. Ulucanlar'dan serbest kaldığımız gün 10 yıl önce umudumuz Kürt sorunun çözülmesi ve artık hiçbir Kürt siyasetçisinin düşüncelerinden dolayı cezaevine girmemesiydi. Ama Türkiye'nin şartlarında 5 yıl önce çok olumsuz bir koşulda ben ve arkadaşlarım karşılaştık. Ve on binlerce insanımız mağdur oldu. On bine yakın insan, siyasetçi, düşünce adamı, gazeteci, her meslekten insan ama hepsi sivil düşünce adamları olarak cezaevlerine dolduruldu. Çok olağanüstü bir dönem geçirdik. Biliyorsunuz Şeyh Said hareketinden beri Kürt aydın ve siyasetçileri hep siyasi soykırımlarla karşılaştılar. İstiklal Mahkemesi'nin o zaman Diyarbakır'daki savcısı Başbakan İnönü'ye bir mektup yazar. Mektupta der ki, 'Kürdistan'da baş olabileceklerin halledilmesi gerekir' yani liderlik yapabileceklerin tümünün halledilmeleri gerektiğidir. O halledilmeyi siz darağaçlarına çekme olarak algılayın. Bu 1925'teydi, 1990 yılları geldi. Kürtler özgürlükleri için mücadele ederken ki o dönemin milletvekilleri olarak yaşayan bir Kürt siyasetçisi olarak bu sefer bizler faili meçhul cinayetlere tabi tutulduk. Binlerce ki sayısı 17 bin olarak tahmin ediliyor. İnsanlar sokak ortalarında öldürüldü, bunların failleri hala meçhul."