KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Besê Hozat, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Dersim’de yaşananlar için “Dersim modern Kerbela’ydı” sözlerinin ardından başlayan tartışmalara dahil oldu. Hozat, AKP hükümetine çağrıda bulunarak, “37-38 yıllarında Dersimliler özerk yaşamak istediği için soykırıma uğradı. AKP bu soykırım vahşetini bir suç olarak görüyor ise o halde Önder Apo ile hemen yarın müzakereyi başlatmalıdır. Kürtlerin özerklik taleplerine evet demelidir. Dersim’i özerk bir bölge olarak tanımalıdır” ifadelerini kullandı.
Hozat, “AKP şunu çok iyi bilmeli ki, Dersim ve Alevilik laflarını yaparak kendi soykırımcı yüzünü asla gizleyemez. Dersim soykırımını yapan zihniyet ile AKP zihniyeti aynıdır. Her iki parti de inkarcı ve imhacı devlet geleneğinin sürdürücüleri ve uygulayıcılarıdır. O dönemin CHP zihniyeti neyse bu günün AKP zihniyeti de aynıdır. CHP o günün, AKP’de ise bu günün devletidir. Bu günün devleti AKP zihniyetinde, politikasında ve uygulamalarında değişen hiç bir şey yoktur” dedi.
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Besê Hozat’ın Özgür Gündem’de “Dersimliler içi boş özür değil, özerklik istiyor!” başlığıyla yayımlanan (19 Kasım 2014) yazısı şöyle:
Dersimliler içi boş özür değil, özerklik istiyor!
AKP aylar öncesinden seçim startını verdi. Bu süreci, HDP’yi hedefine alarak başlattı, ardından ‘Alevi açılımı’ ve ‘Dersim özrü’ tartışmaları ile gündemi yoğunlaştırdı. AKP en güçlü rakibi gördüğü HDP’yi yıpratmak ve geriletmek için özel savaşın her türlü yöntemini kullanmaktan çekinmiyor. İçi boş açılım ve Dersim tartışmalarıyla alevileri etkilemeye ve kendi alevisini yaratmaya çalışıyor. Alevilerden kendilerini inkar etmelerini istiyor.
HDP’ye saldırılar ile başlayan AKP’nin seçim propagandası, Alevi açılımı ve Dersim tartışmaları ile giderek ısınıyor ve yoğunlaşıyor. AKP kuvvetli bir biçimde CHP’yi de bu gündemin içine çekmiş bulunuyor. İşin trajik-komik tarafı ise, AKP’nin yarattığı ağır baskı altında bir Kürt olan S. Tanrıkulu’nun CHP adına kalkıp Dersimlilerden özür dilemesidir. AKP, sadece demogojisini yaptığı bu özrü, esas olarak Dersim soykırımının kılıç artıklarından biri olan K. Kılıçdaroğlu’na yaptırarak işi daha da sulandırmaya ve dramatize etmeye çalışıyor. Kürtlüğünden, Aleviliğinden utanan, gerçeğinden kaçan, beyaz soykırımın sadık çocuğu Kılıçdaroğlu ise, devletin yüzyıllık soykırımcı gerçeğiyle yüzleşeceğine AKP’nin seçim hesabıyla oluşturduğu bu yeni gündemin içinde adeta kıvranıp duruyor.
AKP şunu çok iyi bilmeli ki, Dersim ve Alevilik laflarını yaparak kendi soykırımcı yüzünü asla gizleyemez. Dersim soykırımını yapan zihniyet ile AKP zihniyeti aynıdır. Her iki parti de inkarcı ve imhacı devlet geleneğinin sürdürücüleri ve uygulayıcılarıdır. O dönemin CHP zihniyeti neyse bu günün AKP zihniyeti de aynıdır. CHP o günün, AKP’de ise bu günün devletidir. Bu günün devleti AKP zihniyetinde, politikasında ve uygulamalarında değişen hiç bir şey yoktur.
1937-38 yıllarında Dersimliler, Alevilikten öte Kürt oldukları, Kürtlerin öz kültürünü temsil ettikleri ve bu kültürü tüm sadeliğiyle, güzelliğiyle yaşattıkları ve yaşatmak istedikleri için soykırıma uğradılar. Dersimliler, Türk -İslam sentezine dayanan TC ulus devlet sınırları içinde, ama özerk bir bölge olarak kalmak istedikleri için bu vahşi soykırımı yaşadılar. Kürtlüğün yanı sıra Alevi oluşları da buna eklenince tarihin gelmiş geçmiş en korkunç soykırımlarından birini yaşamaktan kurtulamadılar.
Dedemin, aile üyelerinin ve yakın çevremin de içinde bulunduğu 70 binin üzerinde insan en vahşi yöntemlerle katledildi. Yüzlerce kadın ele geçmemek için kendisini dipsiz uçurumlardan attı, Dersim’in derin sularına bıraktı. Binlerce Dersimli, Türkiye’nin en faşist kentlerine sürüldü, asimilasyona, kültürel kırıma tabi tutuldu. Binlerce kız ve erkek çocuğu subaylara, devlet bürokratlarına hizmetçi olarak satıldı, köleleştirildi, köksüzleştirildi.
Halamın da içinde olduğu Dersim’in kayıp kızları, Dersim soykırımının en diri hafızası olarak her Dersimlinin, Kürdistanlının, Alevinin yüreğinde ve beyninde çok canlı bir biçimde halen varlığını koruyor. Bu büyük acıyı Dersimliler ve Kürdistanlılar hiç unutmadı ve unutmayacak! Unutmadıkları içindir ki Şengal’i ve Kobani’yi ikinci, üçüncü bir Dersim soykırımı olarak gördüler ve 6 Ekim’de Türkiye’yi sarsan ve tüm Dünya’da yankı uyandıran büyük bir isyan hareketi geliştirdiler.
1930 ve sonrası yılların devleti CHP, Ağrı, Koçgiri ve Dersim soykırımını yaptı, 2002 ve sonrası yılların devleti AKP de Şengal ve Kobani soykırımına kalkıştı. Kürtlerin nezdinde her iki partinin de ne yazık ki sicilleri aynıdır ve her ikisi de soykırımcıdır.
Şengal ve Kobani’ye soykırım harekatı başlatan IŞİD, vekaleten AKP adına Êzidî ve Müslüman Kürtlere karşı soykırım yürütüyor. AKP adına IŞİD, Alevileri, Kakaileri, Şebekleri, Asuri-Süryanileri, Ermenileri ve Şiileri katlediyor. AKP Dersim demogojisi yaparak soykırımcı yüzünü gizlemeye ve kendisini aklamaya çalışmasın! Çalışsa da bunu başaramaz.
AKP samimi olsaydı, hile ve oyun peşinde koşmasaydı, Önder Apo ile müzakereye otururdu. Demokratik müzakere süreci zaten Dersim özrünün gerçek ifadesidir. Dersim sorununun çözümüdür. Çünkü Dersim soykırımı, Kürt sorununun kendisidir, ana kaynağıdır. Kürtler üzerindeki inkar ve imha politikası Dersim soykırımıyla kültürel, ekonomik, sosyal ve siyasi olarak sistematik bir karakter kazandı. Dersim soykırımıyla Kürtlük tümden bitirilmek istendi. Dolayısıyla AKP, Kürt sorununu demokratik temelde çözmeye karar verirse, soykırımcı devlet ve sürdürücüsü olarak kendi gerçeğiyle yüzleşirse gerçek özrü de dilemiş olacaktır.
37-38 yıllarında Dersimliler özerk yaşamak istediği için soykırıma uğradı. AKP bu soykırım vahşetini bir suç olarak görüyor ise o halde Önder Apo ile hemen yarın müzakereyi başlatmalıdır. Kürtlerin özerklik taleplerine evet demelidir. Dersim’i özerk bir bölge olarak tanımalıdır. IŞİD’e olan desteğini kesmeli ve Rojava kantonlarını derhal tanımalıdır.