Gündem
BBC Türkçe

Kayyum ve gözaltıların gölgesinde HDP

7 Haziran genel seçimden sonra, çatışmasızlığın son bulmasıyla zorlu bir sürece giren partiyi neler bekliyor? Kayyum atamaları ve gözaltılar sonrası HDP'nin siyasi seçenekleri neler? Rengin Arslan uzmanlara sordu.

27 Ekim 2016 20:34

7 Haziran 2015'te yapılan genel seçimde, Kürt siyasi hareketinin bugüne kadar elde ettiği en büyük başarının altına imza atan Halkların Demokratik Partisi (HDP), neredeyse seçimin ertesi gününden bu yana zorlu bir sınav veriyor.

HDP, yüzde 13'den fazla oy alıp 80 milletvekili çıkardığı o seçime "Türkiye partisi" olduğu vurgusu yaparak girmişti.

Çözüm sürecinin getirdiği çatışmasızlığın sona ermesi sonrası yapılan 1 Kasım 2015'te yapılan seçimde ise HDP'nin oy oranı yüzde 10,7'ye milletvekili sayısı ise 59'a düştü.

Bu yıl ise Mayıs ayında, haklarında fezleke hazırlanmış tüm milletvekillerinin (bunlardan en az 50'si HDP'li) dokunulmazlıkları kaldırıldı. Çatışma ortamında siyasi beyanlar daha az duyulur oldu. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından aralarında Batman ve Hakkari'nin de bulunduğu HDP yönetimindeki bazı il ve ilçe belediyelerine kayyum atandı.

En son gelişme ise HDP'nin elinde bulundurduğu en büyük belediye olan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eş başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı'nın gözaltına alınması oldu.

Demirtaş: Kışanak ve Anlı serbest kalana kadar 81 ilde eylem varTBMM'de Kışanak gerginliği: HDP'liler komisyon salonunu terk etti

HDP'nin Figen Yüksekdağ'dan önceki eş genel başkanı olan Gültan Kışanak ve Yenişehir Belediye Başkanı olduğu dönemde KCK operasyonları kapsamında 40 ay tutuklu kalan Fırat Anlı Kürt siyaseti içinde öne çıkan isimler.

7 Haziran 2015'den bu yana HDP, Kürt siyasetinin karşılaştığı sorunlara karşı ne yapıyor, ne yapabilir ve bundan sonra ne olacak sorularına uzmanlar Türkiye'nin farklı dengelerine atıfta bulunarak yanıt veriyor.

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun'a göre, Gülten Kışanak'ın darbe komisyonuna bilgi verdikten sonra Ankara'dan dönüşte gözaltına alınması zamanlama açısından dikkat çekici.

Vahap Coşkun, "Bu soruşturmanın ikiz bir soruşturma olduğu belirtiliyor. 2015 ve 2016'da yapılan iki ayrı soruşturma. Bu soruşturmaların bu kadar bekletilip şimdi harekete geçilmesi de yine dikkat çekici" diyor.

Çatışmalı sürecin en çok siyasetin alanını daralttığını vurgulayan Coşkun, belediye eş başkanlarının gözaltına alınmasının ardından milletvekillerine yönelik benzer adımların atılabileceğini düşünüyor:

"Bu eğilim devam ederse milletvekillerine yönelik gözaltıların da olabileceğini değerlendirmek gerekiyor. Bu, Türkiye'de gerek demokratikleşme açısından gerek Kürt sorunun çözümü açısından karşımıza olumsuz bir tablo çıkarıyor."

Vahap Coşkun, güncel siyasetin akışındaki ihtimallere değinirken ise Adalet ve Kalkınma Partisi ve "ona destek vermeye niyetli görünen" diyerek nitelediği Milliyetçi Hareket Partisi'nin sistemine geçişi sağlaması durumda, buna ilkesel olarak karşı çıkan HDP'nin zemin ve destek kaybedeceğini öngörüyor.

Coşkun, HDP'nin karşılaşacağı en büyük riskin ne olduğu sorusuna ise "Çatışmaların yoğunlaşması, HDP'li vekil ve belediye başkanlarının iş yapamaz hale getirilmesi ve HDP'nin zemin kaybetmesi, inşa edilmiş alanı ortadan kaldırır ki bu çok ciddi bir tehlike. Bir yerde siyaset ne kadar geri çekilirse şiddet o kadar artıyor. O yüzden siyasi alanın kaybı en büyük risk olacak" yanıtını veriyor.

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan bir başka isim, Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi Başkanı Mehmet Kaya ise HDP'nin 7 Haziran 2015'ten sonra "tavırsız kaldığı" görüşünde.

Mehmet Kaya'ya göre bu süreçte özellikle HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve başka bazı siyasetçiler bu durumu aşmaya çalışan çıkışlar yapsalar da yeterince başarılı olamadılar.

Kaya, HDP'nin oluşturması gerektiğini düşündüğü tavrı ise şöyle özetliyor:

"Burada hem PKK hem devlet, HDP'yi siyasi alanda sıkıştırsalar da HDP; Kürt siyasetinde söz sahibi olmak istiyorsa hem devlete hem PKK'ye güçlü bir karşı duruş göstermek zorunda. HDP'nin, Kürt siyasetinin çözümünde ne devletin güvenlik politikasını, ne de PKK'nin şiddeti tırmandırdığı bir ekseni doğru bulduğunu söyleyerek buna karşı bir tavır geliştirmesi gerekiyor."

Peki HDP bundan sonra ne yapabilir, ne gibi adımlar atabilir?

Konda Araştırma Şirketi'nin kurucusu Bekir Ağırdır, HDP ve çevresindeki gelişmeleri oluşturan birden fazla, unsur, aktör ve zemin olduğunu söylüyor.

Bekir Ağırdır, "HDP'nin önünde çok handikap var. Bütün her şey onların aleyhine çalışıyor olunca çok fazla misyon yüklüyoruz üstlerine. Onun için hangisini ne kadar çözebilecekler. Çok zor. Farklı katman ve kademelerde çözmeleri gereken paradoks ve paradigmaları var" diyor.

Ağırdır, HDP'nin, Türkiye partisi olma isteğiyle ve vaadiyle çıktığı yolda, 7 Haziran 2015 sonrası gelişmeler nedeniyle Kürt siyaseti zemininin dışına çıkmakta zorlandığı kanısında.

"O günden sonra oluşan iklim, çatışma ve terör ortamı onları bir yandan da Kürt meselesinden de kurtulamamaya ve hatta sadece onun içinde kalmaya zorluyor" diyor Ağırdır.

Ağırdır, HDP için tek çözümü kendi içinde "radikal demokratikleşmesi" olarak görüyor.

HDP'nin siyaseten atacağı adımlarla bir çıkış yaratmasının zor olduğunu belirten Ağırdır, "Ancak 7 Haziran öncesi radikal demokrasi diye adlandırdıkları bir programa gerçekten, pratikte de eylemde de söylemde de sahip çıkarlarsa bunun mümkün olacağını düşünüyorum" diyor.

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir