Gündem

Kaynak, Adli Yıl açılış töreninde konuştu ANKARA (A.A)

06 Eylül 2011 16:18

-Kaynak, Adli Yıl açılış töreninde konuştu ANKARA (A.A) - 06.09.2011 - Yargıtay Başkanı Nazım Kaynak, teröre karşı mücadelenin, bir hukuk devleti olan Türkiye'nin de en doğal ve meşru hakkı olduğunu ifade ederek, ''Devletimiz, hukuk kurallarından vazgeçmeden terörle mücadeleyi sürdürmektedir ve sürdürecektir'' dedi. Adli Yıl'ın açılışı dolayısıyla Ankara Ticaret Odası Kongre Salonu'nda tören düzenlendi.  Törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Danıştay Başkanı Hüseyin Karakullukçu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç, Beşir Atalay, Bekir Bozdağ, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç ile Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay üyeleri, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi üyeleri ile çok sayıda davetli katıldı. -Yaşama hakkı ve terör- Kaynak, şöyle konuştu: ''Gerek ülkemizde, gerek dünyada süren terör, insan hakları ve özellikle yaşam hakkı için tehdit oluşturmaktadır. Terör, bir insanlık suçudur. Teröre karşı tüm devletlerin birlikte mücadele etmeleri bir zorunluluktur. Terörle mücadelede bütün devletlere görev düşmektedir.  Yaşama hakkı, temel vazgeçilmez insan hakkıdır. Hukuk devleti, kişilerin hak ve özgürlüklerini korumakla yükümlü olduğundan kişilerin yaşama hakkına doğrudan müdahale oluşturan teröre karşı devlet, bireyleri korumak zorundadır. Teröre karşı mücadele, bir hukuk devleti olan ülkemizin de en doğal ve meşru hakkıdır. Devletimiz, hukuk kurallarından vazgeçmeden terörle mücadeleyi sürdürmektedir ve sürdürecektir.'' -AİHM kararları nedeniyle 25 milyon avro tazminat- Kaynak, Türkiye'nin geçen yıl, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında aleyhine en çok ihlal kararı verilen ülkelerden olduğunu bildirdi. Kaynak, 2010 yılında Türkiye'nin AİHM tarafından verilen ihlal kararları nedeniyle 25 milyon Avro civarında tazminat ödediğini belirtti. -İletişimin denetlenmesi- Kaynak, şunları söyledi:  ''Gizli soruşturma tedbirleri olarak adlandırılan, iletişimin denetlenmesi, gizli görevli kullanma ve teknik izlemenin ise ancak suçun işlendiği hususunda kuvvetli şüphenin bulunduğu, fakat başka şekilde delil elde etme imkanı bulunmayan hallerde son çare olarak başvurulması gereken koruma tedbirleridir.  Koruma tedbirlerinin sonuçları itibarıyla en ağırı tutuklamadır; suçluluğu ve soruşturma veya kovuşturmanın selametini tehlikeye sokacağı hususunda kuvvetli şüphe bulunan şüpheli veya sanığın geçici olarak hürriyetinden mahrum edilmesi ve hakkında kesin hüküm verilmeden tutukevine konulması anlamına gelir. Tutuklama kararı verilebilmesi için; tüm koruma tedbirleri bakımından ortak koşul olan 'ölçülülük' yanında, kişinin suçu işlediğine ilişkin somut olgulara dayanan kuvvetli şüphe ile tutuklama nedenlerinden birisinin de bulunmasına gerek vardır.'' -Tutuklama nedenleri- Kaynak, Ceza Muhakemesi Kanununun 100. maddesinin 2. fıkrasında tutuklama nedenlerinin sayıldığını, aynı maddede, ''şüpheli veya sanığın katalog halinde sayılan bazı suçları işlediklerine ya da teşebbüs ettiklerine ilişkin kuvvetli şüphenin bulunması halinde, 2. fıkradaki durumlardan hiç birisi bulunmasa bile tutuklama nedeninin varsayılacağı ve kişilerin tutuklanabileceğinin'' düzenlendiğini anımsattı.  -Gerektiği halde koruma tedbirlerini uygulamamak- Koruma tedbirlerine başvurmanın gerekli olup olmadığını takdir etme yetkisinin soruşturma ve kovuşturma makamlarına ait olduğuna işaret eden Kaynak, şöyle devam etti:  ''Soruşturma ve kovuşturma sırasında gerekmediği halde koruma tedbirlerine başvurmak insan hak ve özgürlüklerinin ihlali bakımından ne kadar yanlış ise gerektiği halde bu tedbirleri uygulamamak da soruşturma ve kovuşturmanın selameti açısından sakıncalı sonuçlar doğurabilir. Nitekim bu konudaki kararlara karşı Ceza Muhakemesi Kanununun sistematiği içerisinde yasa yollarına başvurmak mümkündür.'' Türkiye'deki tutuklu sayısının başka ülkelerle kıyaslandığında hükümlü sayısına göre daha fazla olmasının nedeninin, tutuklama müessesesinin hatalı uygulamasından çok iş yoğunluğu ve benzeri sebeplerle davaların makul sürede bitirilememesi olduğuna işaret eden Kaynak, şunları kaydetti:  ''Yargının iş yüküne, fiziksel imkan ve personel yetersizliğine bağlı olarak gelişen yavaş işlemesi sorunu göz önünde tutulmadan salt tutuklama sürelerinden yola çıkılarak uzun tutukluluk sorununa çözüm aramak, bugünden öngörülemeyen sakıncalı başka sonuçlara sebebiyet verebilecektir. Nitekim kanundaki süre sınırlaması sebebiyle bazı Ceza Dairelerimizce gerçekleştirilen tahliyeler nedeniyle Yargıtaya yöneltilen haksız eleştiriler hafızalardadır.''