“Bazı yerlerde kişiler yakınlarını göçük altıdan çıkarttı, kendi arabasına koyup kendi yaşadığı şehre götürerek defnetti. Böylece hem yaralılar hem de cenazeler başka kentlere taşındı.”
Köşker, “184 bize, ‘3-5 saatte bir arayıp sorabilirsiniz, günlük olarak yeni listeler geliyor’ diyor. Hastanelerde hafızası ya da bilinci yerine gelen çocukların sisteme düştüğünü söylüyorlar, biz de ümitle aramaya devam ediyoruz” diyor.
“184’ün bana, ‘Hanımefendi kız kardeşiniz nasıl olsa çıkmış. Bir şekilde o hayata tutunur. Hastaneler en güvenilir yer’ dedi. Peki, yoğun bakımda kalan depremzedeleri bulabileceğim bir sistem var mı? Yok.”
“Depremzedelerin gönderilmiş olduğu hastaneleri söyleyin, ben onları gezeyim? Öyle de bir sistemleri yok. Yani bizi bize bıraktılar. Hastaneleri tek tek dolaşmamız gerektiğini söylediler. Türkiye 81 il, ben nereye gideceğim?”
Neden kimliği belli olmasa bile defnedildiler?
Depremin beşinci saatinde enkazdan çıkarılan ve ambulansa bilinci açık bir şekilde bindirildikten sonra kendisinden haber alınamayan Hicran Karadağ, bir ay sonra Narlıca Mezarlığı’nda bulundu.
Hicran Karadağ’ın ölü muayene tutanağında yer alan bilgilere göre, Karadağ’ın cansız bedeni Hatay’daki sahra hastanesinin otoparkında iki gün dışarıda bekletilmişti.
Cenazede “kokma belirtileri ile salgın hastalık belirtileri oluştuğu” için, Karadağ kimliği belirlenmesi beklenmeden defnedildi:
“Ülkemizde yaşanan büyük deprem felaketinden dolayı cesedin 2 gündür dışarıda beklediği, soğutucu, morg ve 15 gün bekletme imkânın bulunmadığı, definin zorunlu olduğu, kimliğin tespitine yönelik tüm delillerin de alındığı anlaşılmakla, cesedin belediye yetkililerine teslim edilmek üzere hazırda bulunan kolluk kuvvetine teslim edilmesine karar verildi.”
DNA eşleşmesi sonrasında Karadağ’ın ailesine verilen bu tutanakta yer alan bilgiler, depremin ilk iki günü Hatay’da hangi şartlar altında ölü muayene ve defin süreci gerçekleştirildiğine dair bilgi veriyor.
“Kimsesiz ceset numarası: 2023/…” şeklinde başlayan tutanakta Hicran Karadağ’ın “75” numara olduğunu kaydediliyor.
Karadağ’ın cinsiyet, yaş vb. diğer ayırt edici bilgilerinin de tutanakta boş bırakılan yerlere, sonradan elle yazıldığı görülüyor.
Sahra hastanesi otoparkında 2 gün bekletilen kaç kimliksiz cenazeye aynı tutanakla işlem yapıldığı ise bilinmiyor.
Sağlık Bakanlığı, BBC Türkçe’nin konuyla ilgili sorularını yanıtlamadı.
Aileler, yakınlarının öldüğünü nasıl öğreniyor?
İlk günlerde “doğru düzgün hiçbir organizasyonun çalışmadığını” belirten Prof. Hilal, kimliği bilinmeyen cenazelerin tamamına yakınından DNA örneği alındığını aktarıyor:
“Başlangıçta cenaze sayısı çok fazlaydı. İlk gün kitlesel halde yüzlerce cenaze getirildi ve bunların hepsinin muayenesini yapacak yeterli sayıda adli tıp uzmanı yoktu. Bazı yerlerde pratisyen hekimler ve aile hekimleri bile çalıştı.”
Vali Ali Fuat Atik ise depremin ilk iki gününde çevre illerdeki hastaneler dahil olmak üzere pek çok merkezde olay yeri inceleme ekiplerinin konuşlandığını ve ölü muayene işlemlerinin yapıldığını söylüyor.
Atik, depremin üçüncü gününden itibaren tüm merkezlerin Narlıca’da toplandığını ve Hatay’da enkazdan çıkan cenazelerin ölü muayene işlemlerinin sadece Narlıca Mezarlığı’nda yapılmaya başlandığını anlatıyor:
“Cenazelerin ileride kimliklendirilebilmesi için gerekli işlemler Narlıca’da yapıldı. Parmak izi alınabilenlerden parmak izi alındı; DNA örneği ve fotoğraf alındı ve bundan sonra DNA eşleşmeleri beklendi. Eşleşme olduğu zaman, profesyonel ekipler aileye usulüne uygun biçimde taziye bildiriyorlar.”
Fakat, BBC Türkçe’nin araştırmasına göre pek çok örnekte, aileler kendi çabalarıyla yakınlarının öldüğünü öğrendi.
Abdulkudüs Kazan, kimliksiz cenazelere ilişkin yeni fotoğrafların eklenip eklenmediğini öğrenmek için 7 Mart’ta gittiği Narlıca Mezarlığı’nda, kız kardeşinin hayatını kaybettiğini tesadüfen öğrendi.
Akabinde kendisine verilen belgeler, kız kardeşinin bir aydır Narlıca Mezarlığı’nda olduğunu gösteriyordu.