Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan’ın Refah Partisi liderliği dönemindeki 'kayıp trilyon’ soruşturması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına 11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan Refah Partisi Genel Merkezi adına bankalarda hesap açtırmaya yetkili olmadığını belirterek, “İmza sirküleri incelendiğinde bankalarda hesap açtırmaya, hesaplardan para çekmeye yetkili olmadığım açıktır” dedi.
Hürriyet'ten Mesut Hasan Benli'nin haberine göre Gül, salı akşamı Finlandiya Büyükelçiliği’nin Ankara Palas’ta düzenlendiği etkinliğe katıldıktan sonra saat 19:30 sıralarında Ankara Adliyesi’ne geldi. Adliyenin protokol kapısından giren Gül’ü Ankara Başsavcısı Fethi Şimşek karşıladı. İfade işlemi Başsavcı Şimşek’in odasında yapıldı. Gül’ün ifadesini, Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Zeki Bayraktar aldı. Bayraktar, kayıp trilyon davasının Gül yönünden ayrılmasına ilişkin fezlekenin özetini sunarak, bildiklerini anlatmasını istedi. Yarım saat süren ve yarım sayfa tutan ifadesinde Gül şunları söyledi:
‘Yetkili değildim’
“Ankara 18’inci Noterliği’nde 1994 tarihli imza sirküleri incelendiğinde 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’na dayanılarak hazırlanan 18 Ekim 1994 tarihli ve 166 sayılı MKYK kararı gereğince Refah Partisi Genel Merkezi adına bankalarda hesap açtırmaya, hesaplardan para çekmeye, partinin tam yetki ile temsil ve imzalama yetkili olmadığım açıkça görülecektir. Parti tüzüğüne göre genel muhasip, genel merkezin muhasebe vergi işlerini yürütme defterlerini tutma sarf evraklarını genel başkan ve bu konuda görevli genel başkan yardımcısı ile birlikte imzalamak üzere görevli ve yetkilidir. Keza 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde davanın açıldığı tarihte milletvekili olmaları nedeniyle haklarında evrak tefrik edilen diğer genel başkan yardımcılarının bilahare yasama dokunulmazlıklarının kalkması üzerine aynı konuda haklarında Ankara 24’üncü Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılama neticesi ‘parti tüzüğü parti içerisindeki görevleri ve uğraşları’ değerlendirilerek mahkemeden beraat ettiklerini hatırlıyorum.
Yine bu süreç içerisinde Maliye Bakanlığı tarafından partiye yapılan Hazine yardımını parti yetkililerince bankadan çekilmesi sonucu Hazine’ye intikal ettirilmesi gereken malvarlığında azalma meydana getirilmesi gerekçesiyle Ankara 6’ncı Asliye Hukuk Mahkemesi’nde Genel Başkan Necmettin Erbakan ile aralarında benim de bulunduğum tüm genel başkan yardımcıları aleyhine açılan tazminat davasında mali sorumluluğum bulunmadığı gerekçesiyle hakkımda açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Parti tüzüğünde olay tarihinde ve öncesinde parti içi görevim ‘dış ilişkilerden sorumlu genel başkan yardımcısı’ olarak belirlenmiştir. Genel başkan yardımcılığım sadece yurtdışı ilişkiler ile sınırlıdır. İmza sirkülerinde mali konularda yetkili olmadığım gibi herhangi bir tasarrufum da bulunmamaktadır. Parasal konularda da herhangi bir sorumluluğum bulunmamaktadır.”
‘Sadece o kaldı’
Kayıp trilyon davası kapsamında o dönemde kapatılan Refah Partisi’nde siyaset yapan halen AKP Diyarbakır Milletvekilliği görevini sürdüren Abdülkadir Aksu’nun da yasama dokunulmazlığının bitmesinin ardından söz konusu dava kapsamında ifadeye çağrılacağı belirtildi.
‘En küçük bir kuşku kalmasın’
Abdullah Gül’ün savcılığa giderek ifade verdiği, kendisine ait internet sitesinden dün sabah özetle şöyle duyuruldu: “Başsavcılığın ilgili dosyayı tekemmül ettirmek maksadıyla hukuki usuller çerçevesinde ifadeye davet etmesi neticesinde 11’inci Cumhurbaşkanı Gül dün savcılığa giderek ifadesini vermiştir. Abdullah Gül, davada adı geçen herkesin ifadesinin alınmış olması ve hukuka duyduğu saygı çerçevesinde ifade vermeye geldiğini kaydetmiştir. Hukukun tüm koşullarıyla eksiksiz ve kusursuz olarak işlemesi, hiçbir konuda en küçük bir kuşkunun hiçbir taraf için kalmaması maksadıyla bizzat ifade verdiğini belirterek, bu işlemin tamamlanmasından ötürü duyduğu memnuniyeti ifade etmiştir.”
'Kayıp trilyon' davası nedir?
1998 yılında Anayasa Mahkemesi Refah Partisi hakkında kapatma kararı verdi. Kapatma kararının ardından yöneticilerden elde bulunan Hazine yardımını devlete iade etmelerini istedi. Ancak RP yönetimi paranın örgütlere gönderilerek harcandığını ileri sürdü ve söz konusu Hazine yardımını iade etmedi.
Müfettişlerin yaptığı incelemelerde söz konusu paranın sahte belgelerle harcanmış gibi gösterildiği tespit edildi. Bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na aralarında partinin Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın da bulunduğu parti yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da dava açtı. Açılan davada Ankara 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, Erbakan hakkında özel belgede sahtecilik suçundan 2 yıl 4 ay hapis cezası verirken 68 RP yöneticisi 1 yıl ile 1 yıl 2 ay arasında hapis cezası aldı.
Yargıtay, bu kişiler yönünde verilen kararı onadı. Ancak o dönemde Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Gül hakkındaki dosya ise ayrıldı. Gül hakkındaki evrak tefrik edilip, dokunulmazlığı bulunduğu için işleme konulmadı. Gül milletvekilliği süresince dokunulmazlığını korudu ancak cumhurbaşkanı seçildikten sonra hakkındaki dosyanın akıbeti tartışıldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, cumhurbaşkanı seçildikten sonra Gül hakkında gönderilen bu dosyayla ilgili takipsizlik kararı verdi. Bu karara Cahit Nalbantoğlu isimli vatandaş itiraz etti. Sincan 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi, takipsizlik kararını kaldırdı.
İtiraz üzerine verilen kararlar kesin nitelik taşıdığı için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Sincan 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararının ‘kanun yararına bozulması’ istemiyle Yargıtay’a götürülmesi için Adalet Bakanlığı’na başvurdu, bakanlık da konuyu Yargıtay’a götürdü. Yargıtay 11’inci Ceza Dairesi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Gül hakkında verdiği takipsizlik kararını kaldıran Sincan 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararını ‘kanun yararı’na bozdu. Daire, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kararına itiraz eden Cahit Nalbantoğlu’nun itiraz hakkı bulunmadığına hükmederek Sincan 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı Gül’ün yargılanmasına yönelik verdiği kararı kaldırdı.