Gündem

'Kavga küfür değil, diyalogla uzlaşma!'

"Meclis çatısı altında yumruklar ilk defa konuşmuyor olsa da, görüntüler çok çirkin"

13 Mart 2012 10:38

 

 
Hasan Cemal
(Milliyet, 13 Mart 2012)
 
Mecliste büyük kavga...  İktidarla muhalefet, Ak Partili, CHP’li milletvekilleri birbirlerinin gırtlağına sarıldılar. Ağza alınmayacak küfürler havada uçuştu.
 
İki taraf birbirini suçladı.
 
CHP sözcüleri ‘faşizm’den, ‘dikta’dan söz ederek sokağa çağrı yaptılar. Kemal Kılıçdaroğlu, demokrasiye kara bir leke çalındığını söyledi.
 
Yaşananlar elbette hoş değil.
 
Meclis çatısı altında yumruklar ilk defa konuşmuyor olsa da, görüntüler çok çirkin.
 
Siyasetin gerilmesine, uçlara çekilmesine yol açıyor böylesine çatışmalar.
 
Yazıktır.
 
Kutuplaşmanın siyasal istikrar ortamını zehirlemekten başka yararı yoktur, olamaz da. 
 
Kim haklı, kim haksız?
 
Kim suçlu, kim suçsuz?
 
Böyle bir tartışmanın çok fazla anlamlı olacağını sanmıyorum.
 
Tabii bu cümlenin ilgili tarafları, özellikle öfkesi burnunda olanları tatmin ya da memnun edemeyeceğini de biliyorum. 
 
Yıllar yılı Meclis çatısı altında nice kavgalara tanık olmuş, onun için de kavga dövüşten artık pek öyle heyecan da duymayan bir gazeteci olarak bir noktayı belirtmek zorundayım.
 
Yumrukların değil sözcüklerin, küfürlerin değil projelerin havada uçuştuğu, çatışmanın değil diyaloğun, uzlaşmanın damgasını vurduğu siyasal ortamlara ihtiyacı var bu ülkenin...
 
Evet, Ak Parti iktidarının tutumunu bazı açılardan ben de eleştiriyorum.
 
4+4+4’e ilişkin kaygılarım da var.
 
Ayrıca, temel eğitimle ilgili bu kadar önemli bir konunun yangından mal kaçırırcasına apar topar Meclis’e getirilmiş olması da, Ak Parti’nin Komisyon’daki tavrı da yanlış olmuştur.
 
Ancak, CHP’nin meylettiği tarzı muhalefet de maalesef heyecan verici değildir, ‘eski model’dir.
 
Siyasetçilerimizin kavgaya, küfre değil, diyaloğa, uzlaşmaya açılan yollarda yürümeleri temennisiyle...
 
İslami kesimden Hrant Dink’i sahiplenen güzel bir çağrı! 
 
Güzel bir gelişme. Ruşen Çakır’ın köşesinde okudum. “Biz bu davanın tabii tarafıyız. Yeniden, hukuka uygun, kapsamlı ve sahici bir yargılama için çalışacağız” diye yola koyulan İslami kesimden bir grup aydın imza kampanyası başlatmış durumda. 
 
Yıldız Ramazanoğlu, Cemal Uşşak, Cevat Özkaya, Rıdvan Kaya, Hidayet Şefkatli Tuksal, Ahmet Faruk Ünsal, Üstün Bol, Nevzat Çiçek, Mehmet Bekaroğlu, Abdurrahman Dilipak, Ufuk Çoşkun, Fatma Bostan Ünsal, Yılmaz Ensaroğlu, Taner Ayaz, Betul Ayaz, Emrullah Beytar, Cihan Aktaş, Gülcan Tezcan, Cahit Koytak, Adnan İnanç, Neslihan Akbulut, Hilal Kaplan, Fadime Özkan, Özlem Albayrak, Burhan Kavuncu, Bülent Şahin Erdeğer, Yasin Aktay, Ramazan Kayan, Hüseyin Hatemi, Kezban Hatemi ve Nureddin Şirin’in çağrıcı oldukları metin aynen şöyle:
 
“Hrant Dink’in katledilmesinin üzerinden beş yıl geçti. Ancak aradan geçen onca yıl boyunca, bu cinayetin bütün boyutlarıyla aydınlatılması için gerekli irade oluşmadı. Varlığı herkes tarafından bilinen derin fail ortaya çıkarılmadı. İlk günden itibaren, adaletin tahakkukunu önlemeye yönelik kolektif bir bürokratik direnç sergilendi.
 
Bu cinayetin aynı zamanda kendisini de hedef aldığı siyasi irade ise bu direnci kırmak ve adil yargılamanın gerçekleşmesini sağlamak için gereken iradeyi ortaya koyamadı. 
Kısacası, bu cinayeti gerçekleştiren örgüt, yapı ve işleyiş ortaya çıkarılıp cezalandırılamadı, hak yerini bulmadı.
 
Adaletin yerini bulmasını bekleyen bizler, bu tablo karşısında derin bir hayal kırıklığı içindeyiz. ‘Hak’ söz konusu olduğunda, Müslümanlar meselenin tabii ve zaruri tarafıdırlar. 
‘Bir insanı haksız yere öldürenin tüm insanlığı öldürmüş’ gibi olduğuna inananlar, her durumda adaleti üstün tutmak ve hakikatin şahitliğini yapmakla yükümlü olanlar, bu aleni haksızlık karşısında da susamazlar ve inançları gereği müdahil olmak zorunda oldukları bir davaya kayıtsız kalamazlar.
 
Müslümanların adaletten yana ağırlık oluşturması ve bu davanın hukuka uygun bir şekilde sonuçlanması için ihtiyaç duyulan desteği sağlaması, adaletin tahakkuku bakımından hayati bir önem taşımaktadır.
 
İslami hassasiyet sahibi tüm kişi ve kuruluşları kendi davalarına sahip çıkmaya, sorumluluklarının gereğini yerine getirmeye ve heba edilen beş yılın ardından, kapsamlı ve sahici bir yargılamanın gerçekleştirilmesi için her kesimden vicdan sahibi insanlarla beraber daha aktif bir şekilde çalışmaya davet ediyoruz.”