Gündem

Kat sayı eşitlemesi ne yöne gidiyor?

Eğitimde fırsat eşitliği sağladığı öne sürülen kat sayı eşitlemesi uygulaması, genel liselileri mağdur edecek sonuçlara neden oldu.

04 Eylül 2009 03:00

Fırsat eşitliği sağladığı öne sürülen kat sayı eşitlemesi, genel liselileri mağdur edecek sonuçlara neden oldu.

Radikal' in haberine göre, 1999 da uygulamaya konmuş olan farklı katsayı düzenlemesine göre, meslek lisesi mezunlarının ÖSS puanları, belli alanlar dışında seçim yaptıklarında düşük katsayıyla hesaplanmaktaydı. Böylelikle, meslek liselilerinin öğrenim gördükleri alanın dışında okumaları sınırlanmaktaydı. Yani, lise eğitimini örneğin torna tesviye, bilgisayar, imam-hatip veya otelcilik üzerine yapan bir gencin, ünive rsitede sil baştan yapıp, doktor veya hâkim olmaya yönelmesi mümkün değildi.

25 Temmuz 2009 tarihli YÖK kararıyla, artık hangi liseden olursa olsun, üniversiteye girişte, tüm öğrencilerin ortaöğretim başarı puanları, 0.15 katsayısıyla çarpılacak. Yani, lisede örneğin imam veya oto-kaportacısı olmak için eğitim alan kişiler, ünive rsitede bu eğitimi bir kenara atıp, bambaşka bir alana, doktor veya hâkim olmaya yönelebilecekler.

Neden hâkim olmasın?

Katsayı uygulaması, eğitimde fırsat eşitliğini yok etmişti diyenler, bu yeni düzenlemenin fırsat eşitliğini ve kişisel başarıyı ön plana çıkaracağını iddia ediyor ve bu iddialarını şu soruyla destekliyorlar: Dört yıl torna tesviye veya otelcilik okuyan genç, üniversite sınavında, dört yıl bu sınava hazırlanan gençten daha başarılı olursa, neden doktor veya hâkim olamasın? Neden işçi veya garson kalmak zorunda olsun? Almak istediği yanıt, sorusunda belirtilmiş olan ve ilk bakışta çok haklı gibi görünen bu yaklaşım aşağıda açıklamaya çalışacağım pek çok yönden yanlışlık içermektedir.

Mesleki ve teknik eğitim, ülkemizin ihtiyaç duyduğu yüksek nitelikli ara kademe insan gücünü yetiştirmeye yöneliktir. Donanımlı kurumlar gerektirir ve klasik eğitime göre çok daha maliyetlidir. 2005 - 2006 eğitim-öğretim yılında genel ortaöğretimde öğrenci başına yapılan harcama 1259 YTL iken, bu rakam mesleki ve teknik ortaöğretimde 2 bin 208 YTL olarak belirlenmiştir.

“Sınıflarda bir şubedeki öğrenci sayısının; sağlık meslek liselerinde 24’ü, merkezi yerleştirme puanıyla öğrenci alınan diğer mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarında 30’u aşmaması esastır” (Mesleki Ve Teknik Eğitim Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarihi: 03/07/2002, Resmi Gazete Sayısı: 24804).

Mesleki ve teknik eğitimin pahalı bir eğitim olduğu ve bu okullarda okuyan bir öğrencinin maliyetinin genel lise eğitimi alana göre neredeyse iki kat daha yüksek olduğu dikkate alındığında; evet, torna tesviye veya otelcilik alanında dört yıl boyunca eğitim görmüş olan kişinin, tüm bu harcamaları çöpe atacak biçimde sonradan ilgisiz bir alana yönelme lüksü bulunmamalıdır. Ülkemiz, boşa gidecek dört yıllık pahalı bir eğitim için harcama yapacak kadar zengin değildir. Bu uygulama, fırsat eşitliğine değil, kaynak israfına götürür. Zengin ülkelerde bile, böyle bir plansızlık ve kaynak israfı yoktur. Mesleki ve teknik liselerden mezun olanların doğrudan iş hayatına atılmalarının desteklenmesi veya yükseköğretime geçişinde, öncelikle mezun oldukları alana yönlendirilmeleri, kaynakların verimli kullanımı ve uzmanlaşma bakımından gereklidir.

Sınavsız geçiş olanağı

Dört yıl torna tesviye veya otelcilik okuyan gencin, tabi ki işçi veya garson kalmak zorunda olması istenmez. Katsayı uygulaması hiçbir zaman böyle bir sonuca yol açmamıştır. Mevcut durumda, dört yıllık meslek eğitimini başarıyla tamamlayan bir genç, eğer hemen çalışmaya başlamak istemez ve eğitimini sürdürmeyi tercih ederse, klasik lisede okuyan arkadaşının çektiği ÖSS eziyetinden muaf olarak, meslek yüksekokullarına sınavsız geçiş olanağına sahiptir. Lise mezunu gencin ise mesleki bir beceri kazanmadan ortaöğretimden mezun olduğu için ÖSS duvarını aşamadığı zaman işsizliğe veya düz işçiliğe mahkûm olmaktan başka şansı yoktur.

Mesleki ve teknik liselerden mezun olan gençler üniversite sınavında başarılı olurlarsa, alanlarıyla ilgili dört yıllık yüksekokullara klasik lise mezunu bir gence göre çok daha avantajlı koşullarda girebilmektedirler. Örneğin, bilgi-işlem veya bilişim teknolojileri bölümü mezunu bir genç, bilgisayar öğretmenliği, bilgisayar sistemleri öğretmenliği, bilgisayar teknolojisi ve bilişim sistemleri, uygulamalı teknoloji ve işletmecilik, bilgi teknolojileri, elektronik ve bilgisayar öğretmenliği, işletme bilgi yönetimi, yönetim bilişim sistemleri, turizm işletmeciliği ve bilişim bilimleri gibi popüler bölümlerine girebilmektedir. Büro hizmetleri ve sekreterlik bölümü mezunları da büro yönetimi öğretmenliği dışında, insan kaynakları yönetimi, sağlık kurumları yöneticiliği gibi uygulamalı bilimler yüksekokulu bölümlerine girebilmektedirler (Bkz: Mesleki ve Teknik Ortaöğretim Kurumları Alanları ile Aynı Alanlardaki Lisans Programları ÖSYM Tercih Klavuzu, ss.153-159).

Meslek liselilerin avantajı

İlgili meslek lisesi mezunları Boğaziçi üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Yüksek Okulu’nun Yönetim Bilişim Sistemleri Bölümü’ne, klasik lise mezununun 20 puan önünden girebilmektedirler. Genel lise mezunlarının kendi bölümü diye bir şey bulunmadığından, böyle bir artı puandan yararlanmaları da söz konusu değildir. Yeni uygulama meslek liselilerin bu artı puan haklarını koruduğu gibi, katsayı farkını da ortadan kaldırarak, klasik lise öğrencilerini mağdur konuma sokmuştur.Mesleki ve teknik liseli gençler için hep gündemde olan katsayı farkının, klasik liseliler için de söz konusu olduğu görmezden gelinmektedir. Örneğin; klasik lisede sayısal bölümü seçerek, tıp veya mühendislik gibi bölümleri amaçlamış olan bir genç de sonradan “Ben vazgeçtim, avukat veya Türkçe öğretmeni olmak istiyorum” diyememekte, eğer diyecek olursa tıpkı meslek liseli arkadaşları gibi düşük katsayı cezasına çarptırılmaktadır. Klasik lisede öğretmen olmak düşüncesiyle sosyal alanı seçmiş olan genç de sonradan tıp veya mühendislik istese bile, bu mümkün olmamaktadır. Bu genç için de “Neden öğretmen olmak zorunda kalsın, neden doktor veya mühendis olamasın?” Diye sorulabilir ama sorulmamaktadır.

Meslek liselerinin normal liselere oranı üçte birdir. Bir başka ifadeyle, lise mezunlarının yüzde 65’i genel lise mezunudur ve görüldüğü gibi, onların da hak ve fırsat eşitliği açısından büyük sorunları vardır. Mesleki ve teknik eğitim öğrencilerine fırsat eşitliği sağladığı iddia edilen katsayı eşitlemesi, genel liseli çoğunluğunun aleyhine bir eşitsizlik yaratmıştır.

İHL’nin farkı

Klasik lise ve mesleki ve teknik lise mezunları arasındaki temel farklılık, ikincilerin kendi alanlarında girebilecekleri eğitim kurumlarının yüksekokullarla sınırlandırılmış olmasıdır. Teknik lisede makine eğitimi almış bir gencin, mühendislik fakültelerine de girebilmesi gerekir. Öğretmen lisesi mezunları eğitim fakültelerine, imam-hatip lisesi mezunları da, ilahiyat fakültelerine artı puanlarla girebiliyorlarken, bu hakkın diğer mesleki ve teknik eğitim programlarına verilmemiş olmasının açıklanabilir bir yanı yoktur. Çözülmesi gereken katsayı sorunu buradadır.

Katsayı eşitlemesinin bu yönde düzenlenerek, mesleki teknik eğitimi mezunu gençlere, kendi alanlarındaki yüksekokulların yanı sıra, mühendislik fakültelerine de girme hakkı tanınmalıdır. Sorunun çözümü için bu yeterli olabilecekken bir gencin dört yıllık makine eğitimini sıfırlayarak hukuk, işletme veya tıp alanına yönelmesinin yolunu açmak gibi uç düzenlemelere kayılmaktadır. Bu durum, “Acaba asıl amaç, öğretmen liselerinin yatılı ortamında ve imam-hatip liselerinde sıkı bir dini eğitim alan bu okul mezunlarının her meslek alanına girebilmelerini sağlamak mıdır?” kuşkusu uyandırmaktadır.

Geçmiş yıllarda İHL ve öğretmen lisesi öğrencilerinin ÖSS başarılarının diğer meslek lisesi türlerine göre hep yüksek olduğu gerçeği de dikkate alınınca bu soru daha da önem kazanmaktadır. ÖSS başarı sıralamasında, her yıl öğretmen liselerinden sonra imam-hatip liselerinin geldiği, diğerlerinin, Kız ML, Ticaret ML, Teknik L. ve Endüstri Meslek L. şeklinde sıralandığı bilinmektedir.

İmam hatipler, diğer meslek liselerinden farklı olarak ağırlıklı din eğitimi veren genel lise özelliğindedir. 10 sınıftan itibaren alınan seçmeli dersler arasında matematik, fizik, kimya, analitik geometri coğrafya, mantık, psikoloji sosyoloji gibi lise dersleri ağırlıklı olarak yer alır. Diğer meslek liselerinde üniversiteye hazırlayan değil, belli bir mesleğe yönelik dersler ve uygulamalı eğitim vardır. Örneğin; tekstil alanında, 10. sınıftan itibaren ÖSS de puan kazandıracak matematik, Türkçe, fen derslerinden hiçbiri yoktur.

Bir öğrencinin serzenişi


Meslek lisesi, bilişim teknolojileri bölümü mezunu olup artı puanla girebildiği bilgisayar öğretmenliğini ancak dördüncü girişinde kazanabilmiş olan bir öğrencimin söyledikleri, meslek liselilerinin üniversiteye giriş sorununun katsayı eşitlemesiyle çözülemeyeceğini çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır: Pazartesi günü saat 8’den akşam üstü 5 buçuğa kadar 10 saat bilgisayar programlama dersi görüyorduk kalan günlerde devamlı olarak yine bilgisayar dersleri vardı. Bunların toplamı 24 saat ediyordu birkaç saat de kültür dersi vardı, fizik, Türkçe, matematik falan; ama verebilecek hoca yoktu.

Bu durumda katsayı eşitlemesi ÖSS de doğru soru çözme oranları çok düşük olan meslek lisesi öğrencilerinin üniversiteli olma şanslarını arttırmayacaktır. Dört yıl torna tesviye veya otelcilik okuyan gençlerin çok büyük çoğunluğu, üniversite sınavında, dört yıl bu sınava hazırlanan klasik lise mezunlarına göre daha başarılı olamamaktadır. Katsayı eşitlemesi, bu durumu değiştiremeyeceği gibi mesleki eğitim öğrencilerinin de sınav yarışına ve dershane kervanına katılmaları, sınav hazırlığı nedeniyle uygulamalı mesleki eğitimin sekteye uğraması ve kaynak israfının artması gibi yeni sorunlara yol açacaktır.

Sorun nitelikte

Mesleki ve teknik eğitimin sorunu katsayı sorunundan çok, nitelik sorunudur Son yıllarda, nitelik sorununun çözümüne yönelik pek çok yenilik gerçekleştirilmiştir. Öte yandan, ülkemizde 2003’ten beri yerleştirilmeye çalışılan bir yönlendirme sistemi vardır. Öğrencilerin 6 sınıftan itibaren düzenli biçimde gözlenmesi, ilgi ve yetenekleri açısından değerlendirilmeleri, 8. sınıfın sonunda her öğrenci için ‘Yönlendirme Formu’ düzenlenmesi, 10. sınıfta alan ve meslek seçimine rehberlik etmesi amacıyla 9. sınıfta ‘Tanıtım ve Yönlendirme’ dersi görülmesi gibi çağdaş yönlendirme uygulamaları yerleştirilmeye çalışılmaktadır.

Mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarında da öğrencilerin dal seçimlerini ilgi, istek ve yeteneklerine göre gerçekleştirmelerine yönelik düzenlemeler vardır. Meslek lisesine gitmenin hata olduğunu anlayan öğrencilere 9. sınıfın sonunda, başka bir bölüme veya liseye gitme olanağı tanımaktadır. İsteyen öğrenciler, klasik liselere geçiş yapabilmekte, fark derslerini verip liseden mezun olabilmektedirler (Mesleki Ve Teknik Eğitim Yönetmeliği, Resmi Gazete Tarihi: 03/07/2002, Resmi Gazete Sayısı: 24804)

Bu uygulamalar, gelişmiş eğitim ülkelerdeki mesleki yönlendirme sistemlerinden alınmıştır. Çağdaş toplumlarda her öğrencinin eğitsel, mesleki ve yaşam projesini öğrenimi boyunca adım adım oluşturmasına destek veren bir yönlendirme sistemi vardır. Öğrencinin küçük yaşlardan itibaren ‘projeli birey’ olarak seçimlerini bilgi ve bilinçle yapmasına ve yavaş yavaş yolunu belirlemesine yardımcı olunur. Gerçek mesleki yönlendirme sistemi budur. Bizdeki gibi öğrencilerin önüne katı ayrım ve engeller koyup, eğitimin ileri bir aşamasında ‘olmadı, baştan!’ türü değişiklikler yapılarak bir yere varılamayacağı açıktır.

Katsayı eşitlemesiyle, üniversite öncesinde yerleştirilmeye çalışılan mesleki yönlendirme sistemine yönelik tüm düzenlemeler hiçe sayılarak etkisizleştirmekte, mesleki yönlendirmenin gelişimi önüne bir set çekilmektedir. Bu yanlıştan dönülmelidir.