Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te yapılan G20 zirvesinde neredeyse tüm dünya basını bir kişiye odaklanmıştı: Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman.
G20’de Arap ülkelerinin tek temsilcisi olan Suudi Arabistan’ın de-facto lideri hakkında zirveden önce birçok söylenti ortaya atılmıştı. Ancak Bin Selman’a zirvede pek bir tepki gösterilmedi, veliaht prense birkaç lider “Türkiye ile işbirliği yap” çağrısında bulunsa da kamuoyunun beklediği sert çıkış gelmedi. Selman’a sert bir tepki gelmemesinin ardından G20 zirvesinin 2020 yılında Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da yapılacağı açıklandı. Veliaht prens kendisine karşı bir blok kurulmadığını gördükten sonra ve ülkesinin 2020 yılında dünyanın en güçlü 20 ekonomisinin liderlerine ev sahipliği yapacağını öğrendikten sonra ülkesine buruk bir zaferin verdiği rahatlamayla dönebilir.
Suudi muhalifler ısrarla Bin Selman'ın 'reformlarının' göz boyamak için olduğunu belirtmişti
Sadece Bin Selman değil, Suudi hükümeti de bu cinayetten önce basın ve ifade özgürlüğü, kadın hakları gibi başlıklarda eleştiriliyordu. Reform adı altında yasalaştırılan “kadınlara araba kullanma özgürlüğü” batıda büyük yankı uyandırmış ancak Suudi muhalifler ısrarla bunların sadece göz boyamak için yapıldığını iddia etmişti. Suudi Arabistan da muhaliflerin sistematik olarak ‘kaybedildiği’ biliniyordu. Birçok ülke cinayetten çok önce, sadece bu nedenlerden dolayı bile Suudi Arabistan’a yaptırım uygulayabilirdi, ancak tabii ki dünya siyasetinde böyle olmadı. Yemen’de savaş suçları işlediği iddia edilen, petrol piyasalarını domine eden, ABD ile güçlü ticari ilişkileri olan Suudi Arabistan’a kimse “gerçek bir yaptırım” uygulamaya cesaret edemedi.
Veliaht Prens’in 2 Ekim’de İstanbul Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın cinayetinde parmağı olduğu ilk günden beri iddia ediliyordu.İddialara göre Türkiye ile birlikte cinayeti inceleyen ABD’nin istihbarat birimi CIA, cinayet emrinin Bin Selman tarafından verildiği sonucuna vardı. Geçtiğimiz günlerde Wall Street Journal’da yer alan habere göre CIA bu sonuca Bin Selman’ın danışmanına attığı bir dizi mesaja ulaşarak vardı. ABD Başkanı Donald Trump’ın bu rapora rağmen Selman’ı koruyan açıklamalar yapması büyük tepki toplamış, kendi Senatosu bile ona karşı çıkmıştı. ABD’nin muhalif medyası Trump’ın “Veliaht Prens Muhammed’i eline düşürdüğünü” ve Kaşıkçı cinayetini petrol piyasasını manipule etmek için kullandığını defalarca yazdı. Bin Selman ile Trump G20’de kayda değer bir temasta bulunmazken, Suudi Prens’in Trump’a bakarak tebessüm ettiği fotoğraf dünya medyasında çokça yer aldı.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Bin Selman'ın soruşturulmasını istemişti
Prens, Arjantin’e gitmeden önce, İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch), Arjantin'den Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Yemen'de savaş suçları işlediği ve Cemal Kaşıkçı cinayetinin emrini verdiği gerekçesiyle soruşturulmasını istemişti. Arjantin anayasasında yer alan bir madde ülkede bulunan savaş suçlularının suçu dünyanın neresinde işlediğini gözetmeksizin soruşturulmasına izin veriyor. Arjantinli savcılar durumun değerlendirileceğini belirtmişti, ancak bu söylentiler Bin Selman’ın Buenos Aires’e adım atmasıyla kesildi.
G20’den akılda kalan bir başka görüntü ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in veliaht prense “çak yapması” oldu. Bunun batıya bir mesaj olduğunu anlamak pek de zor değil. Putin yalnızlaşıyor, Ukrayna krizi Rusya’nın batıyla arasını daha da açacak gibi duruyor. Rusya uzun süredir yalnızlaşan güçlü devletleri tarafına çekmeye çalışıyor. Bunun en güçlü örneği Çin ile kurduğu ilişki olabilir. Putin Suudi Arabistan’la daha da yakın olmaya çalışacaktır. ABD’nin Bin Selman’a yüklenmeye korkmasının bir sebebi de bu olabilir: Suudilerin ABD ile uzaklaşıp Rusya ile yakınlaşması ülkenin ekonomisine sert bir darbe olabilir. Bunun yanısıra Rusya’nın petrol piyasasında ciddi bir şekilde söz sahibi olma ihtimali ABD’yi huzursuz ediyordur.
Cemal Kaşıkçı öldürüleli 61 gün oldu. 2 Ekim’i takip eden günlerde Suudi Arabistan’a karşı yapılan sert açıklamaların ardından beklenen artçılar gelmeyince, Bin Selman’ın gündemi unutturma çabaları başarılı olmaya başladı. G20’de çoğu lider Bin Selman’a mesafeli durdu, fakat kimse beklenen o sert açıklamayı veya uyarıyı yapamadı. Selman’ı büyük ihtimalle gittiği her yerde protestolar takip edecek ancak buna bir dünya lideri açıkça destek vermediği sürece etki yaratması zor olacaktır.
Açıklamalara temkinli yaklaşılması normalde doğru bir hareket olabilirdi, çünkü elde bir kanıt olmadan bir dünya liderinin yargılanmasını istemek diplomatik bir felaket olabilir. Ancak Bin Selman’ı cinayete bağlayan kanıtlar olduğu defalarca dile getirildi. Bu noktada CIA raporunun başka ülkeler ile paylaşılmaması ve raporda iddia edilen ifadeler yer alıyorsa hukuki bir sürecin başlatılmaması dünya kamuoyunda ABD’nin kendi çıkarlarını korumayı hukukun üstüne koyduğunu düşündürecektir. Bu süreç başlatılmadığı sürece Muhammed Bin Selman sadece G20’de bir zafer kazanmış olmayacak, aynı zamanda uluslararası hukuku da yenmiş olacak.