Ankara'da 15 yıl önce kaybolan ağabeyinin cesedinin Gölbaşı'nda gömülü olabileceğini ve o dönemdeki cinayetleri işleyenlerin Ergenekon terör örgütü ile ilişkili olduğunu savunan bir kişi, soruşturmayı yürüten savcılığa başvurdu
Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi önünde bir araya gelen Emek Partisi'ne üye bir grup, ellerinde 15 yıl önce kaybolduğu belirtilen Kenan Bilgin'in fotoğrafları ile "Kayıplarımızı unutmadık", "Sadece silahlar değil gözaltındaki kayıplarımız da bulunsun" yazılı döviz ve pankartlar açtı.
Burada bir basın açıklaması yapan İrfan Bilgin, ağabeyi Kenan Bilgin'in 12 Eylül 1994'de Ankara'da sivil giyinimli ve polis görünümlü kişilerce bir arabaya bindirilip götürüldüğünü öne sürerek, ağabeyinin akıbeti hakkında resmi makamlara yaptıkları başvurulardan sonuç alamadıklarını anlattı.
Olayın ardından, "ağabeyinin Gölbaşı'na getirilerek işkence yapıldığı ve buraya gömüleceği"
şeklinde telefonlar aldıklarını ifade eden Bilgin, başvuruları sonucu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türkiye'yi "yaşam hakkının ihlalinden dolayı 270 bin Fransız frangı tazminata mahkum ettiğini" savundu.
2 bin kişi kayıp
Bilgin, 1990'dan bugüne kadar yaklaşık 2 bin kişinin bu şekilde kaybolduğunu ve çok sayıda kişinin işkence yapılarak öldürüldüğünü öne sürerek, bu cinayetleri işleyenlerin "Ergenekon" örgütüyle bağlantısı olduğunu iddia etti.
Bu örgüte ilişkin son dönemde yapılan kazılarda sadece bombalar ve mermilerin araştırıldığını ifade eden Bilgin, Gölbaşı'nda gömülü olabileceği belirtilen ağabeyinin ve kayıpların cesedinin de araştırılmasını istedi.
Bilgin, soruşturma kapsamında, ağabeyine ilişkin araştırma yapılması amacıyla hazırladıkları dilekçeyi soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Murat Yönder'e verdiklerini belirtti. İrfan Bilgin, Yönder'in, "olay yerinin bu ilde olması nedeniyle başvuruyu Ankara'ya yapmalarını, olayın 'Ergenekon' ile bağlantısı bulunursa, Kenan Bilgin'in dosyasının kendilerine gönderileceğini" söylediğini kaydetti.
Emek Partisi İstanbul İl Sekreteri Metin İlgün de, hazırladıkları basın açıklamasını okuyarak, o dönemde görev yapan Tansu Çiller, Mehmet Ağar ve Doğan Güreş'in de "Ergenekon" soruşturmasına dahil edilmesi gerektiğini savundu.