Tayfun Ertan
Perşembe sabahı Konya'da kahvaltıdayım. Karşımdaki masada bir adam merkez medyanın çok satan Gazetesini okuyor, arka sayfa bana dönük; AKP'nin tüm sayfayı kaplayan seçim ilanı çok öfkeli : 'İhanet'e Geçit Yok'!...Hiç yaratıcı değil, klişe bir slogan ama olsun, etkisi büyük, medyanın kazancı da yüksek olmalı.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın karşıtları için kullandığı 'ihanet' ve 'hain' gibi kelimeler artık kanıksandı belki ama bu sefer ihanetle suçlananlar, karşıtları değil, Gülen'ciler. Bugün Kayseri'de olsun, Konya'da olsun daha düne kadar yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen, üstelik gururla bağırlarına bastıkları Tayyip Erdoğan kardeşleri tarafından 'hain' ilan edilenler şöyle bir yutkunmuşlardır sabah sabah.
P24'ün düzenlediği seçim turunun son ayağında Kayseri, Nevşehir ve Konya'dayım. Kayseri, Gülen hareketinin en etkili olduğu kentlerden biri. Kayseri'deki yerel gazeteciler, özel okulların %60'ının Gülencilerin elinde olduğunu söylüyorlar. Melikşah Üniversitesi de Cemaat üniversitesi..Üniversitedeki binaların üzerinde kurucu hayırseverlerin isimleri yazılı dev harflerle ve pekçok Boydak soyadlı isim okuyoruz. Üniversitenin mütevelli heyetinin başkanı da bir Boydak.
Boydak Holding, mobilyadan tekstile, kimyadan demirçeliğe bir büyük üretici; İstikbal, Bellona, Hes Kablo gibi markaları tanıdık gelebilir. Kayseri Sanayi Odası başkanının soyadı da Boydak. İç Anadolu'da böylesi başka Boydaklar düşünebilirsiniz. AKP ya da buradan görüldüğü şekliyle Erdoğan-Cemaat kavgasının, yerel eğitim hayatını ve yerel ekonomiyi nasıl etkileyebileceğinin bir örneği gibi okumak lazım Boydak öyküsünü.Boydak iş yerlerinde 15 bin kişi çalışıyor. Yakın zaman önce 'olağan' vergi denetiminden geçtiler! Kayseri ve Konya'da iş dünyasının sessiz durmayı tercih etmeleri, siyasetin ticaret üzerindeki etkisini çok iyi bilmelerinden de geliyor tabii. Boydaklarla şu günler görüşmek pek mümkün değil. Sadece,son zamanlardaki gerginlikten ve kavgadan üzüntü duyduklarını ifade ediyorlar.
Tekil tekil öne çıkmak istemiyorlar belki ama Cemaate yakın iş dünyasını temsil eden Türkiye İş Adamları ve Sanayiciler Konfederasyonu TUSKON başkanı Rızanur Meral, bu ay başında verdiği mülakatta sert konuşuyor: "Baskı ve tehdit var.Ama TUSKON üyeleri buna pabuç bırakıyor mu derseniz, hiçbiri bırakmıyor". Meral'in, kendilerini yerden yere vuran siyasetçilere de, yolsuzluk iddiaları karşısında gayet alaycı sözleri var; "siyaset para kazanma, servet edinme yeri değildir" diyor ve para kazanmak isteyen siyasetçileri, eşit koşullar altında çalışmak üzere iş dünyasına davet ediyor.
Yerel iş dünyası en azından şimdilik sessiz kalmayı tercih ediyor dedik. Ama bu kavgayla ilgili olarak konuşmamayı tercih eden sadece onlar değil. AKP'nin yerel yöneticileri ve il, ilçe belediye başkan adayları da bu kavgadan uzak durmak istiyorlar. Buralarda yerel yöneticilerin ağzından, başbakandan duyduğumuz sözler çıkmıyor. Yerel partililer, 'in', 'örgüt' gibi sözcüklerden sanki biraz mahcuplar. Mitinglerde ve toplantılarda Cemaate karşı söz söylemek istemedikleri gibi, merkezden destek olmaya gelenlerin de bu şekilde konuşması tasvip edilmiyor. Keşke bu kavga hiç yaşanmamış olsa ya da 'hepsi kötü bir rüyaymış' diyebilseler herşey ne güzel olacak ! Bu hafta Kayseri'deki seçim kampanyasına destek olmak için bölgeye gelen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız bile bu hassasiyeti dikkate alarak muhtemelen, Gülen yandaşlarının hepsini aynı kefeye koymak yerine; iyiler, yani 'inanan gönüllüler' ve kötüler, yani 'üst yönetim kadrosu' ayrımına gitme gereğini duydu. Yıldız bir başka şey daha söylüyordu bu hafta verdiği bir mülakatta, "Bu mesele tam bir var olma, yok olma meselesi haline geldi. Bu yapı son on bir yılda güçlendi ve bu noktaya geldi. Bunu biz yarattık. Bu bizim hatamız oldu".
Tabii yerel muhafazakar siyaset dünyasının AKP'lileri, bu kavganın müslümanlar arasındaki bir kavga olmasından iyice rahatsızlar. Bu hiç de bir Gezi olayı değil topluca lanetleyebilecekleri.
Tabii Kayseri'nin bir evladı olarak kavgayı yatıştıramamış, tarafları iki yana çekip ayıramamış olması Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de biraz canını sıkmış olmalıdır. Sonuç olarak günün birinde yerel kanaat liderleri ile göz göze bakacak olan o, bir Kayserili olarak. Okullar açısından duyduğu kaygıyı vurguladı ama herhalde daha fazla birşey söylemesi beklendi ki TUSKON başkanından eleştirileri sertti: "Cumhurbaşkanının tüm bu hukuksuzluk karşısında sessiz kalmasını ve başında olduğu Cumhuru öksüz bırakmasını ciddi bir ızdırapla izliyoruz".
İç anadolu'nun yerel dünyasında sessiz kalmayı tercih edenler sadece yerel iş adamları ve yerel siyasetçiler de değil. Bir de konuşmayan yerel kitle var: Gülen yandaşları ve geçmişte AKP'ye oy vermiş olan ama müslümanlar arasındaki bu kavgayı onaylamayanlar, rahatsız olanlar. Cemaatin hiçbir yerde büyük bir oy tabanı olmadığı, bu hareketin sayıdan çok bir etki alanı olduğu biliniyor ama yine de 'sessiz bir dip dalgası'ndan da söz ediliyor. Bu dalganın boyutunun ne olduğunu birkaç gün içinde anlayacağız. Cemaat seçimde AKP'den sonra en güçlü partiyi destekleme eğiliminde. Kayseri ve Konya'da bundan MHP'nin yararlandığını göreceğiz.
Yıllardır iş ve siyasette ortak menfaatler etrafında tek vücut davranan kardeşlerden kimi öfkeli, Rızanur Meral gibi, "kimin saklanacak in arayacağını herkes görecek" diyor; kimi kaygılı Konya Ticaret Odası başkanı Selçuk Öztürk gibi, "Ben kardeşler arasındaki bu kavgaya çok üzülüyorum", diyor; kimi ise herşeye rağmen iyimser olmaya çalışıyor Melikşah Üniversitesinin rektörü Mahmut Dat gibi, "Demokrasiye, mükemmel demokrasiye geçmenin zaman aldığını düşünüyorum. Belki de yaşamamız gereken bu süreçten, iyi şeyler öğrenerek, güçlenerek çıkacağımızı düşünüyorum", diyor.
Kavganın nasıl seyredeceğini başbakan Erdoğan'ın, "seçimden sonra hesaplaşacağız" sözleriyle ne demek istediği belirleyecek ama en azından yerel siyasette bu kavganın kazanacak tarafı olmayacağı şimdiden o kadar belli ki.