Karar yazarı Mustafa Karaalioğlu, AKP'deki belediye başkanlarının istifalarıyla ilgili olarak, "Demokratik, hukuki ve siyasi açıdan doğrusu bütün iddiaların yargı yoluyla aklanması cihetine gitmektir. Böylelikle seçmen iradesinin tahakkuku da zarar görmemiş olacaktır. Her biri AK Parti’de önemli isimler sayılabilecek başkanların itibarı için de bu yol en makul olanıdır" dedi.
Karaalioğlu'nun "Koltuğu boşaltmanın en doğru yolu" başlığıyla yayımlanan (6 Ekim 2017) yazısı şöyle:
Bir süredir kamuoyu önünde devam etmekte olan AK Partili belediye başkanlarının görevlerinden istifa ettirilme süreci Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarıyla yeni bir boyuta geçti. Yeni boyut; bu saatten sonra istifası beklenen isimlerin koltuklarında duramayacağı anlamını taşıyor. Çünkü, Erdoğan’ın sözleri fazlasıyla açık ve yeterince de tanımlayıcıdır. Adım adım ve ayrıntılı olarak yol gösteriyor.
***
Özetle şöyle dedi:
“Biz, rutin, alışılmış, sıradan bir siyasi parti değiliz. Bizim siyasi partimiz, aynı zamanda bir davadır. Bu davaya inanmış olanlar, bu davaya gönül vermiş olanlar, gerektiğinde genel merkeze gelir istifasını teklif eder, ondan sonra da bir başka arkadaşla yola devam edilebilir. Zaten istifa eden de, partiden istifa amacıyla değil, bulunduğu makamı boşaltmak için o tür bir adım atar. İlgili başkana, istifa suretiyle o makamı boşaltmanın kendisini de bizi de sıkıntıya düşürmeyeceği anlatılabilir. Bir makama getirilirken her şey iyi güzel, ama benim metal yorgunluğu olarak dediğim durumlarda makamı boşaltılmasının istenilmesi niye yadırganıyor? Kaldı ki istifa ya da görevden ayrılma, bu davada bir sorun olarak görülmemelidir… Ama dava olarak görmez de hasbi değil hesabi davranırsan; ‘Benim şanım var şerefim var’ dersen, kusura bakma ama, partinin şerefi herkesin şerefinin şanının çok daha önündedir… 2019’un martında yerel seçimler yapılacak. Dolayısıyla biz hazırlıklar yaparak girmek durumundayız. Kaldı ki sadece bizim partimizle değil diğer siyasi partilerle ilgili de İçişleri Bakanlığımıza şikayetler geliyor.”
AK Parti’de Cumhurbaşkanı istedikten sonra görevini bırakmayacak belediye başkanı yoktur. Anlaşılan o ki böyle bir yöntem denenmedi. Bunun yerine Erdoğan, yapmak istediği şeyi kamuoyuna da mal etmek istiyor ve sürecin herkesin gözü önünde yaşanmasını tercih ediyor. Belediyelerdeki yolsuzluk ve yozlaşma da bizatihi yine kendi sözleriyle tespit edildiğine göre, arınma hamlesini de açıktan yapmayı istemiş görünüyor.
Yerel yönetimlerin AK Parti için iktidar yolunun en önemli öncü aşaması olduğu malum... Bilhassa İstanbul ve Ankara (ve mümkün olduğu kadar çok büyükşehir) hem iktidar sembolü hem de iktidarın garantisi olmayı ifade ediyor. Erdoğan’ın bu konuda hassasiyet göstermesinden tabii bir şey olamaz. Bilhassa da 2019 Kasım ayındaki Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde bu aşamayı eksiksiz geçmek zorundadır.
Ne var ki sözlerinin içinde yer alan bazı belediyelerle ilgili ‘görevi kötüye kullanma’ iddialarının, parti içi mekanizmalarla değil gerekirse yargıyla da denetlenmesi yoluna gidilmelidir. Başkanların istifa ettirilme gerekçelerinden en az birisi bu olduğuna göre, doğru olan eğer varsa bu iddiaların yargıya intikal ettirilmesidir. Sanılanın aksine bu yöntem AK Parti’ye zarar vermez bilakis güçlendirir. Hukuk mekanizması işletilmezse, belirsiz iddialarla boşalan koltukların seçim kampanyası eksik ve sorunlu başlayacaktır. Merkezi telkinle istifa ettirme muhalefet partileri için bulunmaz bir propaganda fırsatı olacaktır.
***
Demokratik, hukuki ve siyasi açıdan doğrusu bütün iddiaların yargı yoluyla aklanması cihetine gitmektir. Böylelikle seçmen iradesinin tahakkuku da zarar görmemiş olacaktır. Her biri AK Parti’de önemli isimler sayılabilecek başkanların itibarı için de bu yol en makul olanıdır. Bununla birlikte bir başkanın tercihinde elbette tek kriter yolsuzluk ya da yozlaşma değildir. Yargı yoluyla aklanmış olsa bile bir başkanı siyasi gerekçelerle yeniden aday göstermemek de partinin inisiyatifindedir.