Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, bugünkü yazısında, HDP kanadından seçimlere yönelik yapılan açıklamalar doğrultusunda, iktidar ve muhalefetin Kürt seçmene yönelik tutumu değerlendirdi.
Akademisyen Ali Kemal Özcan’ın yerel seçimlerde Abdullah Öcalan'ın mektubunu kamuoyu ile paylaşmasını hatırlattığı yazısında, şunları kaydetti:
İnsanın aklına şu gelmiyor değil: Davası ekranlarda görülen ve her önüne gelenin iddianamesine katkı sağladığı kişi olarak Selahattin Demirtaş’a Ali Kemal Özcan türü bir “eleman” gönderilip, şöyle, Millet İttifakı’nı yukardan aşağıya sıvayan bir demeç alınsa nasıl olur? Olur mu olur. Öcalan’dan mektup getiriliyor da Demirtaş’tan neden getirilmesin?
Türkiye siyaseti bu, ne verirseniz yenir. Kürtler olan biteni seyreder. Nasıl bir pazarlığın konusu olduklarını acı gülümsemelerle izler.
Bir yanda kapatma davası. Yüzlerce kişiye siyasi yasak. Bir tür kök kazıma. Sopa yani. Diğer yanda “terörist başı”ndan gelecek mektubu siyaset meydanına taşımaya kadar varan bir esneklik. Evet esneklik. Havuç yani.
-Bakın biz istersek, terörist başı siyaset meydanına mektup bile yazabilir, görüntüsü.
Havuç bizim elimizde yani.
Geçen yazdım ya, “Sokaktaki sade Kürt vatandaş böyle böyle bilinçlendiriliyor.” “terörist başı” demek de işe yarıyor, terör destekçisi suçlaması da, sandıkta bize oy vermesi de, ara sıra dövmek de, döve döve hizaya getirmek de, bazen karşı tarafa çektikleri zılgıt da…. Bunlara bakan Kürt vatandaş da, kaçınılmaz olarak samimiyet sorgulaması yapıyor… “Kürt meselesi”ne samimiyetle çözüm arandığı günlerden Makyavelizmin her davranışa damga vurduğu bu günlere. Oysa bu Makyavelist tavrın, bilinçleri zehirlediğini çok iyi anlamamız lazım. Kalıcı hasar gerçekleşiyor, kimse farkında gözükmüyor. Muhalefet de bu kıskacın içinde.
Bunlar, “Kürt politikası” diye dışarda bir yerlerde masa kurulmuşsa, -ki yüz yıldır var o masalar- onların işine yarıyor. Ne diyeyim, siyasi hesaplar her türlü sağduyuyu baskılıyor.
Yazının tamamını okumak için tıklayın.