Karar yazarı Yıldıray Oğur, bugünkü yazısında Diyarbakır izlenimlerini aktardı. Ermeni kilisesi Surp Giragos’un Hendek olayları sırasında tekrar kullanılamaz hale geldiğini ve restorasyon maliyetinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün tarafından karşılandığını yazan Oğur, şöyle devam etti: “Surp Giragos bir kez daha 8 Mayıs günü kapılarını Ermeni patriğinin ve bakanların katılacağı bir törenle açacak. Ermenistan’la değişen atmosfer olmasaydı muhtemelen böyle bir açılış da olmazdı. Zaten Diyarbakır, Türkiye’de değişen siyasi iklimin mevsim normallerinin üzerinde hissedildiği bir şehir. Türkiye’de siyasi iklimlerin değişiminin habercisi olan ilk cemreler de genelde Diyarbakır’a düşüyor.”
Şehrin gökkubbesinde pek çok öncü sözün hoş bir nida olarak kaldığını yazan Oğur, ilk akla gelenlerin; 1991’de Başbakan Demirel’in “Kürt realitesini tanıyoruz”, 1999’da Mesut Yılmaz’ın “Avrupa Birliği’nin yolu Diyarbakır’dan geçer”, 2005’de Erdoğan’ın “Kürt sorunu benim sorunum”, 2013’de Newroz mitinglerinde silahlı mücadele devrinin bittiğinin ilanı ve son olarak 2022’de Kılıçdaroğlu’nun “Demokrasinin yolu Diyarbakır’dan geçer” sözleri olduğunu aktardı.
Oğur, özellikle son 20 yılda yüzlerce Kürt sorunu ve çözüm başlıklı toplantıya ev sahipliği yapan Diyarbakır’ın içinde Kürt sorunu, barış, çözüm geçen cümle yorgunu olduğunu yazdı.
TSK’nın geçtiğimiz hafta Irak’ın kuzeyine başlattığı Pençe -Kilit Harekâtı’nın kentin pek ilgilisi çekmediğini yazan Oğur, özetle yazasına şöyle devam etti:
"Zaten Kürt meselesinde uzun süredir tartışmaların odağı şiddet değil siyaset, PKK değil HDP, Öcalan değil, Demirtaş. Şehrin elitleri artık Rojava’dan çok Cumhurbaşkanlığı seçiminde muhalefetin adayını, CHP’nin ya da DEVA’nın şehirden kimi aday göstereceğini ve tabii hapishaneden Demirtaş’ın gönderdiği mesajları konuşuyor. Hayat kendi çözüm sürecine devam ediyor Diyarbakır’da. Diyarbakır merkezli Rawest, anadilde eğitim gibi Kürtlerin taleplerine olan desteğin ve Kürt milliyetçiliğinin yükseldiğini gösteriyor. Ama artık şiddet hayatı felç eden, Kürt sorunun çözümü en acil kısmı değil artık. Kürt sorunu artık daha komplike sorunlar demek; Belediyelere şube müdürlerini bile şehir dışından bulup atayan kayyımlar, en son işadamlarına dönük yeni bir gözaltı dalgasının olduğu hukuki standartları düşük davalar, devlete iş alımlarında Kürtlerin ayrımcılık gördüğü yolunda yaygın kanaatler artık.”
Diyarbakırlıların çoğunun kayyım Vali Münir Karaloğlu’nu diğer kayyımlar sınıfına sokmadıklarını öne süren Oğur, ”Kürt kimliğine saygılı, belediye başkanı vekili sıfatını mümkün mertebe kullanmayan, iş yapan bir vali olarak iyi intibalar yaratmış. Ama şehrin ekonomisi valiliğin yatırımlarıyla düzelmeyecek kadar bozuk. Çünkü Diyarbakır artık vergi rekortmenleri listesinde en üst sıralarda sadece müteahhitlerin olduğu bir şehir değil. Artık bütün dünyaya pijamadan çikolataya kendi ürettiği ürünleri ihraç eden bir şehir. Ekonomik sorunlar sadece şehrin yoksul semtlerini değil, çözüm süreciyle motive olmuş girişimcileri de vurmuş” değerlendirmesin yaptı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve DEVA Partisi lideri Ali Babacan’ın Diyarbakır ziyareti sırasında aynı otelde kaldığını aktaran Oğur, şöyle devam etti: “Bundan altı yıl öncesine kadar çözüm sürecini yürüten aynı kabinede yer alan bakanlardan Babacan Dağkapı meydanında halka açık kalabalık bir iftardan sonra Ulucami’de teravih kıldı, çıkışında halkın ekonomiden şikâyetlerini dinledi, 75 Cadde’de gençlerle buluştu, bir köyde melelerle görüştü. Bakan Soylu’yu ise şehirde sınırlı sayıda insan ancak kapalı salonlarda görebildi. İki ziyaretin içeriği son altı yılda Türkiye’deki değişimin de özeti gibiydi. 8 Mayıs’ta Diyarbakır’a Surp Giragos Ermeni Kilisesi’nin açılışı için Ankara’dan yine bakanlar gelecek. Bu yaptıkları hayır işini tamamına erdirmek isterlerse yanlarına az sayıda güvenlik alarak birkaç saatlerini Ulucami önünde ve 75 Cadde’de geçirmeleri tavsiye edilir. Halkın bazı söyleyecekleri olabilir…”
Yazının tamamını okumak için tıklayın