Karar gazetesi yazarı İbrahim Kahveci, "Pandemi sürecinde zaten bozulan gelir dağılımı bu şekli ile daha da derinleşecek. Fakat çözüm için de elimizde imkânlar oldukça sınırlı" görüşünü savundu.
Kahveci, "Millet döviz alıyor ve tasarrufunu dövize çevirmeye devam ediyor. İyi ama kim daha çok finansal artıda. Elbette milyonerlerin oranına bakınca daha zenginler... TL yeterince cazip değil. O zaman TL’nin cazibesi artırılmalı, yani getirisi. Ya da faizi... Faiz artınca zaten geliri sınırlı ve tüketimi kredili olan alt gelir gruplarının bu imkanını da azaltacak. Ekonomiyi soğutma hamlesi geliri sınırlı kesimi kredili tüketimden caydıracak ama ya başka imkân yoksa? Büyük kısmı milyonerlerden oluşan tasarruf sahiplerinin döviz tercihi de sistemi adeta kilitliyor. Böylece fatura daha alt gelir gruplarına yükleniliyor." düşüncesin dile getirdi.
Kahveci, "Pandemi sürecinde zaten bozulan gelir dağılımı bu şekli ile daha da derinleşecek. Fakat çözüm için de elimizde imkânlar oldukça sınırlı. Yatırım güvencesi açısından ciddi sorun yaşayan, mülkiyet güvencesinde bile yatırımlarını kısan bir reel sektör ve yabancı yatırımcı durumu var. Böyle bir atmosferde tek çare finansal araçlar vasıtası ile denge kurmaya çalışmak oluyor. Tabiri caiz ise zor durumda kalanın yüksek faiz ödemesi gibi. Bugün aslında bunu teyit etmiş olacağız. Risk primi, döviz ihtiyacı, itişmeci dış politika, adaletin sorgulandığı iç politika vs vs. Kısaca yönetimsel sorunun tabelasını göreceğiz faiz oranlarında. Faizde görmezsek de döviz fiyatında göreceğiz bu yansımayı. Faiz ve döviz kıskacına girmiş olan ekonomimizde fatura maalesef yine geniş halk kitlesine, yani, alım gücü düşük alt gelir gruplarına çıkıyor. Bu bir yönetimsel tercih olduğu gibi aynı zamanda yönetimin sonucu oluşan bir açmazı da işaret ediyor. O nedenle yönetimin her ne kadar “biz bunu istemeyiz” demesi de bir şey ifade etmiyor." ifadesini kullandı.
Yazının devamı için tıklayın