Dünya

Karar Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni: Anlı şanlı aydınlarımız arasında bile İranlı mollalar gibi düşünenler var

"Koronavirüs tehdidinin Amerikan komplosu olduğuna kanaat getiren kişiler var"

27 Şubat 2020 09:22

Karar Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Kiras, Koronavirüs  (Kovid-19) tehdidine karşı Türkiye'de bazı aydınların İranlı mollalar gibi düşündüğünü dile getirdi.

Kiras, "İran’ı yöneten kadroların Koronavirüs konusundaki tutumlarına bakın. Henüz hiçbir vakanın görülmediği İngiltere’de öğrencileri kış tatilinde Kuzey İtalya’da bulunmuş olan okullar tedbir amaçlı olarak 14 günlüğüne tatil ediliyor, buna mukabil dünyada Çin’den sonra Koronavirüs salgınının en fazla etkili olduğu İran’da 'bazı şehirlerde vakit namazları bir süre camilerde cemaatle kılınmasın' önerisine mollalar tepki gösteriyor, 'tam aksine camilerde toplanıp hep beraber dua etmeliyiz' diyorlar. Bu yaklaşım yalnızca dinin yanlış yorumuyla ilgili bir mesele değil, aynı zamanda özgüven eksikliğinin ürettiği komploculuğun sebep-sonuç ilişkileri kavrayışını da bozmuş olmasıyla ilgili. Zira İran’ı yönetenler Koronavirüs’ün 'İslam rejimini yıkmak isteyen emperyalist güçlerin saldırı silahı' olduğu görüşündeler aynı zamanda." ifadesini kullandı.

Kiras yazısında şunları kaydetti: 

Türkiye’de, “sokaktaki adam”ı bırakın, anlı şanlı aydınlarımız arasında bile İranlı mollalar gibi düşünen ve Koronavirüs tehdidinin Amerikan komplosu olduğuna kanaat getiren kişiler az değil. Mamafih Türk hükümetinin ve sağlık bürokrasisinin bu husustaki politikası -yapılan bazı hatalara ve ihmallere rağmen- “nispeten gerçekçi” bir anlayışı yansıtıyorsa durumumuz İran kadar kötü değil demek mümkün.

Ancak belirli bazı konularda gösterebildiğimiz realist tutumu dış politikada, ekonomide, eğitimde ve diğer bütün alanlarda sergileyebiliyor muyuz? İşler bozulmaya yüz tutunca nerede hata yaptık, nasıl çözeriz bu sıkıntıyı mı diyoruz, yoksa hemen dış güçlerden, hainlerden vs. dem vurmaya mı başlıyoruz? Maalesef bu sorunun cevabı belli. 

Oysa “ecdat” bizim gibi yapmamış ve bugün karşımızdaki bardağın dolu tarafı, yani bir anlamda “Türkiye’nin İran olmaması” biraz da ecdat mirası bir avantajımız. 

Bizde pek de “Türk dostu” olarak tanınmayan Bernard Lewis “Bir toplumda işler ters gitmeye başladığında insanların zihninde çeşitli sorular belirebilir” diyor. “Avrupa’da dün, Ortadoğu’da ise bugün böylesi bir durumda en yaygın şekilde akla gelen soru ‘Bunu bize kim yaptı?’ sorusudur.”

Ama Osmanlılar, diyor oryantalist tarihçi, tarihlerindeki en büyük badireyle karşılaştıkları zaman farklı bir soru sordular: “Biz nerede hata yaptık?”

Lewis devamla şunu ilave ediyor: “Türkiye’de bu iki farklı soru üzerine Karlofça Antlaşmasının hemen ardından başlayan tartışma Küçük Kaynarca’dan sonra hız kazandı. Bir bakıma bugün de devam ediyor.” (Bernard Lewis, “What Went Wrong? : Western Impact and Middle Eastern Response”, Oxford University Press, 2002, sh. 22-23)

Ancak “bugün de devam eden” bu tartışmada dengenin artık “bunu bize kim yaptı” sorusu lehine değişmiş olduğu ortada. “İran olmak” istemiyorsak öncelikle bu değişimin sebepleri üzerinde kafa yormakta fayda var. 

Yazının devamı için tıklayın