Karar yazarı Akif Beki, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun gazete ziyaretini kaleme aldı. Beki, Karamollaoğlu için "Bizim bilmediğimiz bir şey biliyorlar, sıkı bir formülleri, sağlam bir planları mevcut da henüz bizden gizliyorlar gibi bir halleri var" ifadesini kullandı.
Beki'nin "Temel Bey'le iki saat ne konuştuk?" başlığıyla (31 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Merakta kalmayın; cumhurbaşkanı adaylarının kim olacağı konusunda dilinin altında bir bakla vardıysa bile çıkarmadı, bir isim açıklamadı bize.
O zaman, dün Karar’ı ziyareti sırasında, Saadet Partisi lideriyle iki saat boyunca ne mi konuştuk?
Dünya ahvalinin, ortam ve gidişatın yanı sıra tabii ki herkesin bilmek istediği şeyi... Siyasetin iktidarı muhalefetiyle kilitlendiği soruyu...
Ama Temel Karamollaoğlu yılların siyasetçisi, ne geçiştirdi ne renk verdi. İsim telaffuzu için erken olduğunu söyleyerek ketum kaldı.
Merakımızı sadece birkaç ima rüşvetiyle savuşturdu.
O imalarda nelerin saklı olduğuna gelince...
Akıllarından geçen tek aday, Abdullah Gül değil. En az üç-dört isim daha var kafalarında.
Bütün umutlarını bir kişiye bağlamış gibi durmuyorlar.
İlk tercihleri olmazsa dünyanın sonu değil. Alternatifler üzerinde şimdiden bir zihin egzersizi ve hazırlığı yaptıkları anlaşılıyor.
Çaresiz, umutsuz, seçeneksiz ve çözümsüz bir durum görmüyorlar önlerinde.
Bu süreçte tüm dikkatleri üzerlerinde toplamaktan son derece memnun Temel Bey.
Neredeyse bir ulusal direniş kahramanı gibi ilgi odağı haline geldi. Geç bulunmuş bir siyasi kurtarıcı gibi kıymete bindi. Gözler üstünde, ağzından çıkan her kelimeye kulak kesiliyor kalabalıklar.
Ve büyük bir keyifle tadını çıkarıyor görünse de bunun omuzlarına yüklediği tarihi sorumluluğun farkında...
***
Saadet’in yıldızındaki ani parlamayı nasıl analiz ediyor, Temel Bey’in popülaritesindeki konjonktürel patlamayı neye mi bağlıyorlar?
Kamuoyundaki ilgi ve teveccühün, önümüzdeki seçimleri kazandıracak bir alternatif oluşturabilecekleri beklentisine dayandığını biliyorlar, bu bir.
İkincisi de, kutuplaşmayı reddederek AK Parti-MHP ittifakına katılmamalarının bereketine veriyorlar. Yani Milli Görüş kimliğiyle ‘yerli ve milli’ diye tanımlanan siyasi kampta yer almamalarının, kimlikleri çatıştırma kurgusunu bozduğunu ve bunun da takdir topladığını düşünüyorlar.
Gayet gerçekçiler. Kendilerine yönelişin altındaki talep ve beklentiyi, siyasetteki sıkışmaya karşı bir çıkış yolu gösterebilecekleri umudu olarak somutlaştırıyorlar.
Peki altından kalkabilecekler mi derseniz...
Bizim bilmediğimiz bir şey biliyorlar, sıkı bir formülleri, sağlam bir planları mevcut da henüz bizden gizliyorlar gibi bir halleri var.
Özellikle Temel Bey’in, siyasi gerilimlerin merkezine oturmuşken sergilediği nedensiz rahatlığa, üzerindeki sinir bozucu sükunete, gerginlikten uzak güleç yüzüne, yumuşak ama kendinden fazlasıyla emin ve özgüvenli tavrına bakınca...
Ne yaptığını bilerek emin adımlarla sonuca yürüyor gibi bir izlenim ediniyorsunuz. Kararlı ve tereddütsüz...
Sanki çok parlak bir adayı varmış, aslında kapalı kapılar ardında el sıkışmışlar, karar çoktan verilmiş de... Erken doğum tehlikesi ve yıpratma saldırılarına karşı, büyüsü bozulmasın diye şimdilik sır gibi saklıyor.
Sanki zamana oynuyor ama zamanı gelinceye kadar da kamuoyunu peşine takıp sürükleyecek çıkışlarla dikkatleri oyalıyor, üzerlerindeki ilginin dağılıp kaybolmamasına çalışıyor.
Fakat izlenim hepsi; kaş göz işaretiyle, imayla bırakılan izlenimler.