Gündem

Karamollaoğlu'ndan özelleştirme tepkisi: Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır

"Erbakan hocamızın ailesi böyle bir yanlışa düşmezler diye ümit ediyorum"

28 Mart 2018 21:35

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu,  AKP'nin özelleştirme politikalarını eleştirdi.  "100 yılda yaptıklarımız 15 yılda gitti" diyen Temel Karamollaoğlu, "Artık hattı müdafaa yok sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır" dedi. 

Karamollaoğlu, Fatih Erbakan'ın AKP ve MHP'nin kurduğu 'Cumhur İttifakı'nı destekleyeceği iddiasıyla ilgili olarak "Erbakan hocamız bu partinin genel başkanı olarak vefat etti.  Erbakan hocamızın ailesi böyle bir yanlışa düşmezler diye ümit ediyorum" dedi. 

Doğan Medya Grubu'nun Demirören Holding'e satılmasıyla ilgili "Satış iddia edildiği gibi, iktidarın talimat ve baskısıyla gerçekleştiyse bize göre bunun tek bir anlamı vardır: ‘AK Parti 2019 seçimleri öncesi en büyük yatırımını yapmış demektir!’ " diyen Karamollaoğlu, "Kimse bu tabloya bakarak ümidini kaybetmesin. Karamsarlığa düşmesin. Medya padişahınsa, sosyal medya bizimdir. Hakikat, baskı ve ambargo ile gizlenemez" dedi. 

AKP'nin iktidarda olduğu 15 yılda sattığı ülke değerlerini Özelleştirme İdaresi’nin rakamlarıyla ortaya koyan Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “101 kuruluş, 10 liman, 90 elektrik santrali, 40 işletme, 11 sosyal tesis, 37 maden sahası, 3 bin 703 taşınmaz, 6 bin 808 kalem makine-teçhizat ve 155 adet isim hakkı… Ne buldularsa satmışlar. Bu satılanların içlerinde Tüpraş, Petkim, Telekom gibi Türkiye’nin en kârlı en, en stratejik kuruluşları var. 100 yılda yaptıklarımız 15 yılda gitti. Ne kadara? 60 milyar dolara… Peki, aynı 15 yılda faiz lobisine ödenen para ne kadar? 216 milyar dolar! 3.5 katı. Özelleştirme bu memlekete bir fayda vermiyor. Delik o kadar büyük ki açıkları bile kapatamıyor!” dedi.

Partisinin Ankara Balgat'taki genel merkezinde haftalık olağan basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu,  şeker fabrikalarının özelleştirilmesini eleştirerek, ‘bir an önce hatadan dönülmesi’ çağrısında bulundu.

Geçen hafta, Burdur, Isparta ve Afyon'a gerçekleştirdiği ziyaretlerden bahseden Karamollaoğlu, "15 senede bu fabrikalara tek bir çivi çakmayacaksınız. Tek bir kuruş destekte bulunmayacaksınız. Sonra da ‘şeker fabrikaları zarar ediyor’ diyeceksiniz. Kabul edilir bir durum değil. Ayrıca zarar ediyor diye bir şey gözden çıkarılacaksa ilk gözden çıkarılması gereken bu iktidarın ta kendisidir." dedi.

“Gitmediğimiz il, tutmadığımız el kalmayacak” diyen Karamollaoğlu, “Çünkü artık hattı müdafaa yok sathı müdafaa vardır. O satıh ise bütün vatandır” dedi.

"Milletin derdini değil, kendi siyasi rantını düşünen anlayış"

Satılacak 14 şeker fabrikasından birisinin de Burdur Şeker Fabrikası olduğunu hatırlatan Karamollaoğlu, şöyle devam etti: “Burdur’un ayakta kalan, üretim yapan son tesisi. Gittik, gördük; bu fabrika Burdur’un neredeyse her şeyi. Bu özelleştirme bir fabrikayı satmak değil, Burdur’un can damarını kesmek manasına gelir. İktidar diyor ki; ‘Şeker fabrikaları ülkenin üzerinde yük. Zarar ediyorlar. O yüzden satıyoruz.’ ‘El insaf’ demekten kendimizi alamıyoruz. Hayır, bu ülkenin üzerindeki asıl yük uyguladığı yanlış politikalar yüzünden iktidarın kendisidir. Bunun herkes biliyor. Milletin derdini değil, kendi siyasi rantını düşünen anlayıştır. Siz 15 senede bu fabrikalara tek bir çivi çakmayacaksınız. Tek bir kuruş destekte bulunmayacaksınız. Sonra da ‘şeker fabrikaları zarar ediyor’ diyeceksiniz. Kabul edilir bir durum değil. Ayrıca zarar ediyor diye bir şey gözden çıkarılacaksa ilk gözden çıkarılması gereken bu iktidarın ta kendisidir. AK Parti’dir. Zannediyorum ki millet de bu gerçeği gördü. Çünkü 15 yıldır ülkeye zarar ettiriyorlar. Gözüken manzara artık iktidarın milletin üzerinde bir yük olduğunu gösteriyor.”

Karamollaoğlu’nun açıklamalarından başlıklar şöyle:

"Tarım Bakanlığı'nın ne işle uğraştığı belli değil"

Peki bu kadar şeyi sattılar da ülke düze mi çıktı! Tütün üreticisi zaten bitmişti. 300 bin çiftçi zarar gördü göç etti. Şimdi pancar üreticisini tamamen bitiriyorlar. 500 bin çiftçi pancardan gelir sağlardı şu anda 125 bine düştü. Şimdi onu sıfırlamak istiyorlar. Dün patates üreticileri partimize ulaştı. 300 bin ton patates depolarda adeta çürümeyi bekliyor. Niğde ve Nevşehir’de binlerce aile patates üretiminden ekmek yiyor. Şimdi hepsi perişan. Zorlukla üretiyor ama bu sefer de ürettiğini satamıyor. Niye? Çünkü iktidarın bir üretim planlaması, bir pazar stratejisi yok da ondan. Tarım Bakanlığı ne işle uğraştığı belli olmayan bir bakanlık. Yeri geldiğinde bizim gibi o da şikayet ediyor. Ama yeri geldiğinde göğsüne madalya takmaktan da geri durmuyor. Devletin çiftçisine sahip çıkması lazım. Devlet bunun için var. Üreticisini, çiftçisini korumak için, desteklemek için var.

"Mardin'in 40 köyünde elektrik yok"

Mardin’de 40’ın üzerinde köyde elektrikler kesik. Elektrik şirketi, elektrik kullanım bedeli borcu nedeniyle kesinti uyguluyormuş. Toprak için en önemli günler. Toprak çatlamış. Su istiyor. Sulama olmadığı zaman bütün çaba boşa gidecek. Zaten zorda olan bölge ekonomisi tamamen dibe vuracak. Üretici üretemezse, ektiği tohumun semeresini alamazsa borcunu nasıl ödeyecek? Bunun çözümü gidip Çanakkale Boğazı’na köprü yapmak değil, gidip o bölgeye destek vermektir, su vermektir, elektrik vermektir. Zaten çiftçi kaderine terk edilmiş. Dünyanın en pahalı elektriğini, en pahalı tohumunu, en pahalı gübresini alıyor. Buna karşılık Hükümet kanunen zorunlu olarak vermesi gereken desteğin yarısını bile vermiyor. Peki bu çiftçi nasıl üretecek? Nasıl rekabet edecek, en önemlisi nasıl borcunu ödeyecek? Bu sorunu çözün. Bu feryada kulak verin. Vereceğiniz destek bir iktidar için lütuf değil zorunluluktur.

"Görüyorsunuz...Anlatmaya gerek yok...Nereden nereye..."

Dünyada ilk kez tuvalet ücreti üzerinden bir ekonomi analizi yapıldığına şahit oldum. Bir zamanlar 1 milyon lira varmış. Sonra 6 sıfır atılmış, 1 milyon, 1 lira olmuş. Peki, sonra ne olmuş? O zamanlar 1 milyon lirayla 78 gram et alınabiliyormuş. Şimdi 1 lira ile 25 gram! 1 milyon lira ile 680 gram süt alınabiliyormuş. Şimdi 1 lira ile 259 gram! 1 milyon lira ile 203 gram peynir alınıyormuş, şimdi 1 lira ile 43 gram! 1 milyon lira ile 10 adet yumurta alınıyormuş, şimdi 1 lira ile 2 adet! 1 milyon lira ile 406 gram nohut alınıyormuş, şimdi 1 lira ile 79 gram! Görüyorsunuz… Anlatmaya gerek yok… Nereden nereye… Çay simit hesabı yaparak iktidara gelmişlerdi. Şimdi yaptıkları hesap gideceklerinin habercisidir. Bu pilin bittiğinin göstergesidir. Hâlâ parayı toprağa gömüyorlar.

"Türkiye’de 4 gençten biri işsiz"

Tiyatrolarla gündemi değiştiremezsiniz. Bugün konuşulması gereken, tuvaletlerin 1 lira olması değil, doların 4 liraya, Avro’nun 5 liraya, benzinin 6 liraya çıkmasıdır. Dolarda yaşanan 1 kuruşluk artış Türkiye’nin dış borcunun 4,2 milyar lira atmasına sebep oluyor. Son 10 gündeki artışın Türkiye’ye maliyeti, sadece dış borçta; 42 milyar lira. Son iki yılda Türk lirası dolar karşısında yüzde 87 değer kaybetmiş. Ama ilgili bakana bakarsak; ‘Türk lirası değer kaybetmiyormuş. Dolar değer kazanıyormuş’ Ha kel Hasan, ha Hasan kel… Böyle mantık olmaz. Bu anlayış ile ülke ekonomisi düze çıkamaz. Türkiye’de 4 gençten biri işsiz. Resmen 3.5 milyon genç işsiz var. Fiilen bu rakam aslında 5-6 milyon civarı. Üniversite mezunu işsizlerin sayısı 1 milyonu aşmış durumda.

"Hukukta küme düştük AVM'de şampiyonuz"

Hukukta, adalette, yolsuzlukta, yoksullukta, sanayileşmede küme düşen Türkiye, ne hikmetse AVM’de dünya şampiyonu! Türkiye’deki toplam AVM sayısı ise 401. Ankara’da 39, İstanbul’da 114 AVM var. Esnaf ve Sanatkârlar odasının verilerine göre üç yıl içinde; Ankara’daki AVM sayısı 47’ye, İstanbul’daki 136’ya, Türkiye genelindeki 445’e çıkacak. Bunu niye söylüyorum… Eğer siz Türkiye’yi AVM’lerle donatacağınıza, fabrikalarla donatmayı seçseydiniz, tüketim ekonomisi yerine üretim ekonomisini tercih etseydiniz, örneğin şeker fabrikalarını haraç-mezaç satmak yerine destekleyip, teşvik etseydiniz; Bugün bu gençlerimize ‘iş yok kardeşim, başınızın çaresine bakın’ demek zorunda kalmazdınız.

"Medya padişahınsa sosyal medya bizimdir"

(Doğan Medya Grubu’nun el değiştirmesine ilişkin) Güncel tartışmalardan birisi de, medyadaki tekelleşme iddialarıdır. Bu satışın gerekçesi nedir? Bu büyük alımın bir kamu bankasından sağlanacak kredi ile gerçekleştirileceği doğru mudur? Ama bu yaklaşım Türkiye’de medyanın üzerinde bir baskı amacı güdüyorsa hem medyaya hem de iktidara yazık olur. AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılında Türkiye, basın özgürlüğü sıralamasında 99’uncu sıradaydı. 2017 yılına gelindiğinde 155’inci sıraya geriledi. 2018’de, bu satışla birlikte şüphesiz ki bu sıralama çok daha kötüleşecektir. Eğer bu satış iddia edildiği gibi, iktidarın talimat ve baskısıyla gerçekleştiyse bize göre bunun tek bir anlamı vardır: ‘AK Parti 2019 seçimleri öncesi en büyük yatırımını yapmış demektir!’ Ama kimse bu tabloya bakarak ümidini kaybetmesin. Karamsarlığa düşmesin. Medya padişahınsa, sosyal medya bizimdir. Hakikat, baskı ve ambargo ile gizlenemez.

"Erbakan ailesi yanlışa düşmez diye ümit ediyorum"

(Fatih Erbakan’ın AK Parti-MHP ittifakına dahil olacağı yönündeki bir soruya yanıt olarak.) Böyle bir yanlışa düşmezler diye ümit ediyorum. Ama herkesin iradesi var. Erbakan hocamız bu partinin genel başkanı olarak vefat etti. Ailesi de bunu dikkate alır diye düşünüyorum.

"Ümit, aç tavuğun idealidir"

(Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Güneydoğu’da oylarımız katlanacak’ açıklamalarına da ilişkin) Ümit aç tavuğun idealidir. Her zaman ümit var olacaksınız. Ama bunu sık sık tekrarlamaları orda bir soru işaretinin olduğunu delildir diye düşünüyorum.