Ahmet Küçük
[email protected]
www.twitter.com/kucukxahmet
“Aldım, verdim. Ben seni yendim.”
Bu tekerlemeyi mutlaka bilen vardır. Hatta, belki bu tekerlemeyi bilecek son nesil de bizleriz.
Bilmeyenler için kısaca anlatalım:
Mahallede bir top ve 8-10 çocuk biraraya gelirse mutlaka futbol oynanırdı. Biri topun sahibi, diğeri de bu çocukların ya en büyüğü, ya da “güçlüsü” karşı karşıya geçer ve takım arkadaşlarını seçerlerdi.
Bir adım diğer adımın hemen önüne atılarak, her iki çocuk birbirine yaklaşırdı. Ve en son kimin ayağı diğerinin ayağının üstüne basarsa, ilk tercih hakkı onun olurdu.
Şimdi bunu niye anlattın, diyenler olacaktır.
Karabükspor-Galatasaray maçının aslında ilk yarı özeti de bu çünkü. Her iki takımda karşılıklı hatalar, karşılıklı pozisyonsuzluklar ve karşılıklı futbolsuzluklar içinde geçirdi ilk yarıyı.
Ne Karabük, ne de Galatasaray gol atmak için çabalamadı. Baskı yapmadı. Kısaca hiçbir şey de olmadı.
Eminim Real Madrid maçında oynan futbolu gören hiçbir Galatasaraylı bu futboldan zevk almadı. Belki ekranlarının karşısında da uyuyakaldılar.
***
Maçın ikinci yarısı ilk yarıya oranla daha hareketli geçti. Real Madrid maçındaki gibi formun bekli de yüzde 20’sini kullanan Galatasaray, ikinci yarının ilk 10 dakikası içerisinde golü buldu.
Bundan sonra da fazla anlatılacak pek bir şey yok. Karşılıklı birkaç atak, faul, korner…
Böyle bir futbol izlememizin birkaç nedeni var.
Öncelikle Salı günü Real Madrid maçının yorgunluğu hala var.
İkinci önemli nedeni ise birkaç hafta sonra Galatasaray Kadıköy’de Fenerbahçe’yle karşılaşacak. Bu maçta kaybedilecek puanlar şampiyonluğu da kaybetme riskini beraberinde getirebilirdi.
Dolayısıyla Galatasaray golü attıktan sonra, kaleden uzak ve sakin bir oyun oynamayı; hem dinlenmeyi, hem yorulmamayı, hem de puan kaybetmeyerek Kadıköy'e avantajlı gitmeyi tercih etti.
Galatasaray akıllıca ama sıkıcı bir futbolla 59 puanla haftayı kapattı.
Artık gözler yarınki Fenerbahçe’nin Eskişehirspor maçında…