Gündem

'Kanal İstanbul' için Ekrem İmamoğlu'na açık mektup

"'Asrın davası' olarak adlandırılabilecek bu davanın etkisi çok büyük olacaktır"

10 Şubat 2020 22:10

İzmir Barosu'nda görev yapan Avukat Arif Ali Cangı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na Kanal İstanbul projesiyle ilgili açık mektup yazdı. Cangı, mektubunda İmamoğlu'na Kanal İstanbul'a ilişkin 'ÇED olumlu' raporunun duyurulmasının ardından 30 gün geçmeden dava açılması önerisinde bulunarak davanın tek dilekçe ile açılması gerektiğine değindi. 

Cengi'nin İmamoğlu'na yazdığı mektubun tamamı şöyle:

Sayın Başkan;

Öncelikle kendimi kısaca tanıtmak istiyorum; yaklaşık 27 yıldan bu yana İzmir Barosu’na kayıtlı serbest avukatlık yapan bir kişiyim. Avukatlık stajı döneminden bu yana, doğal ve kültürel varlıkların korunması, Anayasa’nın 56.maddesinde ve Türkiye’nin imzaladığı uluslararası koruma sözleşmelerinde güvence altına alınan sağlıklı çevrede yaşama hakkının sağlanması için çalışma yapan bir avukatım. Bu uğraşlarım, profesyonel avukatlık faaliyetlerimin dışında, dünyanın geleceği, bugünkü ve gelecek kuşakların yaşama haklarının korunması amacıyla bir yurttaş, ekolojik krizlerin yaşandığı dönemde yaşayan bir insan olmanın sorumluluğuyla yaptığım çalışmalardır.

Bu mektubu size, bir yıkım projesi olan 'Kanal İstanbul' projesine verilen 17.01.2020 tarihli ÇED olumlu kararına karşı yürütülecek hukuki mücadelenin yol ve yönetmeleri konusunda öneride bulunmak için yazıyorum.

Tarafınızdan bizzat  yapılan açıklamalar ile  İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı tutum itibariyle söz konusu projenin bir 'yıkım projesi' olduğu konusunda hem fikir olduğumuzu görülmektedir.  Diğer yandan projeye nitel ve nicel anlamda ciddi toplumsal itiraz olduğu da ortadadır. Bir ekoloji meselesine karşı bu şekilde toplumun her kesiminin ortaklaşması ender olan bir olaydır. Bu haliyle yürütülecek çalışmaların, yaşamın savunulması ve korunması, demokrasi sorunlarının aşılması yolunda 'Kanal İstanbul projesini de aşan'  sonuçlar doğurma şansı bulunmaktadır.

Bilindiği gibi İstanbul ili, Küçükçekmece, Avcılar, Arnavutköy, Başakşehir ilçesi, İstanbul Avrupa Yakası mevkiinde T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan Kanal İstanbul (kıyı yapıları [yat limanları, konteyner limanları ve lojistik merkezler], denizden alan kazanımı, dip taraması, beton santralleri dâhil) projesi ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik  Bakanlığına sunulan ÇED raporu,  İnceleme Değerlendirme Komisyonu tarafından incelenmiş, değerlendirilmiş ve Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) olumlu kararı verilmiştir.

Yine bilindiği üzere; 2 Ocak 2020 tarihinde sona eren itiraz süresi içinde nihai ÇED raporuna yüzlerce tüzel kişilik, binlerce yurttaş itiraz etmiş olmasına karşın 15 gün gibi kısa bir süre içinde  itirazlar hiç dikkate alınmadan 17 Ocak 2020 tarihinde ÇED olumlu kararı verildiği duyurulmuştur. 

Projeye ilişkin imar planı değişikliği henüz kesinleşmeden, ÇED raporu hakkında, olağanüstü hızla ve özensizce 'olumlu' karar verilmiş olunması  son olarak da Ulaştırma Bakanı sayın Mehmet Cahit Turhan’ın 'Kanal İstanbul ihalesinin bu yıl yapılacağını ve yıl içinde ilk kazmanın vurulacağı'nı söylemesi, merkezi yönetim tarafından işin oldu bittiye getirilmeye çalışılacağını göstermektedir.

Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan sağlıklı ve dengeli çevrede yaşama hakkının sağlanabilmesinin üç temel unsuru bulunmaktadır. Bunlar; bilgi edinme, karar süreçlerine katılım ve adalete erişim hakkıdır. Kanal İstanbul projesinde şimdiye kadar bilgi edinme hakkı ve karar süreçlerine katılım hakkının gereklerinin yerine getirilmediği ortadır, son aşama olan adalete erişim hakkını da etkisiz hale getirme çabalarını gözlemliyoruz. Dolayısıyla dava sürecinin 'yargıya müdahaleleri önleyecek güçte ve nitelikte' yürütülmesinin gerekliliği ortadadır.

Bu kapsamda aşağıdaki önerilerimi ilginize ve değerlendirmelerinize sunuyorum;

Davanın, ÇED olumlu kararının duyurusunun yapıldığı 17 Ocak 2020 tarihinden itibaren 30 günlük süre geçirilmeden (17 Şubat 2020 Pazartesi) açılması,

Davanın, ilk sırada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı olmak üzere projeden etkilenecek ilçe belediye başkanlıkları, projeye karşı çıkan TMMOB ve bağlı odalar, TBB ve barolar, TTB ve tabip odaları, siyasi partiler, sendikalar, dernekler ve diğer tüzel kişiler ile itiraz eden binlerce yurttaşın davacı olacağı tek dava dilekçesi ile açılması,

Bu işin koordinasyonun İstanbul Büyükşehir Belediye'si tarafından yapılması, oluşturulacak bilim ve hukuk komisyonu ile önümüzdeki hafta içi ve hafta sonu dava dosyasının hazırlanması. Buna hazır çok sayıda akademik oda, baro, bilim insanı ve avukatlar mevcuttur, Başkanlığınız tarafından bir çağrı yapılması yeterli olacaktır.

Sayın Başkan;

Yüzlerce kurum ve yüz binleri ulaşan yurttaşla açılacak, 'asrın davası' olarak adlandırılabilecek bu davanın etkisi çok büyük olacaktır.

31 Mart ve 23 Haziran 2019 tarihinde yapılan seçimler sonucundaki ortak demokrasi kazanımının üstüne, bu kez İstanbul’un doğası ve geleceğine dair çok önemli yaşamsal bir kazanım şansı daha yakalanmış olacaktır. Bunun yaratacağı, toplumsal moral ve enerji, “Kanal İstanbul” sorununun yanı sıra, diğer sorunlarımızın da  hukuk güvenliği ve demokratik  yöntemlerle çözümünün kapısını aralayabilecektir.

 Bu tarihi fırsatın kaçırılmaması gerektiğini düşünüyorum.

 Sunduğum düşünce ve önerilerimin değerlendirilmesini diliyor, saygılar sunuyorum.