Gündem

'Kalmak ikmali olmayacak sınava dönüştü'

Toker: 'Gönül bağı' ile 'heves' gittiğinde, kalmak, razı olmak anlamına geliyor…

20 Temmuz 2013 14:39

Akşam gazetesinden ayrılan köşe yazarı Çiğdem Toker, bugün bir veda yazısı yayımladı. Yazılarını Kasım 2009'dan beri Akşam gazetesinde kaleme alan Toker, veda yazısında "tek üzüntümün Ankara büromuzdaki çalışma arkadaşlarımdan ayrılmak olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum" dedi.

Çiğdem Toker'in Akşam gazetesinde yayımlanan "Hoşça Kalın" başlıklı veda yazısı şöyle:

 

Seyyan Hanım’ı, Turgut Uyar’ı, Buika’yı ve Metin Altıok’u en sona bıraktım.

Odanın resim asmaya en uygun köşesine sığdırabildiğim siyah-beyaz 14 küçük çerçeveyi; çivilerinden tek tek çıkarır; ışık ile zamanın duvarda köşe kapmaca oynarken bıraktığı izlere bakarken, ne kadar şanslı olduğumu düşündüm.

İlk gençlik yıllarımdan bu yana dünyamı zenginleştiren özel insanların, ruhumda usul usul inşa ettiği dayanıklılığı çok güçlü hissettim.

Sesi, sözü ve şiirleriyle hayata hediye gibi inmiş sanatçılar değil sadece.

Doğru zamanda doğru kapıları açan, içimizdeki enerjinin, üretkenliğin, işe yarama duygusunun ortaya çıkmasına vesile olmuş; o özel insanların tamamından bahsediyorum.

Odamı toplarken, o özel insanların tümüne karşı taşıdığım gönül borcundan bir kez daha hoşnutluk duydum.

 

Sihirli sözcükler

 

Dile gelsin ya da gelmesin, her insanın hayatına yön veren, sihirli etkiler yaratan sözcükler var…

Benimkiler; gönül bağı ile heves.

Şairin “kırk şair olsam yazamam bir hevesi” dediği o halin, iyi yapılan bütün işlerin temeli olduğunu biliyorum. Hevesle yapılan bir işi sürdürebilmenin yegâne şartının ise gönül bağı olduğunu...

Şu ya da bu sebeple, biri eksik kalınca, yapılan işin mecburiyete dönüştüğünü de...  Kasım 2009’da adım attığım AKŞAM’da, ilk günden itibaren, heves ve gönül bağıyla gazetecilik yaptım. Bunun ne kadar büyük bir zihinsel konfor anlamına geldiğini, bilen biliyor. 

Kişisel tarihimdeki bu iki sihirli kavramı sürekli kılan, gazeteciliğe kırgın olduğum bir dönemde “Hadi” diye AKŞAM’a davet eden İsmail Küçükkaya’ya çok teşekkür ediyorum.

Elbette ki yalnızca kendim için değil.

Onun; habercilik heyecanı ile doğasındaki pozitif enerjiyi bu kadar sağlam bağlarla iç içe geçirmiş olması, hepimiz için, zor koşullara ve sıkıntılı süreçlere dayanma gücü sağladı.

 

Zor olan

 

Hayat sınar; bazen zor olan gitmek değil, kalmaktır.
AKŞAM’da herkesin bildiği ve izlediği süreçle birlikte; benim için “kalmak”, ikmali olmayacak sınava dönüştü.
Zira içi hayatla doldurulmuş “gönül bağı” ile “heves” gittiğinde, kalmak, razı olmak anlamına geliyor…

Hem bu hissiyatımı; hem de bir gazetenin Ankara Temsilciliği görevinin, “özel” bir konum olduğunu, Genel Yayın Yönetmeni Sayın Mehmet Ocaktan’a aktardım.
“Birlikte çalışma” önerisine teşekkür ederek, bu dileğin neden sürdürülebilir olmadığına dair düşüncelerimi paylaştım.

AKŞAM yolculuğum sona erdi.

Bu son yazıyla veda ederken; tek üzüntümün Ankara büromuzdaki çalışma arkadaşlarımdan ayrılmak olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Teşekkürün büyüğünü, ender rastlanan özverileriyle onlar hak ediyor.
Başka bir yolculukta buluşmak üzere, şimdilik hoşça kalın.