Gündem

Kaldırılmaları için elimden geleni yaptım ama...

Basın Konseyi Başkanı Birgit, Cumhurbaşkanı Gül'ün özel yetkili mahkemelerle ilgili görüşlerini aktardı

12 Mart 2011 02:00

T24- Cumhuriyet yazarı Orhan Birgit, Basın Konseyi Başkanı olduktan sonra kendisini tebrik eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü konsey üyeleriyle birlikte ziyaretine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Birgit, ziyarette gündeme gelen özel yetkili mahkemelerle ilgili olarak Cumhurbaşkanı Gül'ün Başbakan olduğu dönemde kaldırılmaları için çalıştığını söylediğini aktardı.

Birgit'in Cumhuriyet gazetesinde bugün (11 Mart 2011)  yayımlanan "Başkentten intibalar" başlıklı yazısı şöyle:




'Başkent'ten intibalar'




İstanbullu bir gazetecinin, arada bir de olsa “dersaadet”i bırakıp başkent Ankara’ya da gitmesi ve giderek daha kızışmakta olan siyasetin havasını almak istemesi gerekiyor.

 

Beni, bu kez başkent yolculuğuna çıkaran asıl neden, mesleksel şapkamın yani Basın Konseyi Başkanlığımın verdiği bir yükümlülük oldu.

 

Sevgili Oktay Ekşi, 12 Haziran seçimleri için Konsey başkanlığını benim omuzlarıma yükleyince, birçok kişiden aldığım kutlama mesajları içinde Sayın Cumhurbaşkanı’nki, içeriği bakımından da bende ve Konsey Yüksek Kurul üyelerinde olumlu etki yapmakla kalmadı, bu hafta başında sayıları 66’yı bulan tutuklu gazetecilerin sesini devletin doruğuna da duyurma olanağını sağlamış oldu.

 

Çankaya’nın bu isteği olumlu karşılamasından sonra cuma günü 11 kişilik bir heyet ile Sayın Gül’ü ziyaret ederek 50 dakika süren bir görüşme gerçekleştirdik.

 

Ev sahibimiz, konuşmalarımızın önemli bir kesimi için yazılmama kaydını koyduğu için, o kurala elbette uyacağım. Ama doruktaki havayı ve edindiğim algıları anlatmaktan vazgeçmeyi de düşünmediğimi söylemek istiyorum.

 

Sayın Cumhurbaşkanı’na, ziyaret sırasında neler söyleyeceğim, ambargolu olarak Basın Konseyi’nin internet sitesinde de yayımlanmıştı. Ev sahibimiz orada açıkladığım kaygılara, yani iletişim özgürlüğünün sınırlandırılmasına “hayır” demedi. Tam aksine gelişmekte olan her ülke gibi bizim de bazı sorunların çözümünün soğukkanlılık ile sağlanmasında birleşmemizi istedi.

 

Özellikle gazetecilerin özel yetkili mahkemelerde ve birer terör suçu şüphelisi olarak yargılanmasına karşı çıktığımızı kendisine yansıtan avukat Turgut Kazan’a verdiği yanıt ilginç olduğu kadar şaşırtıcıydı da.

 

Sayın Erdoğan’ın milletvekili seçilmesini önleyen antidemokratik hükümler temizlenmeden önce, AKP iktidarı adına hükümet kurma görevi kendisine verilerek Başbakan olduğu zaman, gerçekleştirmek istediği işlerin ilk sıralarında bu özel mahkemelerin kaldırılması geliyormuş. Başbakan Gül, bu konuda düğmeye basılmasını bürokratlarından isteyince, o dönemde yüksek yargıda görev yüklenmiş bazı “zevat” apar topar Başbakanlık’a gelmiş ve o mahkemelerin yararından söz ederek caydırıcılık işlevini yerine getirmişler.

 

Öylelikle o gün yakalanan fırsat, ne yazık ki kuş olmuş kaçmış. Bu içten itirafın, aynı mahkemelerin bugün sayıları daha da artarak, özellikle Silivri’de yığınak yapmış olmalarının, dahası tutukluluğa karşı itirazları genellikle 1’e karşı 2 oy ile reddetmelerinin elbette mazereti olarak karşımıza çıkmadığını söylemeliyim. Amacım yakın tarihimizdeki bir sayfanın ortaya çıkmasına yardımcı olmayı sağlamaktır.

 

Bu özel mahkemelerin, 12 Mart ve 12 Eylül gibi darbe dönemlerinin sıkıyönetim mahkemelerinden farksız olduğunu söyleyen avukat Turgut Kazan’a Cumhurbaşkanı ne öyledir diye destek verdi ne de hayır onlar bağımsız yargı organlarıdır türünden bizler için masal olarak algılanacak bir yöntem kullandı.

 

Anlamlı bir yüz ifadesi ile sustu ve biraz yukarıda da anlattığım gibi “bazı sorunlarımızın çözümünde soğukkanlı bir birliktelik” istedi.

 

Çankaya’dan ellerimiz bomboş döndüğümüzü söylemek o günün gerçeğini tamamen inkâr olur. Ne Nedim Şener, ne Ahmet hele hele ne de Mustafa Balbay’ı zulümhanelerinden alıp evlerine götürmeyi başarabildik. Ama Sayın Gül’ün makamındayken kapattığımız cep telefonlarına konutun vestiyerinde paltolarımızı alırken düşen son dakika mesajı, gazeteci kimliği taşıyan bir tacizcinin, Hüseyin Üzmez’in özgürlüğüne kavuşmuş olduğunu duyuruyordu.