Gündem

Kadir Topbaş: Belediyedeki iki hain beni sırtımdan bıçakladı

"Whatsapp’tan deşifre olunca kaçıyor, sonra emniyet gözaltına alıyor"

28 Temmuz 2016 15:55

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi sırasında cuntacı askerlerle iş birliği yapan belediye çalışanlarıyla ilgili olarak, "İşin en ilginç yanı asker görümündeki teröristler def edildikten ve emniyetin olaya el koymasından sonra kendisi genel sekreterin yanına gelip oturuyor ve çay içiyor. Whatsapp’tan deşifre olunca kaçıyor. Sonra emniyet gözaltına alıyor. Bu iki hain maalesef beni sırtımdan bıçakladı" dedi.

Belediyede 309 kişinin işine son verildiğini aktaran Topbaş, "Çok hassas bir tarama yaptırıyoruz. 309 kişinin ilişiği kesildi. Diğerleri devam ediyor, edecek.Yargısız infaz yapmamamız, adil olmamız lazım. Bize gelen 600’ün üzerinde ihbar var. Maalesef böyle günlerde aralarında husumet olanlar da birbirlerini ihbar ediyor. Dikkat ediyoruz. Suçlu olan hesabını verecek ama kurunun yanında yaş yanmamalı" diye konuştu.

Posta'dan Alev Gürsoy Cimin'e konuşan Kadir Topbaş'ın açıklamaları şöyle:

O korkunç geceyle başlamak istiyorum. Yurt dışındaydınız. Olayı nasıl öğrendiniz ve ne hissettiniz?

Dünya Belediyeler Birliği Başkanı olarak uluslararası ölçekte bazı programlarda zaman zaman olmam gerekiyor. Birleşmiş Milletler’de ana konuşmacı olarak bir oturuma davet edildim. Sayın Cumhurbaşkanımıza da önceden bilgi verdim. Korkunç haberi yurt dışındayken aldım. Doğru olup olmadığını anlamak için hemen genel sekreterimi aradım. Bir kaos vardı ama henüz net bir şey söyleyemiyordu. Önce teröristlere karşı askeri bir harekât gibi algıladık. Yoğun şekilde bazı yerleri aradım, ulaşamadım. Ama genel sekterimle sürekli konuştum. Gelişmeleri gördükçe telefonla yönetmeye başladım.

 12 saat telefonda kaldığınız söyleniyor, doğru mu? 

Evet, doğru. Telefon bir saniye elimden düşmedi. Sadece basın müşavirimizle 4.5 saat konuştuk. Olay netleşmeye başladığında Büyükşehir’in tüm araç gereçlerini, iş makinelerini harekete geçirdik. İstanbul’da üç noktada; Köprü, Çengelköy ve Büyükşehir Belediyesi önünde ciddi sıkıntı yaşandı.

Belediyemizin önünde 17 şehit, 50’ye yakın gazi var. İlk harekât Emniyet Müdürlüğü’nde başladı. Emniyet gücü etkisiz hale getirmek istendiği için vatandaşlar oraya geçti. Darbeciler orada muaffak olamadılar. Daha sonra İstanbul’un simgesi belediyemize, AKOM’a, lojistik merkezimize ve valiliğe girildi. Belediyemize halkımızın yoğun şekilde gelmeye başladığı anlarda genel sekreterim dışarıdaydı.

Telefonda sürekli bana bilgi veriyordu. “Polis çağırdık geliyor ama halkımız da içeriye girmek istiyor” dedi. Ben de “Sakın içeri girmesinler. Bunlar halkın üzerine ateş açar” dedim. Sonra tekrar konuştuğumuzda “Evet ateş açmaya başladılar ve vuruyorlar” dedi.

"Böyle bir alçaklığı kimse tahmin etmedi"

O anda neler hissettiniz?

Hissetmedim adeta yaşadım. O kurşunlar yüreğime saplandı. Orada olmayı o kadar çok istedim ki anlatamam. Darbeciler programlarını yaparken kimin nerede olduğunu hesaplamışlar. Büyükşehir Belediyesi’ne 42 asker, 3 rütbeli gelmiş. İlk gelişlerinde güvenlik görevlilerimiz bir ihbar alındığını zannetti. Böyle bir alçaklığı kimse tahmin edemedi. Türkiye tarihinde ihtilaller, düşman işgalleri görüldü ama bu denli halkın üzerine ateş açılmadı. Uçaklarla, tanklarla, toplarla, mermilerle canımıza ve vatanımıza kastettiler. Halkın karşı duruşu müthişti, gerçek bir halk hareketiydi. Bu yüzyılda bu gücün karşısında hiçbir şeyin duramayacağını gösterdiler. FETÖ teröristleri bu yoğun halk kitlesini görünce endişelendi ve başarılı olamayacaklarını anladılar.

O anlarda Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşme imkanınız oldu mu?

Yurt dışında olmadı. Ama geldiğim gün önce telefonla ardından yüz yüze görüştüm. Bence gecenin iki kahramanı var. Biri kesinlikle Cumhurbaşkanımız. O gece bu ülkenin gerçek liderliğini gösterdi. Ateşin içine indi, canını hiç düşünmedi. İkinci kahraman da halkımız. Gittiğim şehit ve gazi evlerinde, hastanelerde, “Cumhurbaşkanımızın çağrısı olmasaydı sokağa çıkmazdık” diyorlar. Halk canını dişine taktı, kahramanlık destanı yazdı.

Cumhurbaşkanı görüşmenizde size ne söyledi?

Durum değerlendirmesi yaptık. Şehit cenazesine yurt dışında olduğum için katılamamıştım. “Gözler seni aradı, burada olmalıydın” dedi. Ama biliyorsunuz tüm seferler iptal edilmişti, hava sahası kapalıydı. Amerika, Türkiye uçuşlarını kapattığı için aktarmalı ve gecikmeli geldik.

"Tereddüt etmeden sokağa çıkardım"

Burada olsaydınız ne yapardınız, sokağa çıkar mıydınız? 

Kesinlikle sokağa çıkardım. Belediyemin önünde olurdum. İlahi takdir neyse onu yaşardık. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi zaten kefenimizle dolaşıyoruz. Korkuya pabuç bırakacak durumumuz yok. Gerçek hizmet verenlerin bu anlayışta olması gerekiyor. Yoksa buralar protokolyerleri değil. Her şeyi adım adım görmek ve takip etmek istersiniz.

Yurt dışındayken oradaki insanlara ne söylediniz? 

Herkes olanları merak ediyordu. Ben hiçbir şey olmayacağını, Türkiye’nin bunun üstesinden geleceğini söyledim. Buradan da Dünya Belediyeler Birliği Başkanı olarak tüm dünya belediyelerine mektup gönderdim. “FETÖ’nün teröristlerince yapılan bu ve buna benzer olaylar sizin ülkenizde de olabilir” diye uyardım. Milletimizin direnişini insanların akılları almadı. Bir insan tankın altına yatacak, ülkesi için mermilerin önüne geçecek. Bunun başka ülkede örneği yok. İki kahraman var Sayın Cumhurbaşkanımız ve milletimiz.

"Belediyede 309 kişinin görevine son verdik"

Kamu kurumlarında FETÖ’cüler ya da bağlantılı olduğu tespit edilen kişiler görevden alınıyor. Gözaltılar devam ediyor. Belediyede şu anda kaç kişi görevden uzaklaştırıldı?

Çok hassas bir tarama yaptırıyoruz. 309 kişinin ilişiği kesildi. Diğerleri devam ediyor, edecek.Yargısız infaz yapmamamız, adil olmamız lazım. Bize gelen 600’ün üzerinde ihbar var. Maalesef böyle günlerde aralarında husumet olanlar da birbirlerini ihbar ediyor. Dikkat ediyoruz. Suçlu olan hesabını verecek ama kurunun yanında yaş yanmamalı.

"1 ay önce keşif için albayı getirmiş"

Belediye içinden de askerlerle işbirliği yapan personelin olduğu ortaya çıktı. Kendinizi ihanete uğramış hissediyor musunuz? 

Darbecilerle temas kuran Mehmet Tunç diye bir hain. Sivil savunma genel sekteriydi. Sayın Cumhurbaşkanımızın belediye başkanlığı döneminden bu yana bizimle çalışıyordu. Bilgisi, tecrübesi var diye tuttuğumuz, güya bize saygılı olduğunu zannettiğimiz bir adam, ama hain. Kamera kayıtlarında askerleri belediye önünde karşılıyor, içeri alıyor. Güvenlik görevlilerimizi, askeri içeri almaları için ikna etmeye çalışıyor.

Olaydan bir ay önce de bir albaya buraları gezdiriyor, AKOM’a (Afet Koordinasyon Merkezi) bile götürüyor. Whatsapp’tan yazışmaları da deşifre oldu. Yazışmalarda “Size belediyeyi teslim edeceğim. Bana bir şey yapmayın” diyor. Bu hainin oğlu da (Ömer Tunç) Eyüp’teki lojistik merkezde müdürlük yapıyor. Günde 300 bin kişiye yemek yapılıyor burada.

O gün 10 bin kişilik yemek siparişi verdiriyorlar. Ve işin en ilginç yanı asker görümündeki teröristler def edildikten ve emniyetin olaya el koymasından sonra kendisi genel sekreterin yanına gelip oturuyor ve çay içiyor. Whatsapp’tan deşifre olunca kaçıyor. Sonra emniyet gözaltına alıyor. Bu iki hain maalesef beni sırtımdan bıçakladı.

Demokrasi nöbetlerini görünce ne hissediyorsunuz? 

Muhteşem bir tablo. Günde neredeyse 5 meydan geziyoruz. Sabahlara kadar hep halklayız. İnsanların bu heyecanı bitmez, dinmez. İnsanlar Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘Bu iş tamamdır’ demesini bekliyorlar.