Uzmanlar, TBMM’ye sunulması beklenen 100 maddelik torba yasa içerisinde bulunan bazı cinsel suçlara yönelik cezaların artırılmasının yeterli olmayacağını savundu. 2005 yılında cezaların artırılmasının önlem olmadığını işaret eden uzmanlar, cezaların uygulanmasına dikkat çekti.
Emel Armutçu’nun Hürriyet’teki haberine göre, kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve cinsel istismar suçlarının artırılması için yapılan değişiklikler torba yasa ise Meclis’e gelecek. Ancak uzmanlar ceza artırımın suçları önlemede ne kadar yararlı olacağı konusunda şüpheli.
Uygulanmadıkça ceza artsa ne olur
100 maddelik torba tasarı içerisinde yer alan 4 madde bazı cinsel suçlara verilen cezaları ağırlaştırmakla yetiniyor. Oysa geçmiş tecrübeler gösteriyor ki adalet sisteminde yaşanan sorun, cezaların az olmasından değil, yasaların etkili uygulanmamasından kaynaklanıyor.
“Son zamanlarda artan” demek alışkanlık olmuş, oysa ki çok uzun süredir ürkütücü boyutlarda gerçekleşmeye devam eden kadın ve çocuklara yönelik cinsel saldırılar, hükümeti bu konuda bir adım atmaya itti. Adım atmak denince de siyasilerin aklına ilk gelen eylemlerden biri olan “cezaları artırma”, meclisin gündeminde şu sıralar.
Torbadaki 4 madde
TBMM, Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı 100 maddelik son torba tasarıyla, Yargıtay’ın yeniden yapılandırılması, uyuşturucu kullananların daha ağır cezalandırılması, hasta tutukluların elektronik kelepçeyle denetlenmesi, hırsızlığın azaltılması gibi düzenlemeler arasında cinsel suçları da aradan çıkarmaya çalışıyor. Bu çalışmada, Türk Ceza Yasası’nın sadece 4 maddesinde yapılacak değişikliklerin, kadın ve çocuklara yönelik cinsel suç işleyenler üzerinde “caydırıcı” bir etkisi olacağı düşünülüyor.
Önemli olan uygulama
Acaba öyle mi? Cezaları daha da artırmak, hatta idamı bile yeniden tartışmaya başlamak, Türkiye’de yaşayan kadın ve çocuklar üzerindeki cinsel şiddetin azalmasını tek başına sağlayabilir mi? Türk Ceza Yasası’nda 2005’te yapılan ceza artırımlarından sonra geçen 9 yılda ne kadar olay yaşandığı hatırlanırsa, bu soruya olumlu cevap vermek oldukça güç. Konuya yıllardır kafa yoranlar, bu tür suçları azaltmak, yok etmek için ihtiyacımız olan şeyin daha da ağır cezalar vermek değil, mevcut yasaları etkin bir şekilde uygulamak olduğunu söylüyor.
Haksız tahrik iyi hal, rıza
Çünkü gün geçmiyor ki bir tecavüz sanığı yargılamasının daha başında tahliye edilmesin... Cinsel şiddet ve cinayet davalarında “haksız tahrik”, “iyi hal”, “takım elbise giymiş, efendi adam” indirimlerinden, “Ama kadının, çocuğun da rızası varmış” kanaatlerinden geçilmiyor. Karısını bıçaklayan koca, kadın daha hastaneden çıkamadan serbest bırakılıyor. Tecavüz zanlısı, 50 bin lirayı ödeyince serbest kalıyor.
Erken evlilik torbada yok
Bu durumda, yasada zaten var olup uygulanmayan “caydırıcı” cezaların daha da artırılması anlamlı görünmüyor. Kaldı ki değişiklik tasarısı, kadına ve çocuklara yönelik şiddet, ihmal, kadın ve çocuk cinayetleri, erken yaşta evlilikler gibi son yılların en can alıcı sorunları konusunda da yeni düzenlemeyi içermiyor.
Kadınlara ayrı otobüs ile koruma olmaz
Yıllardır kadın hakları konusunda çalışan ve 2005’teki Türk Ceza Yasası değişiklikleri sırasında 130 kadın örgütünün oluşturduğu TCK Platformu’nda yer alan Avukat Hülya Gülbahar, “Bu değişikliği reform gibi sunuyorlar ama pek öyle değil. Biz bu cezaları 2005’te artırmıştık zaten, yaşadığımız olaylara bakarsanız bir caydırıcılığı olmamış, tersine cinayetler, tecavüzler arttı. Bu konuda hiçbir veri toplanmıyor. Etkili ceza ağır ceza değil, mutlaka ve etkili biçimde uygulanan cezadır” diyor.
Eşitlik aşınıyor
“Reform süsü verilmiş bu tür aceleci çıkışlar yerine; kadın örgütleri, barolar, yargı mensupları, akademi dünyasıyla birlikte uygulamadaki sorunlar ele alınmalı; ciddi hazırlığı yapılmış hukuki çalışmalarla, ceza yasası, ceza muhakemeleri ve infaz yasalarıyla birlikte etkin hale getirilmeli. Ayrıca daha önemlisi, cinsel suçların işlenmesini önlemeye yönelik tedbirlere öncelik tanınmalı. İlk yapılması gereken, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda tüm toplumda bir zihniyet değişiminin sağlanması... Oysa tam tersi bir süreç yaşıyoruz” diyor.
Gülbahar’a göre, sürekli bir devlet propagandasıyla kadınlarla erkeklerin eşitliği ilkesi aşındırılıyor. ‘Kadınları koruyalım’ söylemi, kadınlara ayrı otobüs, ayrı havuz, hatta ayrı deniz vb. uygulamalarla kadınlar güçsüzleştiriliyor, iki cins birbirinden uzaklaştırılıyor. Aynı ‘korumacı’ ataerkil zihniyet, çocuklar konusunda da işleniyor. Kadın ve çocukların babanın/kocanın mutlak otoritesi altında olduğu bir toplum yapısının şiddet üretmemesi mümkün değil. İkinci olarak, küçük yaştan itibaren sağlıklı cinsel eğitim verilmesi şart.
Sağlıklı cinsel eğitim
Karma eğitime karşı uygulamalar, okul sıralarında, bahçelerinde kız-erkek ayrı oturtmalar, etek tartışmaları sonucu, birbirini tanımayan, birbirine karşı nasıl davranacağını, nerede duracağını bilemeyen bir nesil yetişiyor. Bu da cinsel suçları artırıyor. İşte bu yüzden, cezaları artırmaktan önce bu suçları önleyecek mekanizmalara ihtiyaç var.