Gündem

Kadın Enternasyonali Şart

27 Mart 2010 02:00

Büyüyorsun.

Vaktiyle “kültürün bir parçası” olarak sunulanlara aldanmıyorsun.

Gerçeğe daha da yaklaşıyorsun.

Doğduğun topraklarla doyduğun topraklarda karşılaştıklarını farklı yorumluyorsun.  

Dünyadaki iki temel ezilme biçimini karşılaştıkların sayesinde başka bir bilinçle terennüm ediyorsun.

“Eee bu girizgahla nereye varacaksınız” diye sabırsızlananlar için başlıyorum.

Avustralyalı, Hindistanlı, İranlı, Nepalli, Yunan, Türk, Kürt bir kadın arasında “7 farkı” bulmak çok zormuş.

Çünkü onlar kadın, bütün kültürel kodlamalara, sınıfsal farklılıklara, dinsel inançlara, eğitim düzeylerine rağmen benzer bir gerçeği yaşıyor.

 

Evlilik



Liberia, İran ve Suudi Arabistan ve Hindistan’da erkekler değil ,ama kadınlar evlenmek için ailelerinden izin almak zorunda. Bir tür kontrol mekanizması. Ne kadar tanıdık değil mi. Liberia ve Hindistan’da daha da fazlası var. Eğer kadın ailesine karşı gelirse evi terk etmek mecburiyetinde.

Yine İran’da nikah şahitleri erkekler. Kadınların şahitlik yapma melekeleri zayıf herhalde! Evli bir çift ilk çocuklarına  10 yıl sonra sahip olursa devlet genetik testi zorunlu tutuyor. Mazallah ya çocuk başka bir erkektense!

Japonya’da (şimdi yavaş yavaş değişiyormuş) kadınlar kocalarını ilk isimleri ile çağırmıyor. Zira tersi bir tür  “statüye” saygısızlık. Erkek, statünün simgesi.

Erken yaşta evlilik bir çok ülkede yaygın. Yasal evlenma yaşının 16 olduğu Polonya’da  16 yaşından küçük bir kız çocuğu ancak hamile kalırsa evlenebiliyor. Devlet ya da toplum doğacak çocuğun sorumluluğunu almak istemediği için küçük yaşta evliliklere göz yumuyor. Yasalar işlerine geldiği gibi esnetilebiliyor. 

 

Şiddet



Adalet Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 2009’da 953 kadın öldürüldü kocası, sevgilisi ya da babası tarafından. Ölümle sonuçlanmayan şiddet ise diz boyu. Avustralya’ya gelince sadece güney eyaletindeki resmi rakamlara göre haftada 12 kadın tecavüze uğruyor. Kadınlara şiddet uygulayan faillerin %99’u erkek. Kadınlarla erkekler eşdeğer işe eşit ücret almıyor; eşitlikçi, kişi başına düşen milli gelirin yüksek olduğu Güney Avustralya’da bile. Kadınların sadece yüzde 1’i kendi bedenleriyle barışık. Bu nedenle kadınlar her 6 mayısta “no diet” yani “diyete hayır” diyor. Türkiye’de de milyonlarca kadının hayatı “bu pazartesi diyete başlıyorum” diyerek geçmiyor mu?  80’ler sonrasının ilk feminist dergisi Pazartesi,  bir türlü gelemeyen pazartesilere gönderme yaparak çıkmamış mıydı?

Yine burada tanıştığım İtalyan bir kadına sordum kadına yönelik şiddetin boyutlarını. İlk başta “bizde şiddet yok” dedi. Ama bunun bir yanılsama olduğunu o da anladı; benim için araştırma yaparken. 2008 rakamlarına göre 14 milyon kadın fiziksel cinsel ve psikolojik şiddetin kurbanı. Kadınlar daha az istihdam ediliyor ve daha düşük ücret alıyor. Japonya’da ise iş başvurusunda bulunan kadınların ilk karşılaştıkları soru evlenip evlenmeyecekleriymiş. Eğer evli değilse bir yıl içinde evlenmeyeceğine dair sözleşme imzalıyor. Aksi takdirde iş için tercil edilmiyor. Bir an gözümün önüne evlilikleri patron iznine bağlı olan Novamed’deki kadınlar geldi.

 

Kutsal Ailenin bakımı

Ev kadınlığı kavramının bu kadar evrensel olduğunun farkında değildim buraya gelinceye kadar. Avustralya’da çocuk bakımı kadınların üzerinde. Yaşlı bakımı ise “age care” dedikleri bir sistem tarafından halledilmiş. Bu sistemde yine kadınlar çalışıyor. Türkiye’de ise hasta ve yaşlı bakımı evde kadınların sırtında.

Japonya’da da ailenin devamlılığı erkek üzerinden yürüyor. Soy taşıyıcısı erkek , Türkiye’deki gibi. Bu nedenle erkek çocukları daha önemli. Anne ve babanın bakımından erkek çocuk sorumlu. O da karısına baktırtıyor tabii ki..



Kadınlık halleri yerkürenin her yerinde çok ortak. Kültürel farklılıklar yutturmacasının altındaki yatan gerçek şu ki; kadınlar hala eziliyor, sömürülüyor, öldürülüyor. Onlara verilen rol, kendileri için değil  başkaları için hayatı daha yaşanır kılmak. O yüzden kadın enternasyonali şart!