Almanya'da iltica talebinde bulunan yabancılar, Almanya'nın 16 eyaletine EASY adlı bir program yardımıyla dağıtılıyor. Bu dağıtım sürecinde, eyaletlerin nüfusu ve ekonomik gücü önemli rol oynuyor. Mümkün olduğunca orantılı bir dağılım sağlamayı hedefleyen bu sistemin pratikte ise bazı olumsuz yanları mevcut.
Aşağı Saksonya Eyaleti Mülteci Konseyi İdari Müdürü Kai Weber "Oldukça bürokratik bir şekilde yapılan bu dağıtımın olumsuz yanı, mültecilerin dilek ve çıkarlarının süreçte çok önemsiz bir rol oynaması. Reşit olmayan çocukların anne ve babalarıyla birlikte yaşama hakları var, ancak hepsi o kadar. Eğer Almanya'da yaşayan bir Suriyeli, kız kardeşini yanına almak isterse, ilk yerleştirme sürecinde kız kardeşiyle birleşmesi şansa kalır. Erkek kardeşi onu burada Aşağı Saksonya'da yanına alabilecekken, iltica başvurusunda bulunan kız kardeşin Bavyera'ya gönderilerek tüm masraflarını da devletin karşılaması mümkün. Bize göre bunlar değiştirilmesi gereken uygulamalar" diyor.
Örneğin söz konusu sisteme göre 2014 yılında Aşağı Saksonya'nın Almanya genelindeki mültecilerin yüzde 9,4'ünü yani yaklaşık 20 bin mülteciyi kabul etmesi öngörülüyor. Bunun dışında bazı ülkelerden gelen mülteciler sadece belli eyaletlere kabul ediliyor. Bundan kasıt, iltica sürecinde o ülkeyle ilgili uzmanların hazır bulunması. Bu nedenle örneğin Sudanlı mültecilerin hepsi Aşağı Saksonya'ya gelirken, Suriyeliler ise tüm eyaletlere dağıtılıyor.
Koşullar çok farklı
EASY'nin paylaştırdığı mültecileri bekleyen yaşam koşulları da büyük farklılıklar gösteriyor. Peki, bu tam olarak ne anlama geliyor? Federal Göç ve Mülteciler Dairesi'nden Andreas Müller, Avrupa Göç Ağı'nın 2013 yılı araştırmasına göre mülteciler için kişi başına düşen yaşama ve uyuma alanının 4,5 ila 6 metrekare arasında değiştiğini belirtiyor. Ancak bazı eyaletlerde bununla ilgili herhangi bir düzenleme bulunmuyor. Geçen sonbaharda Münih'te bir grup mülteci çadırlarda gecelemek zorunda kalmıştı. Aşağı Saksonya Eyaleti Mülteci Konseyi İdari Müdürü Kai Weber'e göre bu, yetkililerin yanlış planlamasından doğan bir durumdu. Weber bazı ülkelerin aksine Almanya'nın tüm mültecilere başını sokacak bir yer temin ettiğini ifade ediyor.
Siyaset bilimci Kay Wendel'e göre ise söz konusu sistem kimi zaman kötü sonuçlanan bir şans oyunu gibi işliyor. Wendel (E)
"Maksat mali yükün mümkün olduğunca eşit şekilde dağıtımı, yani asıl konu para. Mültecilerin çıkarları burada herhangi bir rol oynamıyor. Bu noktada bakış açısında bir değişime gereksinim duyuluyor. Mültecilerin topluma daha iyi entegre olabilmeleri için onları destekleyecek yakınlarının olduğu, iş bulabilecekleri yerlere taşınmaları gerekli. Mültecilerin nereye gönderileceği adeta kurayla belirleniyor. Kaderlerine mahrumiyet bölgeleri de çıkabiliyor" şeklinde konuşuyor.
Ekstra yük mü, büyük bir potansiyel mi?
İnsan hakları örgütü Pro Asyl'ün araştırmasına göre Rheinland-Pfalz ve Aşağı Saksonya'da mültecilerin çoğu evlere yerleştirilirken, Baden Württemberg, Brandenburg ve Saksonya'da ise mültecilerin barınmasında toplu barınma evleri tercih ediliyor. Uzmanlara göre burada amaç daha çok mültecilerin eve dönüşünü teşvik etmek.
Ancak mültecileri bir şans, büyük bir potansiyel olarak görenler de var. Aşağı Saksonya'nın nüfusu giderek azalan Goslar kenti Belediye Başkanı Oliver Junk 50 bin nüfuslu kente daha fazla mülteci gönderilmesini istiyor.
Aşağı Saksonya Eyaleti Mülteci Konseyi İdari Başkanı Kai Weber ise bunun iyi bir fikir olduğundan kuşkulu. Mültecilerin yüzde 80'inin akademisyenlerden oluştuğunu kaydeden Weber, bu potansiyelin ulaşım ve altyapı açısından yetersiz, giderek küçülen şehirlere yerleştirilmesinin büyük bir kayıp olacağı görüşünde. Weber bunun yerine bu kişilerin Almanca öğrenebilecekleri, kendilerini ve kariyerlerini geliştirebilme imkânı sunan bölgelere yerleştirilmeleri gerektiğini vurguluyor.