Dünya
Deutsche Welle

İzmir’de kaçakçılar kışın da iş başında

Türkiye’den Avrupa’ya geçen sığınmacıların sayısı her geçen gün artıyor. AB ve Türk polisinin artan önlemlerine rağmen kaçakçılar hala iş başında. Diego Cupolo’nun izlenimleri…

09 Şubat 2016 18:27


Basmane meydanında soruya gerek yok. Kaçakçılar, yeni simalara yaklaşıp, Yunanistan'a doğru yola çıkacak botlara yönelik her türlü ayrıntıyı veriyor. Araya girmekse neredeyse imkânsız.

Aksanından Suriyeli olduğu anlaşılan genç bir adam Arapça, “650 dolar“ diyor. Yani AB'ye geçişin ücreti yaklaşık 585 euro. Ve sonra devam ediyor: “Bot bu akşam gün batımında Midilli'ye doğru yola çıkıyor. Botta 35'ten fazla insan olmayacak. Kaptan dört dil biliyor. Önce seni bir eve götüreceğim. Sonra bir kamyonet sizi alıp bota getirecek. Bir saatlik yolculuk. Ayrıca garantili geri dönüş ya da para iadesi de mevcut. Numaramı al. Sorun varsa beni ara. İki saat daha burada olacağım.“

Omzumda asılı duran büyük kamerayı fark etmedi ya da önemsemedi. İşi bitince sırt çantalı bir grup erkeğe yanaşıp aynı sözleri tekrarladı. Sonra onları bir kafeye davet etti.

Diğer kaçakçılar da cadde kenarında bir parkta oturup tüm varını yoğunu plastik torbalarda taşıyan ailelerle pazarlık yapıyordu.

'Büyük mafya değil'

İzmir’de dükkânlarda hala turuncu renkli can yelekleri satılıyor ancak tek fark artık içeriye taşınmış olmaları.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, mülteci krizini görüşmek üzere pazartesi günü Türkiye'yi ziyaret etti.

AB ve Türk polisinin önlemleri artırmasına rağmen geçen ay 68 binden fazla insan Makedonya rotasını kullandı. Uluslararası Göç Örgütü'ne göre, ocak ayında 5 bin kişi giriş yaptı. Halep'teki çatışmalar sonrası bu sayının şubat ayında 10 bine çıkması bekleniyor.

Çeşme'deki Adil Pansiyon'un sahibi Necip Uz, “Avrupa Türkiye'ye para verebilir ancak 100 milyar dolar bile bunu durdurmayacaktır” diyor.

Uz, “Bu insanlar savaştan kaçıyor ve savaş durana kadar da gelmeye devam edecekler. İki yıl sonra yeniden buraya geldiğinde yine her şeyin aynı olduğunu göreceksin” şeklinde konuşuyor.

İzmir'de kaçakçılara para ödeyen insanlar, sıklıkla Midilli'ye Ayvalık ya da Çeşme üzerinde açılıyor. Otellerde hava koşullarının iyileşmesi ve yola çıkabilmek için 400 kadar insan bekliyor.

“Üç çocuklu bir anneyi sokakta uyusun diye bırakabilir misin?”

Necip Uz da sığınmacıların kaldığı otellerden birini işletiyor. Kişi başı 10 dolar ya da aile başına 60 dolar aldığını söyleyen Uz, gücü yetmeyenlerden para istemediğin kaydediyor.

Uz, “Ne yapabilirim? Üç çocuklu bir anneyi sokakta uyusun diye bırakabilir misin?” diyor.

Afgan çocuklar sokakta oynarken Uz, polisin onu sık sık gözaltına aldığını ve Yunanistan'a gidecek insanları ikamet etmeye devam etmesi halinde pansiyonunu kapatmakla tehdit ettiklerini söylüyor.

Uz, “Eğer beni hapse göndermek istiyorlarsa göndersinler. Ancak benim yaptığım şeyin yanlış olmadığını biliyorum. Onları buraya getirenler kaçakçılar. Ancak polis büyük örgütler olduğunu söylüyor. Oysa bir grup basit insanlar. Büyük mafya değiller” şeklinde konuşuyor.

Avrupa'da bir hapishaneye bile razı

25 yaşındaki İranlı boyacı Ali ise iki gece üst kattaki odalardan birinde kalmış. Kaçakçılara 1000 dolar ödemiş ve Avrupa'ya gidebilmek için şimdi rüzgârın dinmesini bekliyor. Kaldığı süre içerisinde, 100 dolara sahte Afgan belgeleri almış ki bu şekilde Balkanlar'daki sınır kontrollerini geçebilsin.

Neden İran'ı terk ettiğini sorduğumuzda, gömleğini kaldırıp, alkol içerken yakalandığı için yediği yüzlerce kırbacın yol açtığı izleri gösteriyor.

Ali, “Almanya'ya, Danimarka'ya, hatta Avrupa'da bir hapishaneye gitmek istiyorum ama İran'a değil” diyor.

Çeşme İmece İnisiyatifi adlı grubun direktörü Ali Yalvaçlı, insanları tehlikeli Sakız Adası yolculuğundan caydırmaya çalıştıklarını kaydediyor.

Yalvaçlı, “Onları kalmaya ikna etmek çok zor çünkü kalmak sorun değil. Para bulup Türkiye'de bir hayat kurmak sorun. Burada ne yapacaklar” diyor.

Tekrar İzmir'in Basmane meydanındayız. Çoğu kadın ve çocuklardan oluşan bir grup, çantalarıyla sokak kenarında oturuyor. Yol kenarında ise polis arabaları bekliyor ve insanlar üç kamyonete valizleriyle tıkıştırılırken onları izliyor.

Araç yola çıkınca, bir kahvede oturan iki adamın Arapça konuştuğunu işitiyorsunuz:

“Bu gece kaçta ayrılıyoruz?”

“Birde”

“Kaç kişiyiz?”

“Dört”

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle