Söyleşi

İyi Partili Sezgin: 31 Mart seçimleri, bir yerel seçimden çok daha büyük

"İktidarın amacı Meclis'i aciz tutup, diktatoryal rejimlerdeki gibi ‘tek adam'ın meşruiyet aracı olarak kullanmak"

07 Aralık 2018 22:56

Geçen hafta HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan’la konuştum. Bu hafta da İyi Parti kurucularından Aydın Milletvekili Aydın Sezgin konuğum oldu.

İyi Parti-CHP arasındaki görüşmeler devam ediyor. Henüz Ankara, İstanbul ya da İzmir için netleşen bir isim ve CHP ile görüşmelerden çıkan somut bir sonuç yok.

Mansur Yavaş’ı CHP destekleyecek mi? Muhalefet olarak halka yeni ne söyleyebilecekler? En önemlisi siyasetten bıkmış, muhalefetten de seçimlerden de umudunu kesmiş seçmeni nasıl ikna edip oy isteyecekler merak ettim. Ben sordum Aydın Sezgin canlı yayınımızda cevapladı.

Sohbetin manşeti: “31 Mart  yerel seçimlerinin anlamı 31 Mart seçimlerinden büyük çünkü değişim, demokrasiye dönüş için son şansımız…”



"Tüm hayallerimizi gerçekleştirdik mi, hayır; daha fazlasını ümit ediyorduk"

İyi Parti’nin seçimler öncesinde iddiası merkez parti olabilmekti. Olabildiniz mi? Kendinize dönüp özeleştiri yaptığınızda “Olabildik” diyor musunuz?

Biz öncelikle bir soluk olmak istedik, Türkiye’de siyasete yeni bir güç aşılamak istedik. Demokrasiyi koruma amacıyla çıktık bu yola, bu hakikaten bu bir ‘Cesurlar Hareketi’. Cesurlar Hareketi sadece bir slogan değil. Çok ciddi zorluklarla karşılaştık. 

Evet, kendimizi bir yelpaze içinde tanımlamamız gerekiyorsa merkezde tanımlıyoruz. İçimizde merkez sağdan, merkez soldan gelen arkadaşlar var, MHP’den gelen arkadaşlarımız var ama bunların ortak yönü demokrasiye, insan haklarına ve hukuk devletine olan bağlılıkları, yurtseverlikleri… Bunlar çok önemli. 

Tüm hayallerimizi gerçekleştirdik mi, hayır, daha fazlasını ümit ediyorduk. Ama çok ciddi zorluklarla karşılaştık. Hem hukuki, hem maddi. Basının da bizi ne kadar izlediğini biliyorsunuz, çok sınırlı bir nüfuzumuz oldu. Ayrıca baskın seçimle karşılaştık. Biz kurulalı 4-5 ay olmuştu seçim kararı alındığında, yeni kurulan bir parti için kendini buna hazırlamak, intibak olmak kolay değil. 

"MHP’yi belirleyici güç olarak görmüyorum"

Sansür meselesine gelirsek… Sizi sansürleyen kimdi; Ak Parti miydi, MHP miydi? Kime daha fazla eleştiriniz var?

Ben MHP’yi belirleyici güç olarak görmüyorum; MHP sadece bağımlı bir parametredir. Tabii ki esas güç AKP. 

Yerel seçimlerde de bu sıkıntıyı yaşayacağınızı düşünüyor musunuz?

Evet düşünüyoruz. Medya çok büyük ölçüde iktidarın kontrolü ve baskısı altında. Dolayısıyla evet, klasik medyada yine sansürleneceğimizin, ciddi engellerle karşılaşacağımızın farkındayız. 

"Bu seçim, tek adam rejiminin vatandaşımız nezdinde nasıl karşılandığının bir testi olacak"

“Bir soluk olmaya çalıştık” dediniz İyi Parti olarak. Mevcut durumda, yönetim biçimi değiştiğinden beri genel seçimlerden çok yerel seçimlerin etkili olduğunu düşünüyorum. Burada insanlara nasıl bir umut vereceksiniz? İnsanlar umutsuz, siyasetten de, siyasetçiden de bıkmış durumdalar. Ne yapacaksınız da insanlardan umut vermelerini isteyeceksiniz?

Biz sihirbaz değiliz, siyasetçiyiz. Söylediğiniz çok doğru. Yerel seçimler bugünkü koşullarda çok önemli. Çünkü… Birincisi, tek adam rejiminin gittikçe artan baskısının vatandaşımız nezdinde nasıl karşılandığının bir testi olacak bu seçim. Tek adam rejimi resmileştikten sonra, 24 Haziran’dan itibaren oraya çıkan durumun bir testi mahiyetinde görüyoruz yerel seçimi. 

İkincisi, ülkemizde demokratik egzersiz çok sınırlandı. Meclis, fevkalade sınırlandı, ciddi baskı altında. Vatandaşın, siyasal partilerin kendilerini ifade edebilecekleri yegane zemin kısa vadede. Bu bakımdan da çok önemli. Türkiye’de bir şeyler değiştirilmek isteniyorsa; daralan demokrasinin yeniden geliştirilmesi, hukukun yeniden inşası-restorasyonu, aşınan insan hakları ve temel özgürlükler konusunda bir hamle isteniyorsa; bu seçim, vatandaşın kendisini ifade etmesi için çok önemli bir zemin konumunda. 

"Yerel seçimlerde bir ittifak halinde değiliz ama iş birliğine gitme eğilimi içindeyiz"

Halk mutsuz, “Neden bu muhalefet bir araya gelemiyor” diyor. Muhalefetle ayrı ayrı konuştuğumuzda; sizin söylediklerinizi geçen hafta bu koltukta oturan Garo Paylan da söyledi. Fakat baktığımızda bir araya gelme konusunda yine sıkıntı var. Pervin Buldan, “Eğer olursa İyi Parti-CHP ortaklığına destek veririz” dedi. İyi Parti’de ise çok daha milliyetçi bir söylem var, HDP’nin desteğinden kendisini uzak tutuyor. Hatta CHP’yle bile bir araya gelmek istemiyormuş gibi bir görüntü veriyorsunuz. Neden bir araya gelemiyorsunuz?

Bizim farklı kimliklerimiz var. Siyasi muhalefet bir karakter demek değil. Bizim partimizin HDP’den ciddi farkı var; bakışı açısından, temel ilkeleri ve referansları, değerleri bakımından. 

Cumhuriyet Halk Partisi ile de bizi birleştiren, bir araya getiren değerler, referanslar var. Bizi ayıran bazı görüşler de var. Ama belirli durumlarda, demokrasinin, hukukun bekası söz konusu olduğunda, insan hakları ve temel özgürlüklerin bekası söz konusu olduğunda bizim CHP ile paylaştığımız değerler etrafında bir araya gelmemiz mümkün ve temenni edilen bir olay. 

Yerel seçimlerde bir ittifak halinde değiliz, zaten yerel seçimlerde de ittifak mümkün değil ama iş birliğine gitme eğilimi içindeyiz. Partiler hem farklı kimliklerdir hem de doğal olarak farklı çıkarları vardır o kimlikleri istikametinde. 

"Bugün Türkiye’deki rejim demokrasi değil"

Beka sorunu aslında MHP-AKP ittifakının da dilinden düşürmediği bir mesele. Tabii ki herkesin önemli bir meselesidir Türkiye Cumhuriyeti’nin devamlılığı. Ama bunun dışında halkın çok ciddi bir demokrasi sorunu var, çöken bir hukuk sistemi var, adaletsizlik var, en önemlisi de kapıda ciddi bir ekonomik kriz var. Bu konularda bir formül, çözüm üretmeden yeni bir şey vaat etmeden sırf milliyetçilik, popülizm ve beka üzerinden AKP-MHP ittifakının üzerine çıkabilir misiniz?

Öyle mi okuyorsunuz bizim söylemimizi? Tam tersine, sürekli yok edilmeye çalışılan demokrasiden bahsetmek lazım. Bugün Türkiye’deki rejim demokrasi değil. Onun için, ben biraz önce demokrasinin bekasından bahsettim. Demokrasiyi, hukuku kurtarmak lazım. Bizim dayandığımız unsurlar bunlar. Uğruna mücadele verdiğimiz alanlar bunlar. 

Ekonomi de fevkalade önemli ama onun gelişmesi için demokrasinin ve hukukun güçlendirilmesi icap ediyor. Onların olmadığı ülkelerde, ülkenin bütünlüğü, birliği, sağlığı, refahı açısından da beka sorunu oluşur. Eğer Türkiye için bir beka sorunu söz konusuysa, biz AKP ve MHP gibi bakmıyoruz. Onlar ‘ülkenin beka sorunu var, demokrasi ve hukuku ortadan kaldırın’ diyorlar; bizse tam tersine “Hayır, demokrasi ve hukuku güçlendirelim ki, beka sorunlarına karşı çok daha kuvvetli olalım” diyoruz. Bu konuda da CHP ile ortak bir yön paylaşıyoruz. 

Hedefiniz kimin oyları? MHP, AKP’nin muhafazakar-milliyetçi tabanı mı? Buranın gençlerini nasıl çekmeyi düşünüyorsunuz kendinize? Yeni dil, üslubunuz ne olacak İyi Parti olarak yerel seçimler bazında?

Yeni dil, yeni üslup geliştirmek tabii önemli ama onlar siyasetin enstrumanları. Siyasetin kendisi, özü açısından meseleye yaklaşmak lazım. İğdiş edilen bir ekonomi, yolsuzluk batağında bir ekonomi var. Tamamen hırpalanan bir demokrasi var. Biz, bunlardan kurtulunması anlayışındayız. Öncelikle bu anlayışı izah etmeye çalışıyoruz. Ben bunun geleceğe umutla bakmak isteyen gençlerimizce de paylaşıldığı kanaatindeyim. Sadece gençler de değil, vatandaşların çoğu tarafından paylaşılıyor. Demokrasi, hukuk eksikliğinin ciddi bir şekilde hissedildiği ve idrak edildiği kanaatindeyim. Ve bu idrak gittikçe yükseliyor. 

"CHP ile görüşmeleri emin adımlarla sürdürüyoruz"

CHP ile görüşmeler nasıl gidiyor?

Görüşmeleri yetkili arkadaşlarımız sürdürüyorlar. Görüşmelerde menfi bir gidişat yok, olumlu seyrediyor. Ama henüz nihai noktaya gelmedik. Tabii ki kimlik, çıkar farklılıkları var; değerlendirmelerde görüş ayrılıkları olabiliyor. Optimum sonuca varabilmek için görüşmeleri emin adımlarla sürdürüyoruz. 

Ankara’da “Mansur Yavaş İyi Parti’nin adayıdır; İstanbul’da da İyi Parti, CHP’nin adayını destekleyecek” noktasında mısınız?

Olabilir. Büyükşehirlerde ve başka bazı şehirlerde ciddi, anlamlı, sonuç alıcı bir iş birliğine gideceğiz. 

Nereleri muhalefet alırsa, nasıl bir oran tutturursa “Hah, Türkiye’de bir şeyler değişiyor” dedirtebileceksiniz halka?

Biz azaminin peşindeyiz. 

Nedir peki mesela “İstanbul, Ankara’yı değiştirebilirsek Türkiye değişir” diyor musunuz?

Türkiye değişim istiyor, istikrarsızlık demiyorum. İktidar partisi, AKP ve küçük ortağı değişimi istikrarsızlıkla özdeşleştirdi. Hayır, Türkiye’de istikrar için değişim lazım. Kamuoyu, vatandaş, halk, bu noktaya gelmiş durumda. İstanbul ve Ankara’da değişim olacağına inanıyorum. İzmir’in ise geleneksel oyu, gücü duracaktır. 



"Bu yerel seçimler yerel seçimlerin ötesinde"

Sistem değişikliğine gitmeden önce hep konuşmuştuk, denge-denetleme nasıl olacak ve ABD’de olduğu gibi bir ara seçim olacak mı diye. Amerika’da bir ara seçim oluyor ve kongre yenileniyor, Türkiye’de bu mekanizmayı getirmediler. Türkiye’de bu yok ama yerel seçimler adı konmasa da Türkiye’nin ara seçimi mi olacak?

Ara seçimin ötesinde büyük bir test. Maalesef kötüye giden bir Türkiye’de o gidişatın önüne geçmek için de çok önemli bir vasıta. Sadece test değil. Bu yerel seçimler yerel seçimlerin ötesinde. 31 Mart yerel seçimleri, yerel seçimden çok daha büyük.

Meclis’te Katar uçağı meselesini sürekli gündeme getiriyorsunuz. O konuda bir yol alabildiniz mi?

Küçük bir parantez açmak istiyorum. Konuşmalarımdan birinde, “Demokrasiyi altüst ettiniz, bari parlamentoya saygı gösterin” dedim. Parlamentoya karşı muazzam bir saygısızlık var. Amaç, parlamentoyu mümkün mertebe aciz bir konumda tutmak, başka birtakım diktatöryel rejimlerde olduğu gibi ‘tek adam’ın meşruiyet aracı olarak kullanmak. 

"Diktatörlük rejimlerinde de rejimi ve diktatörü meşru kılmak için parlamento var"

Neler yaşıyorsunuz mesela Meclis’te?

Örneğin, soru önergeleri. Katar’la ilgili ilk soru önergem aylar önce verildi. İç tüzüğe göre 15 günde iktidarın yazılı soru önergesine cevap vermesi lazım, vermedi. 16 soru sordum ben Meclis açılalı beri, ancak 4’üne cevap alabildim. Dört cevabı da açıkçası ne devlet geleceğinin ciddiyetiyle ne demokrasiyle bağdaştırmak mümkün. Diğer bir deyişle, içi kof cevaplar alıyoruz. Bu, parlamentonun denetim fonksiyonunu, işlevini, erkini sarsmak, zayıflatmak amacını güdüyor. 

Zaten yasa tasarıları Külliye’den geliyor, Ak Parti grubu Meclis’te hazırlıyor ve o şekilde sunuyor. Meclis’in gücünün yıpratılması, saygınlığının aşındırılması söz konusu. Bu, sistematik olarak yapılıyor. 

Hakikaten çok üzülüyorum, ben mesela Saddam döneminde Irak’ta görev yaptım. Orada da parlamento vardı. Emin olun orada da muhalefet vardı, muvazaa muhalefet tabii. Acaba o tür rejimlerin parlamentolarına benzer bir parlamento arayışı mı içinde iktidar? Bütün diktatörlük rejimlerinde de rejimi ve diktatörü meşru kılmak için bu tür parlamentolar, -tabii ismi parlamento, kendisi sadece vasıta- kullanılıyor. 

İyi Parti grubu çok çalışkan bir grup. 570 civarında soru önergesi yöneltildi, cevap alamadık. Araştırma önergelerinde de benzer bir durum var; veriyorsunuz, reddediliyor. Nasıl reddediliyor, AKP-MHP el kaldırıyor, reddediyor.

"Türk toplumunun, seçmenlerimizin siyasi kültürü zannedildiği kadar zayıf değil"

İyi Parti’nin kadın seçmenlere çekici, cazip gelen bir tarafı var. CHP tabanına da hitap ediyorsunuz aslında. Fakat CHP tabanında ciddi bir moral bozulması var Muharrem İnce, 24 Haziran sonrasında. İyi Parti genç bir parti, belki siz çok ciddi hissetmiyorsunuz ama CHP tabanında ciddi bir umutsuzluk, “Oy versem ne olur, vermesem ne olur, hiçbir şey değişmiyor, ben sandığa gitmeyeceğim” ruh hali hakim konuşmalarda. CHP’yle iş birliği yaparsanız İyi Parti olarak insanların sandığa gitmesini nasıl sağlayacaksınız?

Formüller mutlaka tasarlanır, uygulanır. Siyaset reklamcılığının, tanıtımcılığının işi. Ben sonuçta biraz hayal kırıklığına uğramış olan CHP seçmeninin Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu durumu değerlendirerek gücünü ve iradesini toparlayacağına eminim. 31 Mart çok önemli bir sınama. Bu sınavı iyi şekilde veremezsek, vatandaşlık görevimizden istifa edersek bizi daha iyi günler beklemeyecek. Bunun farkında olunduğu kanaatindeyim. Türk toplumunun, seçmenlerimizin siyasi kültürü zannedildiği kadar zayıf değil.