11 Mayıs 2018 11:35
İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın, TSK içindeki cunta yapılanması tarafından 15 Temmuz'da gerçekleştirilen darbe girişiminin kilit isimlerinden firari Adil Öksüz'ün 24 Haziran seçimlerinden 15 gün önce "güya iktidar tarafından yeni yakalanıp getiriliyormuş gibi seçim malzemesi olarak kullanılacağı" iddialarının konuşulduğunu söyledi. "Bu kişinin, itirafçı olarak hem İyi Parti'yi hem CHP içindeki bazı isimleri FETÖ'cü olarak suçlayıp bunu bir seçim kozu olarak kullanabilecekleri her yerde konuşuluyor" diyen Aydın, "Abidik gubidik' işlerde bu iktidar çok uzman" diyerek tepki gösterdi.
Geçen aylarda Adil Öksüz'ün yakalandığı ileri sürülmüş, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, iddialara ilişkin olarak, "Devlet 24 saat ayakta. Kim bu devlete yanlış yapmışsa devletin görevi o yanlışın hesabını sormaktır. Dünyanın öteki ucunda da olsa" demişti. İyi Partili Aydın da Öksüz'ün devlet tarafından yakalandığını, ardından "meçhul" bir şekilde geri bırakıldığını söyledi. Aydın, Öksüz'ün seçim propagandası olarak kullanılacağı iddialarını dile getirdi.
İyi Parti'nin seçime girmesinin AKP'ye "ilk gol", Millet İttifakı'nın "ikinci gol" olduğunu söyleyen Aydın, "Millet tamam derse çekilirim' sözü AKP’ye üçüncü gol oldu" açıklamasında bulundu. Aydın, muhalefetin duruşunu da, "Demokrasiyi yerleştirmeyi amaçlayan, fikir-vicdan özgürlüğünü savunan samimi birliktelik" diye tanımladı.
Sözcü'den Saygı Öztürk'e konuşan Aydın'ın açıklaması şöyle:
“AKP, 16 yıllık iktidarı boyunca ilk defa üç golü üst üste yiyerek seçim dönemini başlatmış oldu. İlk golü İYİ Parti'yi seçimlere sokmama stratejisi üzerine dayadı. Seçim kampanyasının başlangıcında ilk golü yedi. Hesapları İYİ Parti'yi saf dışı ederek sol bir partiyle başa baş kalıp, sağ seçmeni konsolide etmek üzere kurulu bir seçim stratejisi oluşturmuşlardı. Seçim tarihini de bu plana uygun en erken olarak belirlediler. Bu dönemde, İYİ Parti kurultayını yapmış, teşkilatla ilgili barajları halletmiş, seçime hazır bir partiydi. Ama Yüksek Seçim Kurulu'nda (YSK) İYİ Parti'yi seçimlere sokmamak üzere karar çıkacağı anlaşıldığından ve tarafımızca tespit edildiğinden Türk demokrasi tarihinde devrim niteliğinde demokrasi hamlesi yapıldı.
CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu, ülkesinin menfaatlerini önde tutan, demokrasiye gerçekten inanmış bir tavır ortaya koyup İYİ Parti'ye 15 vekiliyle grup kurma imkanı verdi. Demokrasi tarihimize altın harflerle geçecek bir uygulama olmuştur. Şahsına ve arkadaşlarına milletimiz adına teşekkürlerimizi, şükranlarımızı sunuyoruz.
Partimizin seçime girip girmeyeceğiyle ilgili YSK'nın kararından yarım saat önce atılan bu adım, iktidarın kafasına balyoz gibi indi. Sersemlediler, ezberleri bozuldu, 16 yıldan beri ilk defa seçime grogi olarak 1-0 yenik başladılar. AKP, ikinci golü, ‘Millet İttifakı'nın kurulmasıyla yedi. Tek kale maç yapmaya alışık olanlar önceden kurdukları ‘Cumhur İttifakı'yla her şeylerini hazırladılar. Muhalefetin bir araya gelemeyeceği düşüncesiyle bu adımı attılar. Millet ittifakıyla partilerin kendi menfaatlerini değil, ülke menfaatini düşünerek birliktelik sağlaması, büyük bir feraset ve fedakarlık örneği oldu. Kurulan ‘Millet İttifakı'yla, AKP, TBMM'de çoğunluk olma şansını kaybetti. Bu hamle zaten grogi durumda olan AKP iktidarına, indirilen bu darbe adeta nakavt etti.
Bu haldeki iktidara, üçüncü golü de ‘Milletim isterse, tamam derim' diyen cumhurbaşkanına ‘tamam' diyerek sosyal medya organizasyonuyla 2 milyonu aşkın insan, paylaşımlarıyla hem dünya hem Türkiye rekorunu kırdı. İktidar sözcüleri, büyük bir şaşkınlık yaşadı. Ertesi gün hem hükümet sözcüsü hem saray sözcüsü buna cevap vererek muhalefetin peşine takılmak zorunda kaldı. Anlaşılmıştır ki, iktidar yorgundur, şaşkındır, kaybetme psikolojisi yaşamaktadır. Bunu kuvvetlendiren bir olay da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, ‘Cumhurbaşkanı manifestosu' adı altında yaptığı toplantıda söyledikleridir. 16 yıllık beceriksizliğinin tescil edildiği bir toplantı oldu. Değil bir vizyon ortaya koymak, beceremediği konularda, yaptığı vaatlerle toplum karşısında nazarı dikkate alınmayan bir açıklama yaptı. Adeta su üstüne yazı yazdı. Her seçim döneminin belirleyici ana unsurları vardır. Seçimleri bunlar şekillendirir. Bu dönemin ana belirleyici unsurları ekonomi, demokrasi ve adalettir. Ekonomi yerle bir edilmiş, demokrasi rafa kaldırılmış, adalet ise milletimizin vicdanında yok olmuş. Bu üç ana kavramı yok eden iktidar bu konuda söyledikleriyle adeta milletimizle alay ediyor. Çünkü, verilen sözlerin tutulmadığı, sürekli yalan konuşmanın bir kural haline getirildiği bir yönetim anlayışı, iktidarın temel politikası. 16 Nisan 2016 referandumunda yapılacak değişiklikle, Türkiye'nin uçacağını söyleyenler, ülkeyi bir felakete uçuruyor. Sözler havada asılı kaldı, taze yalanlar hâlâ milletimizin hafızasındadır. Siyasetçi sözünün eri olmalı.
Biz liderimiz Meral Akşener'le çıktığımız bu yolda oluşturduğumuz, yol haritasında ne söz vermişsek, hepsini bir bir uyguladık. 5.5 ay önce ‘Liderimiz cumhurbaşkanı adayımız olacak' dedik, bunu 100 bin imzayla gerçekleştireceğini kendisi ifade etti. Grup oluşturup imzaya gerek kalmadığı bir dönemde 100 bin imzayı ilk 6 saatte toplayıp, milletimize verdiğimiz bu sözü yerine getirdik. İlkeli bir duruş ortaya koyduk.
‘Her parti kendi adayını çıkarsın, çatı adayına karşıyız' dedik. Bu sözümüzün yerine getirilmesi konusunda sağlam durduk ve bu sözümüzü de hayata geçirdik. İktidarın oluşturduğu, artık oy hesabına dayalı parlamento çoğunluğunu sağlama planına karşı biz ‘milletvekili seçimlerinde ittifak yapabiliriz' dedik. Milletimize verdiğimiz bu sözü de tutarak oluşturulan ‘Millet İttifakı'yla uygulamaya koyduk. Şu anda, ilkeler etrafında toplanan bir ‘Millet İttifakı' oluştu. Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla yerleştirilmesi, fikir ve vicdan hürriyetine önem veren, bunu uygulama yönünde samimi olan bir birliktelik var. Biliyoruz ki demokrasi ve hukuk hepimize lazım. Bunun işlemediği bir ülkede, ekonominin de iyi olması mümkün değildir. Bu seçim döneminin kuşatıcı düşünceler etrafında başlamış olması, muhalefetin iyi bir çıkış yakalayıp avantaj yakalamasını sağladı. Şaşkın olan iktidardır. Biz cumhurbaşkanı adayımızı 5.5 ay önce ilan ettik. Tam, şu an itibarıyla 60 il gezildi. Bu parti Türkiye Cumhuryeti tarihinin en hızlı ve başarılı örgütlenmesini gerçekleştirdi. İki haftada bütün ilçe ve iki haftada il kongrelerimizi yaptık. Bunu, 1 Nisan'da yaptığımız birinci olağanüstü kurultayımızla da taçlandırdık.
Seçim dönemi adaletsizliklerle dolu. Aslında 16 yıldır böyle. Devletin uçağını, gücünü kullanan bir Cumhurbaşkanı ve Başbakan… Devletin bütün kadrolarını, halka bir tehdit olarak kullanan bir tek parti anlayışı artık sürdürülemez. İktidarın kaybedeceği gözüküyor. Devletin valililerini, kaymakamlarını, bütün yetkililerini uyarıyoruz. Bu görevler partizanca kullanılıp, hukuk çiğnendiği takdirde, yarın hukuk önünde hesap vereceklerini unutmasınlar. Çünkü bunların hepsinin davranışları takip edilecek ve hukuksuzluklarının hesabı seçimden sonra sorulacak. Onun için ülkeyi yönetenleri, devlet bürokrasisini hukukun içinde kalmaya davet ediyorum. Devletin uçaklarını, imkanlarını bırakarak zaten çok olan kendi paralarıyla, kendi imkanlarıyla kampanya yapsınlar. Peki bunu yapacak cesaretleri var mı? Onun cevabı da şudur: Onlarda bu cesaret nerede.”
Son zamanların modası Olağanüstü Hal (OHAL) şartlarında seçime giden adeta bir üçüncü dünya ülkesiyiz. Vay halimize vay. Şimdi iktidar sahipleri zavallı gençleri içeriye alıp güya FETÖ'cülükten soruşturma yapıyor süsü vererek, yandaş medyalarında propaganda yapıyorlar. Delil yok. Hiçbir şey yok. Yazık oluyor o masum gençlere.
Şimdi de yazılıp, çizilip konuşuluyor: FETÖ imamlarından Adil Öksüz, biliyorsunuz. Devlet tarafından yakalandı. Sonra meçhul bir şekilde serbest bırakıldı. Şimdi bunun ‘Devletin adamı' olduğu söyleniyor ve seçime 15 gün kala güya iktidar tarafından yeni yakalanıp getiriliyormuş gibi seçim malzemesi olarak kullanılacağı iddia ediliyor. Bu kişinin, itirafçı olarak hem İYİ Parti'yi hem CHP içindeki bazı isimleri FETÖ'cü olarak suçlayıp bunu bir seçim kozu olarak kullanabilecekleri her yerde konuşuluyor. ‘Abidik gubidik' işlerde bu iktidar çok uzman. Bunları okudukça, ne kadar aciz duruma düştüklerini görüyoruz. FETÖ'cü aramak için çok zahmete katlanmamalarını kendilerine öneriyorum. Bunun bir kolayı var. Genel Başkanımız söyledi: Bir ayna alacaklar, aynaya bakacaklar. Sağında, solunda, damatlarını, gelinlerini, eniştelerini görecekler. O yüzden de hiçbir şey yapamayacaklar. Çünkü AKP, parti olarak FETÖ'nün kalkıştığı 15 Temmuz darbe girişiminin işbirlikçisi ve suç ortağıdır. Seçimden sonra esas hesabı verecek onlardır. 15 Temmuz'da kaybettiğimiz 250 şehidimizin vebali onların omuzundadır.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin iki turlu olacağı kesin gözüküyor. Elimizdeki çok sayıda araştırma bunu gösteriyor. Bu çalışmalara göre, ikinci tura Meral Akşener'in kalacağına kesin gözüyle bakıyoruz. Böyle olduğu takdirde, ikinci turda Tayyip Erdoğan'ın kazanma şansı yüzde sıfır. İlk turda aldığı oyu bile alma imkanı yok. Zaten, AKP'de olan panik, moralsizlik, ellerindeki verilerde de böyle olduğunu gösteriyor. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in her mitingde söylediği ‘Sayın Recep Tayyip Erdoğan, çekmecendeki araştırmaları millete açıkla' davetinin arkasında da bu var. Erdoğan'ın cesaret edip açıklayamadığını ben açıklamış oldum. Türkiye, huzur dolu günlere hazır olsun.
Türkiye çok bunaldı, kutuplaştı. Ülkemizde iç barışı sağlayacak, problemleri kavga ederek değil, konuşarak çözme kültürünü meydana getirecek bir siyasal adım atmak niyetindeyiz. Hem ekonomiyi bilen, hem milli eğitimde uzman olan, her şeye karışan, kendine aşık bir cumhurbaşkanından kurtulduğunda, Türkiye demokrasisini işletebildiğinde, elindeki insan kaynaklarını en liyakatlı olanlardan seçerek ülkesinin dinamizmini kullanabildiğinde sorunları aşabileceğine yürekten inanıyoruz.
İyi Parti'nin kuruluş felsefesinde Türkiye'deki her düşüncedeki insanları bir araya getirme, en sağdan en sola kadar bütün unsurları bir arada bulundurma da yer alıyor. Alevi-Sünni ayrışmasını ortadan kaldıran, hepsini parti bünyesinde barındıran anlayışımız, bu seçimde yüzde 50 oy alma şartı dikkate alındığında toplumun tamamına ulaşma kanallarını açık tutan bir yapı oluşturduk. Bu felsefeyi hayata geçirmede, projeyi ortaya koyan Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener, oluşturduğu bu siyasal partiyle cumhurbaşkanlığı için en güçlü adaydır. Elimizdeki anketler de bunu göstermektedir.
© Tüm hakları saklıdır.