16 Nisan 2020 14:09
İyi Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu, yeni tip Koronavirüs (Covid-19) salgınına yönelik tedbirler kapsamında vatandaşlara 'evde kal' çağrıları yapılırken ekonomik olarak da destek olunması gerektiğini belirtti. Ağıralioğlu, borçların yalnızca ötelendiğinin altını çizen Ağıralioğlu hükûmete vatandaşlara doğrudan yardım yapması için çağrıda bulundu.
Ağıralioğlu, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi. Açıklamasına koronavirüs sebebiyle vefat eden vatandaşları ve ailelerini anarak başlayan Ağıralioğlu “1518 vefatımız var biliyorsunuz. Bizden çok daha kötü şartlarda çok daha fazla ölümlerin olduğu ülkelerle mukayese edilince bu sayıyı az bulanlara hatırlatmakta fayda görüyoruz ki bu vefat edenlerin aileleri, vefat edenlerin sevenleri, arkadaşları, dostları onları uğurlayamadığı ağır bir dönemin içinden geçiyoruz. Bu 1518 vefatımızın sevdikleri cenazelerine gidemedi, mezarlarında dua okuyamadı” dedi.
Ağıralioğlu, "Yaşanan bu kriz, hem devletlerin güç ve kapasitelerinin hem de insanlığın ve milletlerin birlik ve beraberlik duygularının zorlu bir sınav ile karşı karşıya kalması anlamına gelmektedir. Ayrıca çok yakın bir gelecekte ortaya çıkacak sosyoekonomik sonuçlar için de hazırlıklı olunması gerektiği aşikârdır. Görebildiğimiz kadarıyla sosyal ve iktisadî bir tufan geliyor! Salgının neticeleri, ülkemizin kronik problemleri olan işsizliğin ve yoksulluğun artmasından, gelir dağılımının daha da bozulmasına, özel sektörün, malî dengenin ve sosyal güvenlik sisteminin olumsuz etkilenmesine kadar ciddi toplumsal sonuçlar doğuracaktır. Bu ekonomik problemleri aşabilmek için kaynakların etkin ve verimli kullanılması ile birlikte; israfa, yolsuzluğa ve savurganlığa da bir nihayet verilmesi gerektiği muhakkaktır." diye konuştu.
Ağıralioğlu, "İstatistiklere yansıyan ve sadece rakam olarak algılanan hasta ve ölüm sayılarının, işsizlik oranlarının ve ekonomik verilerin ardında insanlarımızın hayatlarının yer aldığı gerçeğini hiç hatırdan çıkarmayacak 'akıl, feraset ve cesaret sahibi' bir siyasi iradeye bugün her zamankinden daha çok muhtacız. Biz, sürecin başından itibaren bu süreci mümkün olan en az hasarla atlatabilmemiz için tekliflerimizi, tespitlerimizi, kanaatlerimizi, katkılarımızı ve yapıcı eleştirilerimizi kamuoyu ile paylaştık ve paylaşmaya da devam ediyoruz." düşüncesini dile getirdi.
Ağıralioğlu, "Bir hakkı teslim edelim. Bugüne kadar doğru ve şeffaf bir çalışma metodu ile başarılı bir mücadele sergileyen Sağlık Bakanlığımızın bütün personelini Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca’nın şahsında tebrik ediyoruz. Bütün menfi rakamlara ve duruma rağmen, sağlık ordumuzun topluma güven veren duruş ve gayretini görüyoruz. Fedakârca mücadele eden bütün sağlık çalışanlarımıza tek tek teşekkür ediyoruz. Aynı ciddiyetin ve kamuoyunu doğru ve şeffaf bir şekilde bilgilendirme hassasiyetinin de aynen devam etmesini temenni ediyoruz." görüşünü savundu.
Ağıralioğlu, "Daha evvel de ifade ettiğimiz üzere insanımıza 'evde kal,' demenin devlet yöneticilerine yüklediği bir mesuliyet vardır. 'Evde kal tabelası' karın doyurmuyor, faturaları ödemiyor, kiraları karşılamıyor. Bu hafta sonu da ilan edilecek olan 2 günlük sokağa çıkma yasağının sanki 2 günlük sokağa çıkma yasağı bittikten sonra virüs yayılmayacakmış hissiyatı oluşturduğu için yasak biter bitmez havaların sıcaklığını bahane ederek sokaklara dökülen binlerce insana şahit oluyoruz. Bu meselede ciddiyeti, gösterilmesi gereken disiplini en fazla temsil edenin devlet olması gerekiyor. Hükûmetin attığı bazı adımları doğru ve yerinde bulmakla birlikte, kesin olarak yetersiz ve eksik olduğunu da bütün samimiyetimizle ifade edelim." ifadesini kullandı.
Ağıralioğlu, "Diyanet İşleri Başkanlığı’nın moral motivasyonu olsun diye 10'ar metre arayla kıldığı namaz gibi bir mücadele algoritmasına ihtiyacımız yok. Bu mücadelede namazları omuz omuza kılamıyor olabiliriz. Lakin mücadeleyi omuz omuza yapacağız. Dolayısıyla sadece AK Parti'nin belediyelerinin değil sadece Partili Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin değil, herkesin Cumhurbaşkanı olacak bir hissiyatın bir devlet diyetinin ihtiyacındayız. Bugün Ak Parti’yi ve AK Parti'nin Genel Başkanı baskıyla değil Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı herkesin Cumhurbaşkanı olarak görmek istiyoruz." dedi.
Ağıralioğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Maskelerin ücretsiz olarak halka dağıtılması doğru bir karardır. Ama bu kararı veren devletin herkesin maske ihtiyacını görecek ve herkesin ihtiyaç duyduğu anda istediği kadar maskeye ulaşabilmesini imkân verecektir. Böyle bir organizasyon kabiliyetiniz yoksa belediyelere ayrıştırarak kendinize yakın STK’ları itibarlı hale getirip sizden olmayan STK’ları alanı dışına itmeye çalışarak bu işleri heves ederseniz.
Karşı karşıya kalacağınız şey şudur eczanelerden alabilirsiniz, önce biz satacağız dersiniz sonra satmaktan vazgeçtik, sonra eczaneden kendileri alsın, sonra PTT ile yollayacağız dersiniz, sonra ortaya çıkar ki maskeleri bile doğru dürüst vatandaşına ulaştıramayan bir devlet acizliğine konu olursunuz.
Bu işin çözümü kolaydır soğan fiyatlarını kontrol etmek için nasıl ki marketlere zamanında müdahale ettiniz. Siz fiyatı tarif edersiniz maskenin fiyatı sabit olur. Belli bir makul fiyattan ihtiyacı halinde maskeyi alabilmeli ulaşabilmelidir. Üzerine çıkanın devlet canına okumalıdır. Şimdi eczaneleri de risk grubuna sokuyorsunuz.
"İhtiyat akçesi için bas bas bağırmıştık"
Böyle zamanda ihtiyacımız olan Merkez Bankası’nda bir İhtiyat akçesi vardı. İyiParti olarak bas bas bağırdık; bu zor zamanların parasıdır, bu paraya dokunulmasın diye. O paraların toplamı herhalde bu 3-4 aylık en zor zamanımızın ihtiyaçlarını görmek için bizim ihtiyaç duyacağımız büyük bir bütçenin kaynağı idi. Şimdi o kaynaklarına rahatlıkla ulaşamıyor olmamızdan kaynaklanan bir motivasyonu Tekalif-i Milliye hissiyatı ile paylaşmaya çalışıyoruz. Tabii ki paylaşacağız bu netameli süreci atlatacağız ama kamuoyu da bilsin, milletimiz bilsin, hükümetimizin idarecilerde bilsin; kurt kışı geçirirmiş lakin yediği ayazı unutmazmış. Biz bugünlere geçiririz ama bugünlere böyle hazırlıksız yakalanmamızın hesabını sorarız.
Evvela, Kızılay nerede diye sual ederek başlayalım! Milletimizin böyle zor bir zamanında daha aktif bir şekilde sahada olması gereken Kızılay nerede? Kızılay’ı her tarafa kavuşabilen hüviyetiyle sahada neden daha fazla göremiyoruz? Kızılay, bugünlerde kendi imkânlarını zorlamayacaksa bu sınırları ne zaman zorlayacak?
Türkiye'de kamu ve özel işgücüne ödenen aylık ücret toplam 190 milyar TL iken, Cumhurbaşkanlığı kampanyasında toplanan 1 milyar 632 milyon TL’nin hangi yaraya merhem olmasını umuyorsunuz? Saf dışı bırakmak yerine, parti ayırmaksızın, bütün belediyeleri ve tüm STK’ları tek yumruk hâline getirmek için neyi bekliyorsunuz? Belediyelerin kampanyalarına yapılan müdahale çok gereksiz bir yanlış idi. Bu hatada inat ve ısrara devam etmenizin toplumsal birliğimize açtığı tahribatı görmüyor musunuz? Siyasetin dili böyle bir zamanda bile birliğe ve beraberliğe cümle kuramayacaksa biz başımıza ne gelince “bir millet” olacağız?
Kanal İstanbul gibi kaynaklarımızı israf eden, Salda Gölü gibi (her ne kadar kamyonlara ve ilgililere müeyyide uygulanmış olsa da) vicdanlarımızı kanatan, ne yeri ne de zamanı olan bu gibi faaliyetlerden –insanlarımızın evinde tenceresinin zor kaynadığı- bu süreçte virüsten kaçar gibi kaçmak lâzımdır!
Hükûmetin bazı tedbirleri almakta gecikmesinin ve palyatif tedbirlerle krizi ötelemek istemesinin hem sosyal hem iktisadî bedelleri olmaktadır. Ekonomik olarak sadece erteleme yapmak yetmez. Doğrudan desteklerle ve tedbir paketleriyle vatandaşımızın hayatını kolaylaştırmak lazımdır. Hükûmetin aldığı ekonomik ve idari tedbirler, virüs salgınının ağır bir şekilde etkilediği vatandaşlarımızın ve meslek gruplarının hayati önceliklerini karşılamaktan, maalesef hayli uzaktır. Ağır ekonomik tahribatın vurduğu ailelerimizin durumunu bütün açıklığıyla hepimizin görmesi lazımdır.
Memleketimizin her meselesi acil olmakla birlikte, bu süreçte sağlık, ekonomi ve tarım bizim için hayati ehemmiyettedir. Ortak akılla ve 83 milyon Türk Milleti olarak bu badireyi atlatacağımıza olan inancımız tamdır.
İyiParti olarak daha evvel teklif ettiğimiz tedbirlerin bir kısmı hayata geçirilmiştir. Lâkin ekonomik ve sosyal kriz bütün yakıcılığıyla hâlâ devam etmektedir. Buradan hareketle;
1. Maskenin devlet eliyle ücretsiz dağıtılması doğru bir karardır.
2. Eti Maden’in üreteceği borlu “Borel” marka dezenfektan vatandaşlarımıza ücretsiz dağıtılmalıdır. Vatandaşlarımızın devlete itimadı açısından bu husus elzemdir. Sayın Cumhurbaşkanı bu mevzuda inisiyatif alarak ilgili kurumlara yön vermelidir.
3. Genel Başkanımızın da teklif ettiği üzere, virüse yakalanıp hayatını kaybeden sağlık çalışanlarımıza sağlık şehidi unvanı verilmelidir.
4. Sağlık Bakanlığımız süreci başından itibaren yürüttüğü üzere “şeffaflık” ile yürütmekten asla vazgeçmemelidir. Vatandaşlarımızın güven ve itimat duygusu için bu çok ehemmiyetli bir durumdur.
5. Hastanelerin yoğunluğu ve bulaşma riski dikkate alındığında, tetkik numunelerinin evlerden alınması ve herkesin “teşhis koyuluncaya” kadar evde karantinada tutulması derhal gündeme alınmalıdır. Hızlı tanı kitleri ile Evde Sağlık Hizmetleri bu işi yapabilir. Zaten Evde Sağlık hizmetlerinin hasta portföyü çoğunlukla risk grubundaki hastalardan oluşmaktadır. İsabetli, kolay ve faydalı bir çalışma olur. Ayrıca hastanelere muhtemel hasta yığılmaları da büyük oranda engellenmiş olur. Evde Sağlık Hizmetleri birimlerinin bu süreçte daha aktif ve fonksiyonel kullanılması gerekmektedir. Mobil ekiplerin belirli noktalarda tarama yapmaları neticesinde, aciliyeti olan hastaların hastanelere sevki sağlanacaktır.
Yine 1. Basamak Toplum Sağlığı Merkezleri, ekipman eksiklikleri giderilerek, bu süreçte daha aktif olarak kullanılmalıdır
6. Hastanelerden gelen balık istifi görüntüler memleketimize yakışmamaktadır. Hastane önlerine sahra çadırları da kurmak dâhil, ön tanı ve belirtisi olan hastaların –Gazi Üniversitesi’nde yapıldığı gibi- büyük sahra çadırları gibi çadırlarda karşılanarak acil servislere girmeleri engellenmeli, ilk müdahale ve tanı kesinlikle burada olmalıdır.
7. Sağlık ekipmanları eksikliği bir an evvel bütün hastanelerimizi kapsayacak şekilde giderilmelidir. Sosyal medya dezenformasyonunun önüne geçecek olan iş, “MASKE, GÖZLÜK, ELDİVEN, ÖNLÜK” gibi bütün malzemeleri sağlık personelimize eksiksiz tedarikiyle mümkündür.
8. Her şehrin nüfus ortalamasına göre temiz bir hastane bırakılmalı ve normal hastalar Covid-19’un olduğu yerlere gitmemeli. Şu an her hastane koronavirüs vakalarına bakıyor ve tüm hastanelerimiz maalesef enfekte olmuş vaziyettedir.
9. “Hastanede çalışan herkes sağlıkçıdır!” Bu vesileyle en önde riskle yüzleşen, idari ve yardımcı personel ile temizlik, güvenlik ve sekreterlik hizmetleri gibi sürekli işçi statüsündeki personeller dâhil, bütün sağlık çalışanları da iyileştirme ve ikramiyelerden faydalanmalıdır.
10. Denklik bekleyen doktorların yeterlik (sınav vb.) süreçleri hızlandırılarak derhal göreve başlamaları sağlanmalıdır.
ugün 28 milyonluk istihdamın en az 7 milyonu ücretsiz izinde, 250 bin iş yeri de kapatılmış durumdadır. Açıklanan ekonomik kalkan paketinin, piyasanın ihtiyacı olan likiditeyi sağlamaktan çok uzak ve sadece sorunların bir kısmını ötelemekten ibaret olduğu görülmüştür.
İvedilikle şu tedbirlerin alınmasında fayda görüyoruz;
11. Şu ana kadar hükûmetin açıkladığı destek paketinin büyüklüğü GSMH’nin %3’ü civarında iken başka ülkelerde bu dönemde ekonomik desteklerin millî gelire oranı %15’i aşmış durumdadır. TCMB para basarak krizle mücadeleye destek veriyor. Ancak içinde bulunduğumuz krizden sadece para basarak çıkmamız pek mümkün görünmüyor. Çünkü Merkez Bankası son üç yılda 50 milyar TL’den fazla para basmış durumda ve hazinede para olmadığından dolayı para basmaya da devam ediyor. Bastığı parayı hazineye veriyor, hazine bununla gereken ödemeleri yapıyor; akabinde enflasyonu denetim altında tutmak ve paraların piyasada dövize gidip kuru yükseltme riskini azaltmak amacıyla bastığı paranın bir kısmını döviz satarak piyasadan geri topluyor. Bu yöntem kısa vadede kamu finansman ihtiyacını belirli ölçüde gidermiş olsa da orta ve uzun vadede bu durumun sürdürülebilirliği zor görünüyor.
Koronavirüs salgını ile birlikte tüm dünya ekonomik buhranla karşı karşıya kalmıştır. Şimdiden salgın sonrası oluşabilecek olumsuz ekonomik etkilere karşı önceden öngörülebilir önlemlerin alınması, ülkemizin bu süreçten mümkün olan en az hasarla çıkabilmesi ve bu süreçte toplanan yardım ve bağışların şeffaf ve verimli bir şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması amacıyla Ekonomi Bilim Kurulu kurulmalıdır.
12. Kötü günler için oluşturulan işsizlik fonundan yararlanma şartları esnetilerek, fon, işsizlere yapılacak maaş ödemelerinin yanı sıra işte kalma fonu olarak da kullanılmalıdır. İşçi çıkarmak zorunda kalan işverenin işçi çıkarmamak şartıyla çalışanlarının maaşlarını ödemek üzere birkaç ay yararlandırılması sağlanmalıdır. Bugün buna benzer adımlar atılsa da uygulamalarda işçiye tuzak kurulduğu görülüyor. Kötü günler için çalışanın kazancından kesilerek, oluşturulan işsizlik fonundan kişi başı 582 TL ile 3.211 TL arasında daha az ödeme yapmak amacıyla işten çıkarma yasaklanarak ücretsiz izne çevriliyor. Ücretsiz izin alan çalışana günde 39 lira 24 kuruş destek verilecek. Özetle işçi, kısa çalışma ödeneğinden en az 1.752 TL, en fazla 4.381 TL ödenecekken, ücretsiz izin düzenlemesiyle sadece 1.170 TL ödenecek. 2.219 TL açlık sınırı göz önüne alındığında, 1.170 TL ile bir aileyi açlığa mahkûm etmek büyük bir hatadır.
13. Vatandaşlarımızın ve esnafımızın kira, elektrik, doğalgaz, su ve internet gibi sabit gider/maliyetlerini oluşturan faturalar için 3 ay süre ile erteleme, 3 ay sonunda ise taksitle ödeme imkânı getirilmelidir. Aynı zamanda asgari ücretin altında gelire sahip olan her ailenin su, elektrik, doğalgaz faturaları Sosyal Yardımlaşma Vakfı aracılığıyla devlet tarafından karşılanmalıdır. Elektrik, doğalgaz, su ve internet faturalarını 3 ay süreliğine tahsil etmeyen kuruluşların sabit maliyetlerinin karşılanması amacıyla bu kuruluşlara kısa vadeli faizsiz kredi kullandırılmalıdır.
14. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), bu yılın ikinci çeyreğinde elektrik fiyatlarına zam yapılmayacağını bildirdi. Ancak bu yeterli değildir; elektrik fiyatlarında indirime gidilmesi gerekirdi. Çünkü Türkiye’de elektrik üretiminin yüzde 65’i doğalgaz, ithal kömür ve linyit kömür ile üretilmektedir. Elektrik üretiminde kullandığımız söz konusu bu emtia fiyatlarında, dünya genelinde %30’lara varan gerileme yaşanmıştır. Elektrik üretiminde girdi maliyetleri düşerken indirim yapılmaması aslında dolaylı zam yapıldığı anlamına gelmektedir.
15. Çeklerin keşidecilerine veya çekleri ciro edenlere karşı bankalar çekin ödenebilmesi amacıyla kredi imkânı tanımalı, devlet bu kredinin bir kısmına kefalet karşılığında kefil olmalıdır. Bu yolla firmaların iflasının önlenmesi, piyasada kartopu etkisi ve işsizlik oranlarının daha fazla artması engellenmiş olacaktır.
16. Ekonomik destek kapsamında kamu bankaları kredi borç ertelemelerini belirli bir faiz karşılığında gerçekleştirmektedir. Ancak vatandaşımızın ve esnafımızın omuzlarındaki yükün daha fazla artmaması için kamu bankaları söz konusu kredi borçlarını faizsiz yapılandırmalıdır.
17. Mükelleflerin sabit giderlerinin azaltılması amacıyla tüm beyannameler üzerinden alınan Damga Vergisi kaldırılmalıdır.
18. Mükellefler, vergi ve SGK ödemelerini sadece kamu bankaları üzerinden gerçekleştirebilmektedir. Mükelleflerin vergi ve SGK ödemelerini kolaylaştırmak amacıyla tüm bankalar aracılığıyla vergi ve SGK ödeme imkânı sağlanmalıdır.
19. Evde kal uygulamasına destek olmak ve ticari hayatı kolaylaştırmak amacıyla 2020 yılı sonuna kadar tüm bankalar ve PTT üzerinden yapılan her türlü ödeme, tahsilat, havale ve EFT işlemleri üzerinden herhangi bir ücret alınmamalıdır.
20. Hazine garantili yapılan tüm projelerde döviz cinsinden yapılan anlaşmalar TL’ye çevrilerek tasarruf sağlanmalıdır.
Yaşadığımız salgın tecrübesi de bir kez daha göstermiştir ki tarım, bir ülkenin en stratejik gücü ve hayati sektörüdür. Bu sebeple tarım ve hayvancılıkta kendine yeten bir ülkeyi mümkün mertebe sağlamak mecburiyetindeyiz.
Tarım Bakanlığımızın “Üretici üretmezse ithal ederim.” kolaycılığından vazgeçilerek, bilhassa stratejik ürünlerde ciddi bir planlama ile çiftçimizin üretim imkânları çoğaltılmalı ve çiftçilerimiz acil teşviklerle desteklenmelidir.
Bu çerçevede, gıda enflasyonunun kontrol altına alınması, gıda arzı ve tedarik zincirinin düzgün işlemesi amacıyla;
21. Tarım sektöründe kullanılan tohum, mazot, gübre, ilaç gibi tüm tarımsal girdi ürünlerinden alınan KDV ve ÖTV oranları sıfırlanmalıdır.
21. a. Tarımsal üretimde kullanmak şartıyla çiftçilerimize sıfır faizli 2 yıl ödemesiz 5 yıl vadeli kredi imkânı getirilmelidir.
21. b. Gıda ürünleri üzerinden alınan dolaylı vergi oranları 2020 yılı sonuna kadar sıfırlanmalıdır.
21. c. Mevsimlik tarım işçilerinin barınma ve gıda ihtiyaçları, işçilerin sağlığı açısından, devlet tarafından karşılanmalıdır.
22. Acil sürdürülebilir tarım ve gıda eylem planı hazırlanmalıdır.
23. Üretici borçları en az üç ay ertelenmeli ve Ziraat Bankası sadece çiftçi bankası olmalıdır.
24. Su ve toprak kaynakları muhafaza sistemi kurulmalı, amaç dışı kullanılması kesinlikle önlenmelidir.
25. Bu dönemde; ayçiçeği, soya, mısır, pamuk, nohut, fasulye, mercimek gibi bakliyat ürünleri (depolanabilir ürünler) ve aynı zamanda hayvancılık için vazgeçilmez olan yem bitkileri üretimi yeni destek ve teşvik primleri ile acil eylem planına sokulmalıdır.
26. Süt üreticilerinin elde kalan sütlerinin zayi olmaması için süt tozuna çevrilmesinin kanalları ve süt tozu kotası açılmalıdır.
Bu süreçte, tek bir vatandaşımızın dahi geçim ve iaşe sıkıntısı çekmemesi için birlikte hareket etmek mecburiyetimiz vardır.
Allah, milletimizi ve tüm insanlığı bu gibi salgın hastalıklardan muhafaza eylesin.
Koronavirüs ile mücadele kapsamında Sağlık Bakanlığımızın yayınlamış olduğu tedbirleri uygulamanın ehemmiyetini vatandaşlarımıza bir kez daha hatırlatıyoruz. Bu gibi durumlarda daha net bir şekilde gözlemlenebildiği üzere, sosyal medyanın insanları korku ve endişeye sevk etme, yanlış bilgilendirme ve yönlendirme yönündeki etkisinin de ayrıca dikkate değer olduğunu belirtmek istiyoruz. Devletimizin yetkili birimleri ile yazılı ve görsel basınımızı, daha bir dikkat ve ciddiyet çerçevesinde sorumlulukla hareket etmeye; milletimizi de tedbiri elden bırakmadan sükûnet ile evde kalmaya devam etmeye davet ediyoruz. Bu günler illâ ki geçecek; İyive güzel günlerin özlemiyle her vatandaşımız, temizlik, hijyen, sosyal izolasyon ve sosyal mesafe kurallarına riayet ederek, koronavirüsten korunmanın öncelikli ve lüzumlu gereklerini yerine getirmelidir.
İyi Parti olarak koronavirüs salgınının öncesinde sürdürdüğümüz yapıcı ve yol gösterici siyaset anlayışımızı ülkemizin içinden geçtiği bu olağanüstü dönemde de büyük bir dikkat ve hassasiyetle sürdüreceğimizi ifade eder; başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere salgında görev alan tüm çalışanlarımıza teşekkür eder, aziz milletimize ve tüm insanlığa sağlıklı günler dileriz
© Tüm hakları saklıdır.