Gündem

İyi Parti: Libya'daki iç savaşın bir unsuru haline getirebilecek bir anlaşma; olası bir göç dalgası ve ekonomik yük ihtimali yüksek

18 Aralık 2019 14:01

İyi Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu, Libya ile imzalanan mutabakat dahilinde Türkiye'nin asker göndermesine ret oyu verdiklerini belirterek, "Bizi Libya'daki iç savaşın bir unsuru haline getirebilecek olan böyle tehlikeli adımlarla ilgili çok ihtiyatlı davranılması gerekiyor" dedi. Ağıralioğlu “Suriye’nin yükü hâlâ üzerimizdeyken olası yeni bir göç dalgasına dönüşebilme ve ekonomimize yeni yükler getirme ihtimali yüksek" diye uyardı.

Parti Genel Merkez’inde düzenlediği basın toplantısında ülke gündemini değerlendirdi, önemli açıklamalarda bulunan Ağıralioğlu, konuşmasına gündemde sıkça konuşulan konunun kanal projesi olduğunu belirterek başladı. Ağıralioğlu, konuyla ilgili olarak iktidara şu soruları yöneltti:

“İstanbul’da nüfus zaten kalabalık ve nüfus yoğunluğuyla yaşam konforu bu kadar bozulmuşken, İstanbul’un nüfusunu kurulduğu andan itibaren hatırı sayılır miktarda arttıracak olan böyle bir projenin demografik yapı ile beraber şehirdeki yaşam kalitesinde getireceği yükler hesaplanmış mıdır? Panama ve Süveyş kanallarını mevzu eden arkadaşlara söylüyorum o kanalların ticari yolları ne kadar kısalttığını, ne kadar tasarruflu olduğunu ve ne kadar tercih edilebilir olduğunu herkes biliyor. Yol kısalığına sebep olmayan, stratejik bir geçiş üstünlüğü ya da geçiş güzergâhı olmayan böyle bir güzergâh üzerinden bu maliyeti göğüslememizin anlamı nedir?”

"Ekonomik bölge anlaşmasının avantajlarının savunulması asker göndermeden de temin edilebilir"

"Libya mutabakatı ile ilgili dış politikadaki hatalarımız yüzünden ödediğimiz bedeller ortadayken bizi Libya'daki iç savaşın bir unsuru haline getirebilecek olan böyle tehlikeli adımlarla ilgili çok ihtiyatlı davranılması gerekiyor" diyen Ağıralioğlu “Egemenlik haklarımızın sonuna kadar savunulması, Akdeniz'de bir oldu bittiye getirilerek Türk devletinin menfaatlerinin derdest edilme teşebbüslerinin hepsine devlet ve millet menfaati açısından, dış politika vizyonu açısından destek veriyoruz. Lakin Libya’ya asker gönderilmesi talebine, beraberinde getireceği birtakım fiilleri de hesaba katarak ret verdik. Suriye’nin yükü hâlâ üzerimizdeyken olası yeni bir göç dalgasına dönüşebilme ve ekonomimize yeni yükler getirme ihtimali yüksek. Bu mevzuda çok daha özenli, çok daha dikkatli olabiliriz. Egemenlik haklarımızın, münhasır ekonomik bölge anlaşmamızın bize sağladığı avantajların savunulması asker göndermeden de temin edilebilir” ifadelerine yer verdi.

Ethem Sancak'ın simit satmasını tercih ederdim

Simit Saray’ı ile gündeme getirilen bankaların lüzumsuz kredileri sürecini hayretle izlediklerini söyleyen Ağıralioğlu, “Bedeli millete yükledikleri bir süreç yaşıyoruz. Normal şartlarda tüccarların yapması gereken işleri devlet yapmaya başladı” dedi.

Ben bir şey tercih edecek olsam Ethem Sancak'ın simit satmasını tercih ederdim ifadelerini kullanan Ağıralioğlu, “Bu mevzudaki hassasiyetimiz şu; eğer devlet devlet olmazsa, bu devletin, devlet olmak vasfını kapatmak için ödeyeceğimiz bedeli millet ödemeye başlar. Simit saraylarında ne sattığı, kaça sattığı belli olmayan siyasi bir tasavvurla sırf lüks ve şatafat içinde yaşasınlar diye kredi ver. Sonrasında toplam değeri 200 milyon dolar etmez bir simit dükkanını 500 milyon dolara vatandaşın sırtına yükle. Buna da görev zararı de. Memleket biraz ciddiyetle yönetilmek zorunda” dedi.

"Devletin yapması gerekeni tüccarlar yaparsa..."

Geçen günlerde bir televizyon programın Ethem Sancak’ın ‘S-400’leri almaktan vazgeçerse Tayyip Erdoğan'ın karşısına geçerim’ cümlesine atıfta bulunan Ağıraloğlu, “Kendini devlet zanneden insanlar böyle konuşurlar. Simit satması gereken insanlara devletin Tank Palet Fabrikasını verirseniz onlarda bu kendilerine verdiğiniz imkanı kullanırken kendilerini yatırımcı değil devlet zannetmeye başlarlar. Devletin devlet gibi olması, tüccarın tüccar gibi olması, bankanın banka gibi olması her şeyin yerli yerinde olması lazım” dedi.

"Herkes kendine yakışanı yapacak biz de devletiz, kendimize yakışanı yapacağız"

Ağıralioğlu Amerika’nın yaptırımları konusunu, “Türkiye Cumhuriyeti devleti bin yıldır buradadır. Burada da kalacaktır. Buradaki menfaatlerini korumak konusunda hiç kimseden icazet alacak bir devlet değiliz. Biz Akdeniz dahil dünyadaki varlığımızı; işgal hevesinden, bize ait olmayan petrol ya da doğalgazı zulüm ederek, kan dökerek alma hevesinden, insanların memleketlerini işgal ederek ele geçirme hevesinden alan bir millet değiliz. Kendi hakkımızı koruyacak kadar hem tarihi sicilimizde gücümüz vardır, hem de müstakil bir devlet olma kuvvetimiz vardır. Herkes kendine yakışanı yapacak biz de devletiz, kendimize yakışanı yapacağız” sözleriyle yorumladı.

Açıklamasının ardından basının sorularını yanıtlayan Ağıralioğlu, Cumhurbaşkanı’nın İncirlik ve Kürecik ile ilgili yaptığı açıklamalar hakkında yöneltilen bir soruya, “Türk devletinin güvenlik endişelerini yine Türk devletinin işine yarayıp yaramadığına göre her türlü müstakil irade ile her şeyi yapma hakkımız vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin menfaatlerini muhafaza edebilecek bir ciddiyet ve vakar tavsiye ediyoruz” yanıtını verdi.

 "Cumhurbaşkanı neyi tasvip ettiğini de söylesin"

Ağıralioğlu, Cumhurbaşkanının 'Simit Sarayı’yla ilgili olarak, “Ziraat'in bunu yapması tasvip ettiğim bir durum değil” açıklamalarına ise “Cumhurbaşkanı neyi tasvip ettiğini de söylesin. Bunca işin arasında bankanın simit satması, devletin simitçilik yapmaya başlaması 2023 hedefleri ile bir arada düşünüldüğünde simiti stratejik ürün haline getirdi” yorumunu yaptı

GAP alın terin demektir, Kanal İstanbul rant demektir

Kanal İstanbul projesi hakkında görüşü sorulan Ağıralioğlu, Kanal İstanbul yerine GAP’ın önemini vurgulayarak “GAP’ı dört başı mamur hale getirmek İstanbul'a kanal açmaktan çok daha anlamlı bir iştir. GAP alın teri demektir. Kanal İstanbul rant demektir. GAP gözümüzün önünde bitirmek için siyasi iradeye, kararlılığa ve milletini sevecek bir ciddiyetle milleti ayağa kaldıracak bir duyguya ihtiyaç vardır. GAP’ın içinde bunların hepsi vardır. Türkiye'de betona dayalı kalkınma modelinin iflas ettiğini hep beraber gördük. Emekliye vereceğiniz para konu olunca korkarak rakamları telaffuz ediyorsunuz. İş adamlarınıza vereceğiniz rant alanları ile ilgili çok cesur cümleler kuruyor çok rahat rakamlar telaffuz edebiliyorsunuz” dedi.

"Doğa Kolejleri’ni öncü sarsıntı saysınlar, bunun devamı gelecek"

Son günlerde gündemden düşmeyen Doğa Koleji konusu sorulan Ağıralioğlu, “Eğitime ticaret gözüyle bakmak anlaşılabilir bir şey değildir. Çocuklarımızın istikbali ile kadar bu kadar plansız programsız ilişki kurulmasına müsaade eden bir devlet bizim geleceğimizi nasıl inşa edecek. Doğa Kolejleri’ni öncü sarsıntı saysınlar. Bunun devamı gelecektir. Milli Eğitim Bakanının cevabını vermek zorunda olduğu soru şudur: ‘Herkesin imkânı olsa devletin okullarında kim gider?”

CHP’nin bize milletvekili vermesi AK Parti'nin mahcubiyet sebebidir

Ağıralioğlu, Meral Akşener’in yeni kurulan partilere Milletvekili desteği sağlayabiliriz açıklamasını eleştiren Devlet Bahçeli’nin “Kiralık Milletvekili sezonu açılmıştır” söylemi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sorusuna ise şu cevabı verdi:

“CHP’nin bize Milletvekili vermesi AK Parti’nin mahcubiyet, CHP’nin ise iftihar sebebidir. Rakip bile olsak Tayyip beyin CHP’den evvel, ‘Ben rakiplerimi meydanda yenmeyi severim ben rakiplerimi antidemokratik birtakım imkanların onların dezavantajı benim avantajım olduğum yerde savaşmayı kendime ar ederim’ demesi lazımdır. Biz millete itimat ederek kurulmuş bir siyasi partiyiz. Meselenin böyle takdim edilmesini doğru bulmuyoruz. Millet iradesinden hiç kimsenin kaçmasını meşru görmeyiz”


TIKLAYIN - Erdoğan: Ziraat’in Simit Sarayı’nı almasını tasvip etmem mümkün değil