Spor

İstenmeyen çocukların dünya kupası

Mahallede oyuna alınmayan çocuklar kendi kupasını kurdu, şimdi Erbil'de kozlarını paylaşıyor. FIFA'ya üye olamayan ülkelerin takımları, dün başlayan 5. VIVA Dünya Kupası için top başı yaptı

05 Haziran 2012 19:56

 

 
Alpbuğra Bahadır Gültekin 
(5 Haziran 2012, Radikal) 
 
Stadyuma doğru adım adım yürüyorum, içimde garip bir heyecan… Zira ilk defa bir dünya kupası finalini canlı canlı izlemek, üstelik o finalde ülkemi desteklemek nasip olacak. Ancak bu kupa biraz farklı. Statta ne hıncahınç bir kalabalık var, ne de yükselen uğultular... Tribünler boş, coşkuyla takımını destekleyen bir kitle yok. Bu futbol maçı kimsenin umurunda değil gibi, oysa bu adı üstünde bir dünya kupası... 
 
 

Alternatifin alternatifi 

 
 
Kaseti biraz geri saralım… Kıbrıs’ta yazın son demlerinin yaşandığı aylardan kasım, yıl ise 2006. Gazimağusa sokaklarına asılı çarşaf çarşaf ilanlar, altına da ‘Tüm halkımız davetlidir’ yazmışlar. Sebebi malum, diplomatik açıdan tanınmayan ülkelerin katıldığı alternatif dünya kupası ‘ELF Cup’ KKTC’de düzenleniyor… Aslında kupanın orijinal adı VIVA World Cup. Lakin o yıl KKTC ’de düzenlenmesi gereken malum müsabaka, ekonomik/siyasi sebeplerden dolayı Oksitanya’ya alınıyor. Ancak Oksitanya dediğimiz yer Fransa’nın bir bölgesi, takımların önündeki en büyük engel ise Schengen vizesi. Hal böyle olunca kupa kupalıktan çıkıyor, dört takımın katıldığı ‘halı saha turnuvasına’ dönüşüyor. 
 
‘Siz misiniz organizasyonu elimizden alan?’ diyerek bir kontra atışla kendi dünya kupasını düzenleyen KKTC , buna ELF Cup yani ‘Equality (Eşitlik), Liberty (Özgürlük) ve Fraternity (Kardeşlik), adını uygun görüyor. Nihayetinde daha geniş katılımlı bir organizasyon gerçekleştirmeyi de başarıyor ama.
 
Aralarında Gagavuzya da var, Grönland da… Tibet de var, Zanzibar da... Kırgızistan ile Tacikistan ise futsal takımlarıyla katılmış. Ben de işte o kupanın finalinde, kapalı tribünde bir KKTC taraftarı olarak yerimi alıyorum. O aralar ülkemin takımı fırtına gibi! Engelleri aşıyor, kupaları birer birer alıyor. Son maça kadar gelmişiz, rakip ise Kırım. Maç başlıyor, dakika bir gol bir, KKTC öne geçiyor. Nihayetinde atak bir futbolla skoru 3-1 yapıp kupaya uzanıyor. Ardından topu topu 10 dakika süren seremoni, çekilen hatıra fotoğrafları, kapanış ve evlere dağılma… 
 
 

VIVA futbol , VIVA kupa! 

 
 
Dünya dediğin yer büyük bir mahalle. Her semtin de ‘sözü geçen’ bir büyüğü var. O mahallenin dışlanan çocukları, futbolun büyük abisi FIFA’nın “Top benim, oynatmıyorum” sözlerine “Çok da fifi” diyerek karşılık veriyor. Önce 2003’te ‘Nouvelle Fédération-Board’u ((NFL) kuruyor, üç sene sonra da ilk alternatif dünya kupası ‘FIFI Wild Cup’ Almanya St. Pauli’de düzenleniyor. Herkes gerçek Dünya Kupası’nı dört gözle takip ederken, ‘büyüklerin’ aralarına almadıkları ‘istenmeyen’ çocuklar aynı ülkenin bir diğer köşesinde kozlarını paylaşıyor. Finalde Zanzibar’ı penaltılarla deviren KKTC kupaya uzanan takım oluyor. Aynı yıl KKTC ’de düzenlenmesine karar verilen VIVA, yukarıda sözünü ettiğimiz gibi birden yer değiştiriyor ve bizimkiler de ELF Cup adıyla kendi kupalarını düzenliyor. 
 
Zamanla ELF Cup da unutuluyor tabii ve tek bir kupa çıkıyor öne: VIVA! Tabii bu VIVA’nın garip bir sistemi var, bir kere dört yılda bir gerçekleşmiyor. 2008’de Lâponya’da düzenlenen kupanın devamı, 2009’da Padanya’da, 2010’da Gozo’da düzenlenmiş. Bu yıl ise daha ciddi, daha geniş katılımlı bir organizasyon yapılıyor, ev sahibi ise Irak Kürdistanı! Dokuz ülkenin yer aldığı turnuvada ev sahibinin yanı sıra Oksitanya, Batı Sahra, Tamil Elam, Raetia, Provence ekipleri ter dökecek. Etkinliğin en özel konuğu ise Darfur. Tamamı Çad’daki Birleşmiş Milletler kampında yaşayan Darfurlu mültecilerden oluşan takım ilk kez milli bir maça çıkıyor. Grup maçları Erbil, Selahaddin ve Süleymaniye’de oynanacak, kupa ise 9 Haziran’da Erbil’deki 40 bin kişilik Franso Hariri Stadı’nda sahibini bulacak. 
 
Yalnız burada sistem öyle alengirli işliyor ki, örneğin katılması gereken takımlar son anda müsabakadan çekilebiliyor. Mesela önce Tibet, Padanya, Valonya ve Çeçenistan gibi ülkelerin de katılacağı söylenmişti ama gün doğmadan neler doğdu, takımların bazıları geri adım attı. Bir de şu husus var: KKTC , Kosova ile birlikte FIFA’ya üye adayı olduğu için hareket kabiliyeti pek dar. Dolayısıyla her an, her yerde maç da yapamıyor, turnuvaların gidişatı da ona göre etkileniyor. Bu da tabii ki ucu siyasete dokunan izolasyon sorunlarını gündeme getiriyor. 
 
 

Ambargolara şut! 

 
 
Hani ‘Birleşmiş Milletler’den bile daha fazla üyemiz var’ diye övünen FIFA var ya, işte onun çarkı her daim eşit dönenlerden değil. Misal, teoride “futbol müsabakası organize edebilecek ve bunu denetleyebilecek her ülke üye olabilir” denirken, mevzu pratiğe geldi mi ‘birtakım’ sorunlar gün yüzüne çıkıyor. En basitinden üyelik süreci diğer üyelerin onayına tabi ve tabii ki işin içine siyaset ve lobi faaliyetleri giriyor. Yine de Tibet, Kosova, KKTC gibi takımlar bu aşamayı geçemezken, İsrail’e rağmen Filistin , Çin’in muhalefetine karşın Tayvan FIFA üyesi olabildi. 
 
Mevzu bununla da sınırlı değil. FIFA, parmağını sallaya sallaya üyelerine şart koşuyor: “Aman haa, benim boyunduruğum altında bulunmayan bir takımla maç yaparsan, cezasını keserim, seni turnuvalardan men ederim.” O aralar Türkiye’den tek çıkış Gençlerbirliği ’nden geliyor, 16 Ocak 1988’de Limasol Türk Ocağı ile bir maç yapıyor Ankara ekibi. Ancak skordan öte sonuç önemli: Kırmızı şimşekler dört yıl Avrupa kupalarından uzaklaştırılıyor. Siyaset futbol tutkusunun önüne geçince, büyüklerin aralarına almadığı ‘çıkıntılara’ tek çare VIVA, FIFI, ELF gibi etkinliklerde kendi aralarında top koşturmak kalıyor. Her şeye rağmen renklere gönül vermiş taraftar ise “siz sokakta oynasanız, biz kaldırımdan destekleriz” diyor. 
 
 

Adı bile duyulmayan NFL üyesi o takımlar! 

 
 
Gozo: Tunus açıklarında yer alan bu küçük adacık Malta’ya bağlı bir bölge ancak halk farklı bir lehçe konuşuyor. Ayrıca Gozo’nun özel bir ligi bile mevcut. 
 
Oksitanya: Fransa’nın güneyini boydan boya kapsayan bölgenin kendine has bir dili var. Ortaçağda Akdeniz kıyılarına hâkim olmuş bu dil Fransızcanın babası sayılıyor. 
 
Padanya: İtalya’dan ekonomik sebeplerden dolayı ayrılmak isteyen Kuzey Ligi’nin futbol takımı. Neo-faşist Umberto Bossi’nin ekibi olduğu için de ırkçılıkla suçlanıyor. 
 
Sealand: İngiltere ile Fransa arasında yer alan bu ufacık platformda üç kişi yaşamasına rağmen 18 kişilik futbol takımı çıkarabildi. E malum, ülkenin en büyük geçim kaynağı pasaport ticareti. 
 
Raetia: Bir zamanlar Roma İmpa-ratorluğu’nun en zengin eyaletlerinden olan Raitia’nın halkı, şimdilerde İsviçre’nin dağ köylerinde kendi dilini konuşuyor. 
 
Tamil Elam: Bölge, Tamil Kaplanları tarafından Sri Lanka adasının kuzey ve doğu kısımlarına verilen ismi taşıyor. Takım, aynı zamanda Tamil Kaplanları’nın bağımsızlık hareketini de temsil ediyor. 
 
Provence: VIVA Dünya Kupası’na katılan takımlardan biri olan Provence, Fransa’nın doğusunda. İşin ilginci bazı bölgeler rakipleri Oksitanya ile kesişiyor da. 
 
Laponya: İskandinavya’nın kuzeyini kapsayan Laponya, Sami halklarının yurdu. Takımın belirli bir merkezi yok, hem Finlandiya hem İsveç hem de Norveçli futbolcuları var. 
 
Süryani Karması: Süryanleri temsil eden karmanın kadrosu İsveç ’te top koşturan Süryani futbolculardan oluşuyor. Bu arada oyuncuların çoğu aynı zamanda Türkiye uyruklu. 
 
 

Diğer üyelerin bir kısmı 

 
 
*Batı Sahra 
*Zanzibar 
*Grönland 
*İçkerya Çeçen Cumhuriyeti 
*Somaliland 
*Güney Kamerun 
*Rijeka 
*Roman Karması 
*Güney Malukas 
*Valonya 
*Batı Papua 
*Aşağı Güney Saksonya 
*Saugeais Cumhuriyeti 
*Casamance 
*Easter Adası 
*Chagos Adaları