Gündem

"İşte en fazla şiddeti kadın ve LGBTİ işçiler görüyor"

Küresel Sendikalar Birliği, 8 Mart’ta “Ticaret Sektöründe Şiddete Yer Yok” başlıklı kampanya başlatacak

24 Şubat 2020 09:36

UNI (Küresel Sendikalar Birliği) Ticaret İşçileri Departmanı Koordinatörü Onur Bakır, ekonomik krizle birlikte işverenlerin sendika düşmanı tutumlarının daha da keskinleştiğini söyledi. İşyerlerinde taciz ve şiddetin; sağlık ve bakım, otel, restoran ve eğlence, ulaşım, ticaret ve bankacılık sektörlerinde yoğunlaştığına işaret eden Bakır, taciz ve şiddetin çoğu zaman bildirilmediğini, ancak kadın ve LGBTİ işçilerin şiddet ve tacize çok daha fazla maruz kaldığını vurguladı

Merkezi İsviçre’de bulunan ve ticaret, bankacılık, iletişim, temizlik, güvenlik, medya ve spor gibi farklı hizmet sektörlerinde çalışan 150’den fazla ülkeden 20 milyondan fazla işçiyi temsil eden UNI Küresel Sendika’dan Onur Bakır, Cumhuriyet'ten Şehriban Çakır'a Türkiye ve dünyada sendikalaşma önündeki engeller ve işçilerin yeni mücadele alanlarını anlattı. Bakır, krizle birlikte örgütlenme girişimlerinin üzerinde baskıların arttığını, işverenlerin düşmanca tutumlarının daha keskinleştiğini ifade etti. Bakır şunları anlattı:

Bu dönemde Türkiye işçi hareketi ile dünya işçi hareketinin gündemi hangi alanlarda farklılaşıyor?

Farklılaşmadan ziyade ortaklaşmadan söz edebiliriz. Çünkü Türkiye’de ve dünyanın dört bir yanında neo-liberal, emek düşmanı, sendika düşmanı politikalar daha saldırgan bir biçimde uygulanıyor ve bu politikalar yeni bir mücadele dalgasını da beraberinde getiriyor. Örneğin, Fransa’da emekçiler emeklilik haklarının gasp edilmesine karşı mücadele ederken, Türkiye’de emeklilikte yaşa takılanlar gasp edilmiş emeklilik haklarını geri almak için mücadele ediyor. Endonezya’da, Güney Kore’de, Ukrayna’da, Kolombiya’da sendikal hakları kısıtlamaya dönük yasa ve politikalara karşı mücadele yükselirken, Türkiye’de birçok farklı sektörde sendikalar ve işçiler sendikal hakların önündeki engellerin kaldırılması, grev hakkının yasaklarla boğulmasına karşı fiili mücadeleler veriyor, direnişler örgütlüyor. 

Öte yandan, küresel sendikal gündemin ön sıralarında yer alan birçok konu da Türkiye sendikal hareketinin gündemine girmiş durumda. Örneğin, iklim adaleti mücadelesinde birçok ülkede sendikalar önemli bir rol üstlenirken; Tez Koop-İş Sendikası’nın geçen aylarda konuya ilişkin yaptığı uluslararası sempozyum Türkiye’de de sendikaların iklim adaleti mücadelesine daha etkin bir biçimde katılacağının işaretlerini veriyor. Ancak özellikle iki hususta bir farklılaşmadan söz etmek mümkün. Ne yazık ki, teknolojik gelişmelerin çalışma yaşamına etkileri ve geleceğin çalışma dünyasına adil geçiş sorunu Türkiye’de henüz hak ettiği ilgiyi görmüyor. İkincisi de emeğe yönelik saldırılar birçok ülkede sendikaların daha çok ortak hareket etmesine yol açarken; Türkiye’de daha parçalı bir yapıyı görüyoruz.

"Sendikalaşma cesaretini gösteren işçiler var"

Türkiye’de sendikal örgütlenmedeki gidişatı nasıl görüyorsunuz?

Son yıllarda özellikle kamudaki taşeron işçilerin örgütlenmesi ve kamuya geçişinin de etkisiyle sendika üyelik oranında bir artış yaşandı ancak bu artış toplusözleşme kapsamına yansımadı. Tüm engellere ve baskılara rağmen özel sektördeki işçilerin örgütlenme eğilimlerinde de gözle görülür bir artış söz konusu. Ancak işkolu barajı, işyeri ve işletme barajı, sendikal nedenle işten çıkarmalar, yetki itirazı gibi engeller nedeniyle bu örgütlenme girişimleri çoğu örnekte toplu iş sözleşmesi ile sonuçlanamayabiliyor. Türkiye’de ücret geliri ile hayatını kazananlar için toplusözleşmeden yararlanma oranı yüzde 6-7’ler seviyesinde.  Bir tarafta işçiler örgütlenmesin, toplu iş sözleşmesi yapamasın diye tasarlanmış 12 Eylül mirası bir sendikal mevzuat var, bir tarafta ise tüm zorluklara rağmen sendikalaşma iradesini, cesaretini göstermeye devam eden işçiler.

Sendikal hak ve özgürlüklere küresel saldırı

Sendikal örgütlenme ve baskılar konusunda Türkiye’yi diğer faaliyet gösterdiğiniz ülkelerden ayrıştıran özellikler nelerdir?

- Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu ITUC’nin 2019 yılı Küresel Haklar İndeksi’nde Türkiye, işçiler için en kötü 10 ülke arasında yer aldı. Sendikal hak ve özgürlüklere yönelik kısıtlama, engel ve ihlaller bakımından Türkiye, olumsuz örneklerle benzerlik gösterirken sendikal hakların daha iyi olduğu ülkelerden ayrışıyor. Ayrıca, sendikal hak ve özgürlüklere yönelik küresel bir saldırı söz konusu. Fransa, İtalya ve İngiltere gibi sendikal hakların görece daha iyi olduğu ülkelerde bile son yıllarda sendikal mevzuat olumsuz yönde değişti. Bu sistematik saldırıya karşı uluslararası örgütlenme ve dayanışmanın önemi daha da artıyor.

"En fazla şiddet kadın ve LGBT işçilere"

İşyerlerinde taciz ve şiddetin boyutları konusunda elinizde veri var mı, en çok hangi sektörlerde ve hangi ülkelerde yoğunlaşıyor, buna karşı çalışanlar neler yapabilir?

Uluslararası araştırmalar, işyerinde taciz ve şiddetin, sağlık ve bakım, otel, restoran ve eğlence, ulaşım, ticaret ve bankacılık sektörlerinde daha yaygın olduğunu gösteriyor. Bu sektörlerin ortak paydası, üçüncü taraf şiddetinin, yani hizmet verilen kişilerin uyguladığı şiddetin de devreye girmesi. Taciz ve şiddetin çoğu zaman bildirilmemesi ve birçok ülkede etkin ölçüm sistemleri olmaması nedeniyle ülke düzeyinde karşılaştırma yapmak çok isabetli sonuçlar vermiyor. Ancak kadın işçiler ve LGBTİ işçilerin şiddet ve tacize çok daha fazla maruz kaldığını biliyoruz. UNI Küresel Sendika ile küresel sendika federasyonu ve örgütlerinin, özellikle de kadın birimlerinin yıllardır yürüttüğü kampanya neticesinde 2019’da Uluslararası Çalışma Örgütü 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’ni kabul etti. Şimdi de bu sözleşmenin ülkeler tarafından onaylanması ve uygulanması için UNI Kadın Birimi, diğer küresel sendika federasyonları ile bir kampanya yürütüyor. UNI Ticaret İşçileri Departmanı olarak bu 8 Mart’ta “Ticaret Sektöründe Şiddete Yer Yok” başlıklı ticaret sektörüne özel bir kampanya başlatacağımızı da vurgulamak isterim.