İstanbul’a dikkat çekici bir sükunet hakim. Çok sayıda insanın siyasi tartışmalardan uzakta tatil yaptıkları belli oluyor. Nerede ise her lokantada olduğu gibi Beyoğlu’ndaki Güney Restoranı’nda da televizyon açık. Garsonlardan biri ekrana bakıp, “Yine çıktı, sürekli konuşuyor. Artık tahammül edemiyorum”, diyor Cumhurbaşkanı Adayı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı kastederek.
Restoranın hemen önünde ise, üzerinde Türkiye’nin 2023 hedefini vurgulayan kocaman bir afiş asılı. Bizzat Başbakan Erdoğan tarafından konmuş olan bu hedef Türkiye Cumhuriyeti’nin, kuruluşunun 100. yılında dünyanın en güçlü on ekonomisinden birine sahip olmasını öngörüyor.
Başbakana halk tarafından verilen desteğin başlıca sebeplerinden biri de zaten Türkiye’nin bu ekonomik gelişimi. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre örneğin 2011 yılında ülke yüzde 8 gibi yüksek bir büyüme oranı kaydetmişti. Erdoğan taraftarları da geçtiğimiz Pazar günü Maltepe’de düzenlenen mitingde, ‘İstikrar sürsün Türkiye büyüsün’ yazılı bayrak ve afişlerle süslemişlerdi alanı.
Erdoğan favori
Tüm araştırmalar pazar günü gerçekleşecek olan cumhurbaşkanlığı seçimini Erdoğan’ın kazanacağını ve ülkenin halk tarafından doğrudan seçilen ilk cumhurbaşkanı olacağını gösteriyor. Kısa adı ORC olan Objektive Research Center Araştırma Enstitüsü'nden Mehmet Murat Pösteki, DW ile röportajında, Erdoğan’ın ilk turda yüzde 50’den fazla oy alarak seçimi kazanmasını beklediklerini ifade etti.
İstanbul halkının önemli bir bölümünde seçime sayılı günler kala hala kararsızlık var. Bir yanda, ‘Erdoğan zaten kazanacak’ düşüncesi ile sandığa gidip gitmeme kararsızlığı, diğer yanda Erdoğan’ın rakiplerinden hangine oy verme konusundaki kararsızlık. Örneğin 26 yaşındaki bir üniversite öğrencisi bugüne dek hep CHP’yi seçmiş olmasına rağmen, bu seçimlerde Selahattin Demirtaş’a oy verebileceğini ancak bir yandan da bunun kendine ihanet gibi geldiğini belirtiyor. 30 yaşındaki bir kadın ise CHP’li olmasına rağmen oyunu Demirtaş’a vereceğini dile getiriyor. Buna gerekçe olarak da CHP ve MHP’nin ortak adayı Eklemeddin İhsanoğlu’nu tanımadığını ve ayrıca bu kişinin çok yaşlı olduğunu, Demirtaş’ın ise genç ve karizmatik bir görüntü verdiğini dile getiriyor.
Halkın İhsanoğlu ve Demirtaş hakkında ve onların görüşleri ile ilgili bilgi alabilmesi de kolay değil. Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun bir raporuna göre devlet televizyonu TRT’nin adayları ekranlarında gösterme süresinde, Erdoğan lehine büyük bir dengesizlik var. Örneğin 3 Temmuz günü Erdoğan’a 30 dakika süre tanınırken, diğer iki aday ekranda hiç görünmemişler. Bir gün sonra Demirtaş yine TRT ekranında görünmemiş, İhsanoğlu bir dakika çıkabilmiş. Buna karşın Erdoğan tam 1 saat 20 dakika izleyici ile buluşma imkanı yakalamış.
Erdoğan sert, İhsanoğlu ve Demirtaş ılımlı
Sosyal medyada da Erdoğan rakiplerine fark atmış durumda. Başbakanın Facebook'ta 6, Twitter'de ise 4 milyon takipçisi var. Selahattin Demirtaş'ın Facebook takipçi sayısı 1 milyondan biraz daha fazla. Eklemeddin İhsanoğlu ise Twitter’deki 330 bin ve Facebook’taki 300 bin takipçisi ile bu sıralamada sonuncu durumda bulunuyor.
Erdoğan seçim mitinglerinde rakiplerine karşı sert ve kavgacı bir dil kullansa da gerek İhsanoğlu gerek ise Demirtaş bu Başbakanın seçim kampanyasını kişiselleştirme oyununa gelmiyorlar. Siyasal Bilimci Fethi Açıkel, Erdoğan’ın karşısında tartışacak kimseyi bulamadığı için hayal kırıklığı yaşadığını, İhsanoğlu ve Demirtaş’ın ılımlı ve güler yüzlü tavırları ile Türkiye’nin yeni Cumhurbaşkanı’nın nasıl bir karaktere sahip olması gerektiğini gösterdiklerini belirtti DW’ye verdiği mülakatta. Ancak Açıkel’e göre Demirtaş’ın yüzde 10 oranında oy alması bile şüpheli. İhsanoğlu ise islami muhafazakar kesimin oylarını alabilir. Ayrıca İslam Konferansı Örgütü’nün yıllarca genel sekreterliğini yapmış olan ve Ortadoğu’da arabuluculuğu ile çok iyi tanınan İhsanoğlu’nun Filistin’e verdiği destekle Erdoğan’ın bu kozuna da ortak olduğunu vurguluyor Açıkel.
Kısacası Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçiminde küçük sürprizler yaşanma olasılığı olsa da Erdoğan'ın sonuç itibarı ile Çankaya Köşkü'ne çıkmasına kesin gözü ile bakılıyor. Seçimle ilgili ilk sürpriz aslında Almanya'da yaşandı. Tarihte ilk defa Türkiye'deki bir seçime yaşadıkları yerde katılma hakkına sahip olan yaklaşık 1 milyon 400 bin Almanyalı Türk seçmenden sandığa gidenlerin oranı yüzde 10'u bile bulmadı.