İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalar 9’uncu gününe girerken İsrail’deki Türkiyeliler Birliğinden Türkiye halkına hitaben bir mektup yazıldı. Mektupta çatışmaların, Hamas’ın İsrail’e yapmış olduğu füzeli saldırılar sonucu başladığı ve Avrupa ülkelerinin bu durumu bildiği için İsrail’e hak verirken Türkiye’nin takındığı tutumun kendilerini üzdüğü kaleme alındı.
Mektupta ayrıca İsrail’in saldırı stratejisi “İsrail Savunma Kuvvetleri, Gazze’deki sivil halka zarar vermemek veya zararı asgariye indirmek için, saldırılardan önce Gazze halkına havadan bildiriler dağıtmakta, SMS kısa mesajları göndermekte, Hamas yöneticilerinden, füze rampalarından veya cephane depolarından uzak durmalarını istemekte ve daha sonra belirli hedeflere ‘nokta atışı’ gerçekleştirmiştir. Buna rağmen, genelde bu uyarıları dikkate almayan bazı suçsuz insanların ölmesi önlenememektedir” şeklinde anlatılırken, Hamas’ın ‘suçlu suçsuz ayırt etmeden sivil halkı öldürmek amacıyla şehir merkezine füze gönderildiği’ belirtildi.
İsrail’deki Türkiyeliler Birliği’nden yazılan Türkiye halkına açık mektubun tamamı şöyle:
Sayın Türk Halkına.
İsrail’in Gazze’ye karşı giriştiği “Bulut Sütunu” operasyonu dün beşinci gününü doldurdu.
Başlangıcından bu ana kadar, Gazze’den İsrail topraklarına fırlatılan füze sayısı 1000’e yaklaşmaktadır.
Bu füzelerin bir kısmı İsrail’in kendi teknolojisiyle geliştirdiği “Demir Kubbe” anti-füze bataryaları tarafından havada imha edilirken, imha edilemeyen roketler operasyonun daha ilk gününde bir İsrailli aileden 3 kişinin ölümüne neden olmuş, 2 bebek de ağır yaralamıştır. Bugün, Hamas’ın roketli saldırılarından zarar gören 70 yaralı hastanelerde hala tedavi görmektedir.
Teknolojisi İran tarafından geliştirilen ve üretilen FEJR-5 füzeleri artık Tel Aviv ve başkent Kudüs (Yeruşalayim) gibi uzak kentlere de düşmekte ve büyük zarar vermektedir.
Özellikle güneydeki kentlerde yaşam felce uğramış, arabalar yanmış, binalar hasar görmüş, çocuklar ruhsal buhranlara girmiştir.
Gerçekler bu merkezde iken, Türk Hükûmet yetkililerinin bu olaylarda İsrail’i suçlamaları bizleri son derece üzmektedir.
Operasyondan önce, zaman zaman Gazze’den gelen roketlere, civardaki kasaba ve şehirlerde yaşayanların hayatını tehdit etmesine rağmen, İsrail sessiz kalmış ve olayı BM temsilcilerine bildirmekle yetinmiştir.
Ancak, 72 saat içinde atılan roketlerin sayısının 200’ü geçmesi ve bu saldırıların güneydeki vatandaşların yaşamını ciddi bir şekilde tehdit etmeye başlaması üzerine, İsrail, “Bulut Sütunu” harekâtını başlatmıştır.
Bu gerçek tüm Batı ülkeleri tarafından bilinirken ve bu nedenle operasyon haklı görülürken, Türk Hükûmet yetkililerinin, bu görüşün tam tersine beyanat vermeleri oldukça üzücüdür.
İsrail küçük bir ülkedir. Bugün İsrail halkının % 45’i Hamas roketlerinin yağmuru altındadır. Bu oranı Türkiye nüfusuna yansıtacak olursak, Türk halkının % 35’ine tekabül eder. Türkiye’de 35-40 milyon vatandaşın füze tehdidi altında olduğunu varsayarsak, Türk Hükûmeti nasıl bir tepki gösterirdi diye kendimize sormadan edemiyoruz.
Çatışmalardaki tarafların ölü sayıları kıyaslanarak saldırganın kim olduğunun saptanması mümkün müdür? Eğer İsrail halkı ve özellikle okullardaki çocuklar bu yolda eğitilip, her siren çaldığında barınaklara sığınıp ölümden kurtulabiliyorsa elbette insan zayiatı daha az olacaktır.
İsrail Savunma Kuvvetleri, Gazze’deki sivil halka zarar vermemek veya zararı asgariye indirmek için, saldırılardan önce Gazze halkına havadan bildiriler dağıtmakta, SMS kısa mesajları göndermekte, Hamas yöneticilerinden, füze rampalarından veya cephane depolarından uzak durmalarını istemekte ve daha sonra belirli hedeflere “nokta atışı” gerçekleştirmiştir. Buna rağmen, genelde bu uyarıları dikkate almayan bazı suçsuz insanların ölmesi önlenememektedir.
Bu noktada, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin tersine, Hamas füzelerinin, suçlu suçsuz ayırt etmeden sivil halkı öldürmek amacıyla şehir merkezlerine bilinçli olarak yönlendirildiğini hatırlatmak yerinde olur.
Ne yazık ki bu olaylar, Türk medyasında da Yahudi karşıtı önyargılarından sıyrılamayan bazı yazarlar tarafından kin ve nefret duyguları uyandıracak üslupta yansıtılmakta, Batı dünyasının kabul ettiği ‘İsrail’in kendi vatandaşlarını koruma sorumluluğunu’ dikkate almamaktadır.
Tüm isteğimiz Gerçeklerin çarpıtılmaması ve bilgilerin eksik verilmemesidir. Hükûmet yetkililerinin yanlış veya eksik bilgilendirildikleri, zayıf ta olsa, bir olasılıktır. Bu nedenle, Türkiye ve Türkleri seven, Türkiye-İsrail dostluğuna büyük önem veren bizler, Gerçekleri Türk halkının bilgisine sunmayı gerekli gördük.
İsrail’deki Türkiyeliler Birliği Yönetim Kurulu adına
Başkan Zali De Toledo