Dünya

İsrail ordusunun Hizbullah'a saldırıları sürerken Lübnan siyaseti canlanır mı?

Uzmanlara göre Hizbullah, Lübnan üzerindeki siyasi hâkimiyetini koruyor

14 Ekim 2024 10:10

T24 Dış Haberler

İsrail ordusu tarafından ağır darbeler almış ve Güney Lübnan'da şiddetli çatışmalara girmiş olmasına rağmen Hizbullah, Lübnan siyaseti üzerindeki hâkimiyetini koruyor. Ancak Lübnan'daki geçici hükûmet, "devletin egemenliğini yeniden tesis etmek için harekete geçerek" Hizbullah'ın neredeyse iki yıldır engellediği Cumhurbaşkanı seçimi için bastırıyor.

Lübnan'da ölümcül saldırılar yürüten İsrail ordusunun hedefindeki Hizbullah, lideri Hasan Nasrallah'ın öldürülmesi ve neredeyse tüm askerî komuta kademesinin tasfiye edilmesinin ardından askerî açıdan önemli ölçüde zayıfladı. Ancak uzmanlara göre Hizbullah, Lübnan üzerindeki siyasi hâkimiyetini koruyor.

Orta Doğu çalışmaları uzmanı Karim Emile Bitar, “Hizbullah son haftalarda kuşkusuz varlığının en önemli darbelerini almış olsa da, bu askeri zayıflamanın siyasi bir zayıflamaya yol açıp açmayacağını tahmin etmek zor” ifadelerini kullandı.

Hizbullah hâlâ “devletin işleyişine” hakim

“Neredeyse ölümcül bir darbe almış olması Hizbullah'ı, siyasî ve askerî olarak önemli ölçüde zayıflatsa da destekçilerinin zihninden yok etmeyecektir” diye ekleyen Bitar, Hizbullah’ın Lübnan devletinin işleyişi üzerindeki kontrolünü henüz tamamen kaybetmediğini düşünüyor.

Askeri cephaneliğinin yanı sıra Hizbullah ve müttefikleri, 30 milletvekilinden oluşan bir gruba sahip. Ayrıca Hizbullah’ın, Başbakan Necip Mikati'nin istifa eden hükûmetindeki bazı bakanların desteğine de güvenebileceği düşünülüyor. Bu siyasi karar üzerindeki kontrol, Hizbullah'a, son desteklediği aday olan eski İçişleri Bakanı Süleyman Franjiye parlamentoda çoğunluğu sağlayamadığı sürece, Cumhurbaşkanlığı seçimini iki yıldır engelleme imkanı veriyor.

Bitar, Cumhurbaşkanını seçmek için Meclis Başkanı Nebih Berri'nin Hizbullah'tan milletvekillerini bir seçim oturumu için toplayıp iki yıllık cumhurbaşkanlığı boşluğuna son verecek yeşil ışığı yakması gerektiğini ifade ediyor.

“Devlet katına geri dönmek”

3 Ekim'de istifa eden Başbakan Necip Mikati, Nebih Berri ve eski Dürzi milletvekili Velid Canbolat ile yaptığı üçlü toplantının ardından “derhal ateşkes” ve BM Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararının uygulanması çağrısında bulundu.

İsrail'in saldırganlığını kınarken, Lübnan ordusunun bölgede bulunan barış gücü UNIFIL ile koordinasyon halinde görevlerini tam olarak yerine getirebilmesi için Litani Nehri'nin güneyindeki bölgeye konuşlandırılmasını istedi.

Hizbullah 2006 yılından bu yana, Lübnan'daki tüm silahlı grupların silahsızlandırılmasını talep eden ve “özellikle Hizbullah'ın tüm saldırılarının ve İsrail'in tüm saldırgan askeri operasyonlarının derhal durdurulmasına dayalı olarak düşmanlıkların tamamen sona erdirilmesi” çağrısında bulunan bu BM kararının uygulanmasını engelliyordu.

Bitar, cumhurbaşkanlığı makamının boş olması nedeniyle toplantının Hıristiyan toplumunun temsilcileri olmadan yapılmasının bazı Hıristiyan liderler tarafından hoş karşılanmadığını ifade ediyor. Ancak temelde bu ortak deklarasyonun Hıristiyan partiler de dahil olmak üzere pek çok kişi tarafından memnuniyetle karşılandığını, çünkü Nebih Berri’nin ilk kez 1701 sayılı kararın uygulanması çağrısında bu kadar ileri gittiğini ekliyor.

Ayrıca muhalefet çevrelerinden önemli isimler de Cumhurbaşkanı'nın seçilmesi için parlamentonun derhal toplanması ve Hizbullah'ın Taif Anlaşması ve uluslararası kararlar uyarınca “vatandaşlarını koruyabilecek devlet katına geri dönme” çağrısında bulundu.

Bitar'a göre en büyük zorluk ise “Hizbullah'ın destekçileriyle konuşarak onları devletin saflarına dönmeye, tüm topraklar üzerinde otoritesinin yeniden tesis edilmesini kabul etmeye ve yeniden sağlam kurumlar inşa etmeye ikna edebilmek”.

Bombalar altında bir cumhurbaşkanlığı seçimi, “bir direniş eylemi”

Milletvekillerini seçime çağırıp çağırmamaya karar verme yetkisine sahip olan Nebih Berri'nin rolünün bu geçiş döneminde belirleyici olacağına işaret eden Bitar, “Berri, her zamanki gibi Hizbullah ile Batılı güçler, Şii hareketi ile diğer Lübnanlı partiler arasında bir arabulucu olacaktır” ifadelerini kullanıyor.

Hizbullah'ın Gazze cephesini İsrail'in kuzey cephesine bağlama stratejisini “hata” olarak nitelendiren Lübnan milletvekili Gebran Bassil, “Savaşın sona ermesinin ardından biz Lübnanlılar, Lübnan için bir savunma stratejisi geliştirmek amacıyla gelecek için dersler çıkarmalıyız, çünkü bugün ülke, İsrail'i caydırma kapasitesini kaybetmiştir” diye ekliyor.

İran'ın etkisi

Beyrut'ta acil ateşkes çağrıları artarken İran, Dışişleri Bakanı'nı 4 Ekim'de Lübnan'a gönderdi ve bu ziyaret, yerel çevrelerce Lübnanlı yetkililerle bir değerlendirme toplantısı olarak yorumlandı.

Bakan Abbas Irakçi, Tahran'ın “öncelikle Lübnan halkının haklarına saygı gösterilmesi ve direniş tarafından kabul edilmesi koşuluyla ateşkes çabalarını” desteklediğini ve bunun Gazze'deki ateşkesle eş zamanlı gerçekleşeceğini belirtti.

Lübnan Ekonomi Bakanı Amin Salam ise bu ifadelere “yabancı bir ülkenin Lübnan'a ne yapması ya da yapmaması gerektiğini dikte etmesi kabul edilemez” şeklinde cevap verdi.

Bitar, “İran'ın son kırk yılda Hizbullah'ı desteklemek için çok fazla yatırım yaptığını ve bu hareketin bir gecede tamamen etkisiz hale getirilmesini kabul edemeyeceğini” vurguladı ve “Hizbullah, İran rejiminin en güçlü silahlı kanadı ve eğer kendi nükleer tesisleri hedef alınırsa ya da bekası tehdit edilirse kullanabileceği bir hayat sigortası" dedi. 

“Mevcut savaşın Lübnanlılar arası çatışmalara dönüşme riski de göz ardı edilmemeli” diyen Bitar, Hizbullah'ın ağır silahları büyük ölçüde etkisiz hale getirilmiş olsa da, partinin yeterli iç baskı araçlarına sahip olmakla birlikte iç siyasete zarar verme kapasitesinin de hâlâ önemli düzeyde olduğunu ifade ediyor.