Yahudi yerleşimciler aynı zamanda Tanrı'nın kendilerine vaat ettiğine inandıkları topraklardaki varlıklarını genişletmek ve güçlendirmek için bu ertelemeleri fırsat olarak kullandılar.
Oslo'nun arkasındaki itici güç olan İsrail İşçi Partisi'nin önemi azalırken, yerleşimci yanlısı sağın farklı versiyonları hakim oldu.
Bu karmaşadan kurtulmak isteyen seçmenler, sağcı Likud Partisi'nden, Arafat'ın amansız karşıtı Ariel Şaron'a döndü.
Başkaldıran Filistin halkları İsrail'in askeri gücüyle yüzleşirken Şaron'un kabinesi, Filistinlileri İsrail'den ve Batı Şeria'daki bazı yerleşim yerlerinden ayıran bariyeri uygulamaya koydu.
Arafat, 2004'teki ölümünden kısa bir süre öncesine kadar Ramallah'ta sıkışıp kalmıştı.
Beklenmeyen şekilde Şaron, 1,5 milyon Filistinlinin arasında yaşayan birkaç bin yerleşimciyi Gazze'den uzaklaştırdı ve birliklerini çeperlere yerleştirdi. Batı Şeria'da izole edilmiş dört yerleşim yeri de boşaltıldı.
"Çekilme" planının sonuçları devasaydı: Amaç, yoğun nüfuslu Filistin bölgesinden ayırarak İsrail topraklarındaki Yahudi çoğunluğunu korumaktı.
Şaron'un baş danışmanı bir gazeteciye, bunun siyasi müzakereleri sona erdirmek için "İsrail'e bahane" sağladığını söyledi.
Bu girişim Likud'u böldü ve yerleşim savunucularını yabancılaştırdı. Şaron yılmadan 2006 seçimlerinde mücadele etmek için yeni bir parti kurdu.
Seçimden haftalar önce Şaron'un yaşadığı beyin kanaması, Batı Şeria için benzer bir planın olup olmadığını asla öğrenemeyeceğimiz anlamına geliyordu. Böyle bir plan olsa bile bunu gerçekleştirecek nüfuza yalnızca Şaron sahipti.
Arafat'ın halefi Mahmud Abbas'ın "Oslo ilkelerine ihanet" olarak nitelendirdiği çekilme, Gazze'deki Hamas destekçileri tarafından direnişin zaferi olarak kutlandı.
Ancak Mısır'ın işbirliğiyle İsrail, Gazze ablukasını sıkılaştırdı. Militan saldırıları ve İsrail'e roket atılmasına İsrail'in direnişi kontrol altında tutmak için bombardıman ve işgalle yanıt vermesiyle şiddet düzenli bir biçimde tırmanıyordu.
Hamas, bu sırada Batı Şeria'da evriliyordu.
2006'daki Filistin Parlamentosu seçimleri, El Fetih'in Filistin'in bağımsızlığını sağlamadaki başarısızlığı ve yolsuzluklardan hayalkırıklığına uğramış seçmenlerin çoğunun Hamas'a oy vermesiyle sonuçlandı.
Uluslararası baskı, Hamas'ı daha önceki Filistin Yönetimi taahhütlerine uymaya, şiddete son vermeye ve İsrail'i tanımaya zorladı; Hamas ise bunlara hazır değildi.
Hamas'ın, Filistin Yönetimi'ni güç kullanarak Gazze'den çıkarması Gazze'yi silahlı direnişin merkezi olarak bıraktı. Barış ihtimali canlı olmasa da, Batı Şeria barış anlaşmalarına bağlı olan El Fetih yönetiminde kaldı.
Ancak Hamas'ın tutumlarında, şiddetin uzun vadede durdurulması yönündeki teklifler ve İsrail'in 1967'de işgal ettiği topraklarda bir devlet kurulabileceği yönündeki önerilerle gelecekte siyasi angajman olasılığına işaret eden farklılıklar vardı.
Ancak Hamas, Batı Şeria'daki yerleşim birimlerini büyüklük ve nüfus bakımından genişletmeye devam eden İsrail'in feshedilmesini öngören tüzüğünü değiştirmedi.
Hamas zaman içinde Gazze'deki denetim eksikliğinden de yararlanarak, bugün "Direniş Ekseni" olarak bilinen Lübnan'daki Hizbullah gibi müttefiklerinin desteğiyle askeri kapasite oluşturdu.