İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, Avrupa'nın Avrupalıları koruması gerektiğini belirterek, " Aradan geçen yetmiş seneden fazla zaman sonra, kaybolan ritmi tekrar bulmalı ve yeni zorluklarla yüzleşmeliyiz. Avrupa vatandaşlarını korusun diye Avrupa’yı korumak bizim yükümlülüğümüzdür" dedi.
Sanchez, Avrupa'nın geleceğine ilişkin olarak makale kaleme aldı.
Sancez'in makalesi şöyle:
Birkaç ay önce, Avrupa Parlamentosu huzurundaki bir konuşmada, kendi vatandaşlarını koruyan bir Avrupa için Avrupa’yı korumak gerekliliğine yönelik bir çağrı yaptım.
Bu iddianın bir kısmı olan –Avrupa'yı koruma- bölümünde dikkat çektiğim nokta; Avrupalıların, Birliği pusuda bekleyen ve sonuçları ile onu etkileyecek risklerin bilincinde olmalarının gerekliliğiydi. Diğer kısım olan –koruyan bir Avrupa- ise Sosyal Avrupa için tartışılmaz bir amaç, bir ifadedir.
Koruyan Avrupa; topluluğu yalnızca kelimelerle değil eylemlerle, daha fazla dayanışma ile bağlayan, birleştiren ve daha azıyla yetinmeyen Avrupa'dır. Avrupa’yı korumak, sorunları derinleştirerek onu gerçeklikten uzaklaştırmak, onu zayıflatmak değil, onu güçlendirmek demektir. Hele yeni zihinsel ve fiziksel siperler ile onu bölmek hiç değildir. Ne de Avrupa’nın çeşitliliğini inkar ederek ve yetki ikamesi ilkesini güçsüzleştirerek güçlerini merkezileştirmek demektir. Avrupa’yı korumak, onu federalleştirmektir. Prensipler ile tutumları, gerçeklik ile felsefeyi, eylemler ile değerleri yeniden aynı çizgide tutmaktır.
Birkaç sene öncesine kadar, sürekli genişleyen bir Avrupa fikri asla söz konusu değildi. Önce kuzeye, sonra Akdeniz’e ve son olarak Berlin Duvarı’nın yıkılması ile doğuya... Ancak üç sene önce, Avrupa ilk defa küçüldü. Birleşik Krallık’ın ayrılışını savunanların zaferi, öncesi ve sonrası diye ayrılacak bir iz bırakmıştır. Neler olduğunu kendimize sormalıyız.
Savunmasız bir toplum, peygamberlere inanmaya en eğilimli toplumdur. Farklı yüzlere sahip peygamberler –otorite yanlısı, aşırılık yanlısı veya milliyetçi- ancak entelektüel yaklaşım ile özdeş: karmaşık sorunlara basit çözümler, daha fazla tel örgü, daha fazla gümrük vergisi, daha fazla geri çekilme... Bu holiganların yaklaşımıdır: toplum siperlere yatsın diye korkuyu abartmak.
Bu korkunun, onu aşılayanların manevra beceri ile büyümesi olasıdır. Ancak kendi hatalarımız da söz konusudur. Belki de Avrupa konseptinin sembolik gücüne, gelecek vaatlerinin gücüne veya kökeninin meşruluğuna o kadar güvendik ki, şimdiki zamanda hareket etmeyi unuttuk.
Bu şimdiki zamanın adı eşitsizlik, güvencesizlik, göç, küresel ısınma, cinsiyet eşitsizliği, gençliğimizin geleceği, nüfusun yaşlanması, şehirlerdeki seçkinleştirme (gentrilifikasyon), organize suç veya uluslararası terör karşısında konut ve vatandaş güvenliğine erişim.
Bu, tarihin saatini durdurmaya ve idealize ettikleri bir geçmişin nostaljisine yeniden iğnelerini yerleştirmeye kararlı olan, birleşmiş Avrupa’nın düşmanlarının geliştiği gerçeğine karşı olan hoşnutsuzluktur. Ancak bir toplumun geleceği, onun geçmişi değildir.
Bu düşmanları yenmek için, kesinliklere yorumlanan bir Avrupa idealine ihtiyaç duymaktayız. Hepimizin hayatta kesinliklere ihtiyacı vardır. İdealler çok gereklidirler; ancak kileri doldurmaya, ödediğimiz kirayı düşürmeye ya da düzgün emekli maaşları almamızı sağlamaya yetmezler. Bu nedenle, bu tasarruf paradigmasının verdiği zararı ölçmek ve tanımak iyidir.
Her zaman Avrupa’nın, her şeyden önce, bir değerler topluluğu olduğuna inanmışımdır. Ancak aynı zamanda, korunması gereken ve sadece Birlik tarafından korunabilen çıkarlar topluluğudur. Karşılaştığımız jeopolitik tehditler gerçektir. Ve bunların karşısında kararlılıkla durmak gerekir.
Bu manzara karşısında İspanya’nın rolü temel niteliğindedir. Biz, otuz sene içerisinde nüfusunu ikiye katlayacak olan Afrika gibi bir kıta ile fiziksel sınıra sahip tek devletiz. Eşitsizliği daha görünür biçimde zetleyen bir başka sınır yoktur. Birlik için muazzam değer taşıyan bağlarla birbirimize bağlı olduğumuz Latin Amerika gibi stratejik bir bölgenin giriş kapısıyız. Ve de Avrupa için hayati öneme sahip bir sahne olan Akdeniz’de önemli bir aktörüz.
Avrupa Birliği bizi, diğer yabancı devlerin haksız rekabetine, diğer ticari güçlerin baskın konumuna karşı korur. Yahut bizi, son zamanlarda da şahit olduğumuz üzere, zaman zaman bizim kendi demokrasimizi tehlikeye atarak vatandaşların verilerini ticaret konusu eden büyük teknoloji şirketlerinin istismarından korur. Tartışmasız değerler ve adil çıkarlar...
İstediğimiz Avrupa, en belirgin ekonomik potansiyellerinden vazgeçmeden mükemmellik için rekabet edecek, modern ve girişimci bir ekonomi yaratacak olan Endüstri 4.0 Avrupa'sıdır. Yapay zeka, dijital evren, robot teknolojisi ve temiz enerji geleceğin kazanıldığı alanlardır. Avrupa, Çin’e ve Amerika Birleşik Devletleri’ne bakmalı ve onlarla birlikte kendisine tekabül eden alanı tutmalıdır.
Büyük güçlerin yer aldığı piyasalarda küresel anlamda rekabet edebilen, ancak bunu Birlik içindeki farklılıkları artırarak rekabet politikasını zayıflatma ya da en ayrıcalıklı bölgelerde ekonomik gücü bir araya getirme pahasına yapmayan bir Avrupa.
1945 yılında, Avrupa insanoğluna bakma zekasına sahipti. Etten ve kemikten oluşan erkeklere ve kadınlara, ki bundan sonra inşa etmeye başlamıştır. Bu Avrupa, barış birliği, İnsan Hakları Bildirgesi ya da refah devleti gibi insanlığın en güzel rüyalarına ilham vermiştir.
Şimdi, aradan geçen yetmiş seneden fazla zaman sonra, kaybolan ritmi tekrar bulmalı ve yeni zorluklarla yüzleşmeliyiz. Avrupa vatandaşlarını korusun diye Avrupa’yı korumak bizim yükümlülüğümüzdür.
Bu, aşağıdaki siyasi eylem hedeflerine dönüşen bir amaçtır:
Bir: Hiçbir şekilde geleneksel sektörleri unutmadan, yeni sektörleri dikkate alarak ekonomimizin modernleşmesini ve dijital ve ekolojik dönüşümünü bir liderlik pozisyonunda pekiştirmeliyiz.
İki: Para Birimi Birliği’ni tamamlamak için Bankacılık Birliği'ni sonuçlandırarak, Avro’nun vergi sütununu sağlamlaştırarak ve Avrupa Mevduat Garantisi Sigorta Sistemi’ni hayata geçirerek, tek bir para birimini destekleyen ve beklemekte olan yeni reformları işleme koymalıyız. Avro Bölgesi için gerçek bir bütçe teşvik edilmesi gerekmektedir.
Üç: Sosyal anlaşmamızı korumak ve en savunmasız kişileri, mevcut ulusal sistemleri tamamlayacak olan Avrupa İşsizlik Sigortası gibi kararlı eylemlerle korumak gerekmektedir.
Dört: İçerisinde ilerlemekte olduğumuz feminist Avrupa’yı bir sonuca vardırmak önceliklidir. Bu nedenle, kadınların daha yoğun biçimde maruz kaldığı cinsiyet ayrımı, yüksek işsizlik oranı ve güvencesizliğe karşı mücadele etmek için, bağlayıcı nitelikteki Avrupa Birliği Cinsiyet Eşitliği Stratejisi’nin kabul edilmesini önerdim.
Beş: Şu andaki en önemli sorunumuz olduğu şüphesiz olan iklim değişikliği ile mücadelenin başında yer almaya devam etmeliyiz, çünkü bu sorun çözülmedikçe diğer sorunların hiçbirisi tam olarak çözülmeyecektir. Gençler bunu bizden Fridays for Future ile istemekteler ancak bu aynı zamanda hali hazırda sokaklarda talep edilen ekonomik dönüşüm için büyük bir fırsat sunuyor. Yenilik ve bilgi sayesinde katma değeri yüksek, ekonomiyi sürdürülebilir endüstriler ve işlerle canlandırabilen bir “Green New Deal” yapmanın zamanı artık geldi. 2030 takviminin tüm sürdürülebilir kalkınma hedeflerine daha erken ve daha iyi bir şekilde ulaşmamızı sağlayan yeni bir anlaşma.
Altı: Göç tehdidini çifte bir bakış açısıyla karşılamalıyız. İç kısımdan, Avrupa'ya ihtiyacı olan göçmenlere düzenli ve destekleyici barınak sağlamak... Dışarıdan ise ilk adımda Afrika ile işbirliği ve kalkınma yardımı sağlamak....
Yedi: Net ve etkili bir dış politikaya kesinlikle ulaşmalıyız. Bunun için, çok taraflı işbirliğini tasarlayan ancak bağımlılığı olmayan bir öz savunma çerçevesinin olması şarttır. Vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak için gerçek bir Güvenlik ve Savunma Avrupa'sına ulaşmak zorundayız. Bazı kararlarda daha çevik ve daha az bürokratik bir Avrupa inşa etmeliyiz.
Sekiz: Avrupa’yı vatandaşlarını korumada faydalı ve etkili hale getirecek olan tüm bu politikalar, geleneksel politikaları ihmal etmeden, yeni öncelikleri yansıtan, güncel, büyüklük ve içerik bakımından iddialı bir Avrupa bütçesi gerektirmektedir
Kısacası, Avrupa'yı koruyacak ve Avrupa'nın Avrupalıları korumasını sağlayacak bir yol haritası.
Birlikte, gezegendeki ikinci ekonomik blok ve ilk ticari güç biziz. Ayrı ayrıyken ise üçüncü taraflarca tasarlanan bir dünyada yaşamak üzere kendimizden vazgeçmeliyiz. Geri çekilmek, zamanımızda yenilgiyle eş anlamlıdır.
Yazar ve filozof Henry David Thoreau, “Havada kaleler inşa etmişseniz, yaptıklarınızın boşa gitmesi gerekmez: kalelerin yerleri orasıdır. Şimdi de altlarına temellerini yerleştirin” demiştir.
Avrupa ideali budur. Hiç kimseler havada kaleler inşa etmeye cüret etmezken; kalelerin olması gereken yerin orası olduğunu bilerek: yüksek ve dünyayı gözleyen bir nokta olduğunu bilerek biz o kaleleri inşa ederiz. En güvenli, en büyük ve en konforlu olanlar da bunlardır. Bu on yıllarda yaptığımız şey, sağlam bir alana dönüşene dek bu kalelerin altına temel atmak oldu.
Şimdi, ortaya bir sorun çıktığında, büyük eserimizi yıkamayız ya da yıkılmasına izin veremeyiz. Bu temellerin güçlendirilmesi, çatlakların kapatılması yeterlidir. Şimdi Avrupa’yı koruma zamanı, ki böylece Avrupa bizi korusun.